Giriş
Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesi, kökleri derinlere inen, uzun ve çetrefilli bir süreçtir. Bu mücadele, sadece silahlı direnişlerden ibaret olmayıp, aynı zamanda milli kimliğin inşası, kültürel uyanış ve siyasi düşüncenin evrimi gibi fikirsel temeller üzerine de inşa edilmiştir. Sağlanan kaynaklar ışığında, bu mücadelenin tarihsel ve fikirsel sürecine yakından bakacağız.
Rus Hakimiyeti Altında Uyanışın İlk Kıvılcımları (19. Yüzyıl)
On dokuzuncu yüzyıl boyunca Azerbaycan topraklarının Rus İmparatorluğu’nun hakimiyetine girmesiyle birlikte, bağımsızlık mücadelesinin ilk tohumları atılmıştır. Özellikle 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay Antlaşmaları ile Azerbaycan’ın kuzeyinin Rusya’ya bırakılması, bölünmüşlüğün acısını ve yabancı tahakkümünü beraberinde getirmiştir. Rus yönetimi altındaki Azerbaycanlı seçkinler, zamanla merkezle olan zihinsel bağlarını koparmış ve milli kimlik çatısı altında kültürel bir kurgu oluşturmaya başlamışlardır.
Çarlık yönetiminin baskıcı ve ayrımcı politikaları, vergi adaletsizlikleri ve yolsuzluklar, sömürge yönetimine karşı itirazların artmasına neden olmuştur. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’daki fikri gelişmelerin etkisiyle Azerbaycan’da modernleşme ve aydınlanma hareketi başlamış ve bu süreç milli bilincin uyanmasında önemli bir rol oynamıştır.
Milli Bilinçlenmenin Yükselişi ve Siyasi Örgütlenme Çabaları (20. Yüzyılın Başı)
20. yüzyılın başlarında, özellikle 1905 Rus Devrimi’nin etkisiyle Azerbaycan’da milli bilinçlenme ve siyasi örgütlenme çabaları hız kazanmıştır. Mehmet Emin Resulzade, 1905 Devrimi sonrası artan basın özgürlüğünün bu süreci hızlandırdığını belirtmiştir.
Basının milli uyanıştaki rolü yadsınamaz. Rus yönetiminin uzun süre Türkçe gazete çıkarılmasına izin vermemesi, bu alandaki mücadelenin önemini göstermektedir. Ancak Kaspi ve Şark-i Rus gibi gazeteler ve Molla Nasreddin gibi mizah dergileri, dönemin entelektüel tartışmalarını yansıtmış ve halkın bilinçlenmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Molla Nasreddin dergisi, toplumsal sorunları eleştirerek “halkın da kendi eksikliklerini kendi gözleriyle görmesini sağlıyorlardı”.
Kafkas Müslümanlarının siyasi hakları için mücadele eden çeşitli partiler ortaya çıkmıştır. Türk Demokratik Federalistler “Müsavat” partisinin 1917’de Bakü’de kabul edilen programı, Türklerin milli kimliğini ve siyasi haklarını vurgulamıştır. Programın önsözündeki “İnsanın hayatı sürekli bir mücadeledir. Medeniyet, insanın bu mücadeledeki başarıları ve hedefleridir. Amaç, medeniyetin (kültürün) ve onun gelişiminin iyiliğidir.” ifadeleri, dönemin fikirsel arka planını ve milli idealleri yansıtmaktadır.
Aydınlanma Hareketinin Milli Kimliğin İnşasındaki Rolü
Kaynaklar, Aydınlanma hareketinin (Maarifçilik) Azerbaycan milliyetçiliğinin gelişiminde önemli ve belirleyici bir rol oynadığını vurgulamaktadır. Aydınlar, Azerbaycan Türkleri arasında milli kimlik ve benlik bilincinin oluşması için çaba göstermişlerdir. Özellikle Rus tahakkümü altında eski prestijli konumlarını kaybeden Azerbaycanlı seçkinlerin, halkı milli kimlik çatısı altında yükseltecek kültürel bir kurguyu hayata geçirme motivasyonları olmuştur.
Aydınlanmacılar, yeni öğretim yöntemlerine dayanan milli okulların açılması için mücadele etmişler ve canlı halk dili temelinde Azerbaycan edebi dilinin oluşmasına katkıda bulunmuşlardır. Üzeyir Hacıbeyli gibi aydınlar, ana dilinin aydınlanma sürecinin vazgeçilmez meselesi olduğunu savunmuşlardır.
Üzeyir Bey Hacıbeyli’nin Katkıları
Üzeyir Bey Hacıbeyli, sadece bir besteci değil, aynı zamanda bir gazeteci, yazar ve düşünce insanı olarak da Azerbaycan’ın modernleşme ve milli bilinçlenme sürecine önemli katkılarda bulunmuştur. Hasan Bey Zerdabi’nin ölümünün ardından yazdığı yazıda, onun milli uyanışa yaptığı katkıları vurgulamış ve gençlere onu örnek alma çağrısında bulunmuştur. Hacıbeyli, ana dilin önemini vurgulamış ve tiyatro ve opera gibi yeni sanat dallarının Azerbaycan toplumunda yerleşmesi için çaba göstermiştir. “Leyli ve Mecnun” gibi eserleriyle milli operanın temellerini atmıştır.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (AHC) Dönemi: Bağımsızlığın Kısa Süreli Tadı
Rus İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından 1918’de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, ilk Türk cumhuriyetlerinden biri olmuştur. AHC, Türkçe’yi devlet dili ilan etmiş ve milli bir devlet inşa etme yönünde önemli adımlar atmıştır. Üzeyir Bey Hacıbeyli, AHC döneminde de milli birliğin ve bağımsızlığın önemini vurgulayan yazılar yazmıştır. “Biz artık yabancı bir vatanın üvey evladı değiliz. Kendi vatanımızın doğma evladıyız. Vatan da bizimdir, millet de bizim.” sözleri, bu dönemin ruhunu yansıtmaktadır.
Sovyet Dönemi: Milliyetçiliğin Bastırılması ve Direniş
1920’de Sovyet Rusya’nın işgaliyle AHC yıkılmış ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Sovyet dönemi, milli bölgelerde reformların yapıldığı ancak aynı zamanda Ruslaştırma politikasının da yoğun olarak uygulandığı bir dönem olmuştur. Ruslaştırma politikası, milli örgütlerin yasaklanması ve alfabelerin Kiril alfabesine uyarlanması gibi uygulamaları içermiştir. Bu politikalara rağmen Azerbaycan aydınları arasında milli kültürü koruma ve milli bilinci yaşatma yönünde bir direnç olmuştur. Ancak bu direniş, 1930’ların sonlarında büyük bir terörle bastırılmıştır.
Bağımsızlığa Yeniden Kavuşma ve Güncel Durum
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Azerbaycan 1991’de ikinci kez bağımsızlığına kavuşmuştur. Türkiye, Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk devlet olmuştur. İki ülke arasındaki ilişkiler, “bir millet iki devlet” anlayışı çerçevesinde gelişmektedir. Ancak bölgedeki jeopolitik gelişmeler ve Güney Azerbaycan meselesi gibi faktörler, Azerbaycan’ın geleceği açısından belirleyici olmaya devam etmektedir.
Sonuç
Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesi, uzun soluklu ve çok boyutlu bir süreçtir. Bu süreçte, milli kimlik bilincinin uyanışı, aydınların öncü rolü, basının ve dilin hayati önemi belirleyici olmuştur. Aydınlanma hareketi, milli ideallerin yaygınlaşmasında ve siyasi milliyetçiliğin temellerinin atılmasında kritik bir rol oynamıştır. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, bu fikirsel ve siyasi mücadelenin önemli bir sonucu olmuş, ancak kısa sürmüştür. Sovyet dönemi baskılarına rağmen milli bilinç varlığını sürdürmüş ve nihayetinde Azerbaycan bağımsızlığına yeniden kavuşmuştur. Günümüzde ise, Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve milli kimliği, bölgesel ve küresel gelişmelerin etkisi altında şekillenmeye devam etmektedir.