Site icon Finans ve Bankacılık

BARIŞIN ANATOMİSİ: DIŞA DÖNÜK ZİHİN YAPISI İLE İŞBİRLİĞİ VE DÖNÜŞÜM

Barışın Anatomisi

Giriş

Toplumsal düzeyde küresel çatışmalardan, organizasyonel iç çekişmelere ve bireyler arası iletişim sorunlarına kadar uzanan anlaşmazlıklar, insanlık tarihi boyunca barış arayışını temel bir hedef haline getirmiştir. Bu çatışmaların çözümü ve sürdürülebilir işbirliğinin tesisi, yalnızca dışsal koşulların yönetimiyle değil, aynı zamanda insanların birbirlerine ve durumlara karşı benimsedikleri temel yaklaşımlar veya “zihin yapıları” ile de doğrudan ilişkilidir. Davranışbilim alanında eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunan köklü bir kurum olan Arbinger Enstitüsü, çalışmalarında bu içsel zihin yapısının kritik rolünü vurgulamaktadır.

C. Terry Warner tarafından kurulan Arbinger Enstitüsü, insan davranışlarının ve kendini aldatmanın temelini inceleyen akademik çalışmalar üzerine inşa ettiği metodolojisiyle tanınır. Enstitü’nün “Barışın Anatomisi” ve “The Outward Mindset” gibi eserleri, bireysel ilişkilerden karmaşık örgütsel yapılara kadar farklı ölçeklerde barışın, işbirliğinin ve etkili dönüşümün nasıl mümkün olabileceğine dair derinlemesine içgörüler sunmaktadır. Bu blog yazısında, Arbinger Enstitüsü’nün barış ve işbirliği yaklaşımının temelini oluşturan “içe dönük zihin yapısı” ve “dışa dönük zihin yapısı” arasındaki ayrımı ele alacak, bu kavramların bireysel etkileşimler ve örgütsel dönüşüm üzerindeki tesirini inceleyeceğiz.

Temel Prensip: İnsanı İnsan Olarak Görmek

Arbinger Enstitüsü’nün çalışmalarının merkezinde yer alan temel düşünce oldukça sadedir: “İnsanı insan olarak görmek”. “Barışın Anatomisi” kitabının da temelini oluşturan bu prensip, kişisel çatışmalardan uluslararası ilişkilere kadar her düzeyde barışın inşası için bir ön koşul olarak sunulur. Kitap, sorunlu gençlerin aileleriyle ilgili önemli bir iletişim eksikliği olduğunu ve bir kişiyle yaşanan sıkıntıda genellikle bizim de bir katkımızın bulunduğunu öne sürer.

Bu katkıyı en aza indirmeyi teklif eden Arbinger metodolojisi, iletişime geçerken kalbimizde savaş değil barış niyetinin olmasını en etkili yöntem olarak sunar. Bu niyet, konuşmanın seyrini değiştirebilecek güce sahiptir. Kalpteki kırgınlıklara rağmen barışa geçebilmek için, o kişiyle ilişkinin iyi olduğu bir zamanı hatırlamak, kişiyi “şeytanlaştırdığımız” haliyle değil, olduğu gibi görme şansı verir. Bu, haklı olmak mı yoksa mutlu olmak mı istediğimizle ilgili bir seçimdir.

İçe Dönük Zihin Yapısı ve Dışa Dönük Zihin Yapısı Arasındaki Fark

Arbinger Enstitüsü’nün modellemesindeki kritik ayrım, içe dönük zihin yapısı (inward mindset) ve dışa dönük zihin yapısı (outward mindset) kavramlarıdır.

İçe Dönük Zihin Yapısı

Bu zihin yapısı, bireyin kendi ihtiyaçlarına, isteklerine ve hedeflerine odaklanmasıyla karakterize edilir ve sıklıkla başkalarının aleyhine işler. İçe dönük bir zihin yapısıyla hareket ettiğimizde, diğer insanları “nesneler” olarak görürüz. Bu nesneler; kullanabileceğimiz “araçlar”, görmezden gelebileceğimiz “ilgisizler” veya aşılması gereken “engeller” olabilirler. İçe dönük eğilimler; başkalarını suçlama, başkalarına yönelik yanlış davranışlarımızı haklı çıkarma veya sorumluluktan kaçınma gibi çeşitli şekillerde kendini gösterebilir. Başkalarını nesne olarak gördüğümüzde, bu seçimi haklı çıkarmanın yollarını ararız ve onları kendimizden daha düşük görmeye başlarız, bu da onların bize karşı kötü tepkiler vermesine yol açar.

Onların bu tepkileri de onları insan olarak görmeme konusundaki orijinal seçimimizi haklı çıkarır. Bu kısır döngü, ilişkilerimizin büyük ölçüde bizim yarattığımız sorunlarla dolu olmasına neden olur. İçe dönük zihin yapısı, “benim” hedeflerime odaklanır ve başkalarını göz ardı eder. Sonuçları arasında göz ardı etme, suçlama, kopukluk, durgunluk ve direnç yer alır.

Dışa Dönük Zihin Yapısı

Dışa dönük bir zihin yapısı ise, etrafımızdakilerin de bizim kadar değerli olduğunu ve ihtiyaçlarının, hedeflerinin ve zorluklarının en az bizimkiler kadar dikkate değer olduğunu fark etmemizi sağlar. Bu zihin yapısıyla, diğerlerini “insanlar” olarak görürüz. Başkalarının ihtiyaçlarını, zorluklarını ve hedeflerini dikkate alırız. Odak noktamız kendi sonuçlarımız değil, ortak sonuçlardır (“bizim” sonuçlarımız). Pratik anlamda dışa dönük olmak, etkileşimde bulunduğumuz insanları (meslektaşlar, müşteriler, hatta yabancılar) aktif olarak anlamaya ve onlarla empati kurmaya çalışmak demektir.

Geri bildirime açık olmayı, aktif dinlemeyi ve herhangi bir grubun veya organizasyonun başarısının üyelerinin kolektif çabalarına bağlı olduğunu kabul etmeyi içerir. Dışa dönük zihin yapısı, daha güçlü ilişkiler kurmayı, daha fazla güven ve işbirliğini teşvik etmeyi ve nihayetinde ilgili herkes için daha iyi sonuçlar elde etmeyi hedefler. Sonuçları arasında farkındalık, sorumluluk, işbirliği, katılım, inovasyon ve uyum yer alır.

Temel fark, dikkatimizin odak noktasıdır: İçe dönük zihin yapısı kendimize ve kendi ihtiyaçlarımıza odaklanırken, dışa dönük zihin yapısı başkalarına ve onların ihtiyaçlarına odaklanır.

Dışa Dönük Zihin Yapısının Uygulanması: SAM Çerçevesi

Arbinger Enstitüsü’nün “The Outward Mindset” kitabında sunduğu SAM (See others- Başkalarını Gör, Adjust efforts- Çabalarını Ayarla, Measure impact- Etkiyi Ölç) çerçevesi, dışa dönük zihin yapısını eyleme geçirmek için bir model sunar. Bu model, başkalarının amaçlarını ve davranışlarını dikkate alarak hareket etmeyi önerir, bu da otomatik olarak kendimize odaklanma eğilimimizi kırar.

Kitapta beş ek strateji bu çerçeveyi destekler: Başkalarının değişmesini beklememek, takımı veya organizasyonu kolektif hedeflere ulaşmak için harekete geçirmek, kendi işimize sahip çıkmak ve başkalarından da buna sahip çıkmasını istemek, kendimizle başkaları arasında mesafe yaratan gereksiz ayrımları ortadan kaldırmak (başkalarını nesne olarak görmemek) ve sistemleri ve süreçleri dışa dönük hale getirmek. Başkalarını nesne olarak görme fikri, “Leadership and Self-Deception” kitabındaki temel bir içgörüye dayanır; birine nesne muamelesi yaptığımızda, kendimizi onlardan ayırmış ve kendimizi onların üzerinde konumlandırmaya başlamış oluruz.

Bireysel İlişkilerden Organizasyonel Dönüşüme

Zihin yapısının değişimi, sadece bireysel ilişkilerde değil, organizasyonel dönüşümde de kritik bir rol oynar. Örgütsel dönüşüm çabalarının %70’inin başarısız olmasının nedeni, davranışları değiştirmeye odaklanırken zihin yapısını değiştirmemektir. Dışa dönük bir zihin yapısı, organizasyonların daha işbirlikçi, dirençli ve değişime daha kolay adapte olmasını sağlar. Örneğin, bir projede çalışan ve içe dönük zihin yapılarıyla hareket eden Mai ve Jose, işbirliği yapmak yerine kendi yaklaşımlarına odaklanarak çatışma yaşar ve projenin başarısını tehlikeye atarlar. Oysa her ikisi de dışa dönük bir yaklaşımla, kişisel motivasyonlarını bir kenara bırakıp takımın iyiliğine odaklansalar, sorun çözülebilir.

Mindset odaklı eğitimler, insanları farklı görmeye teşvik ederek empati uyandırmak için araçlar, çerçeveler ve egzersizler kullanır. Davranış değişikliğine gitmeden önce görme biçimini değiştirmek hedeflenir. İnsanlar, kendi davranışlarının başkalarını nasıl etkilediğini gerçekten anladıklarında ve meslektaşlarını nesne yerine insan olarak görmeye başladıklarında, anlamlı ve kalıcı değişim için bir katalizör oluşur. Bu değişim gerçekleştiğinde, insanlar sorunları çözmek için kendi cevaplarını bulur, dönüşümü benimser ve doğru olanı yaparak çözümün bir parçası olmaya karar verirler. Mindset’a odaklanan organizasyonların dönüşüm çabalarında 4 kat daha başarılı olduğu ve çalışan bağlılığının %147 daha iyi performansla ilişkili olduğu belirtilir. Psikolojik güvenlik, etkili takımların 1 numaralı faktörüdür ve dışa dönük zihin yapısı bu güveni inşa etmeye yardımcı olur.

Dışa Dönük Zihin Yapısının Temel Sonuçları

Organizasyonlarda dışa dönük zihin yapısına geçişin beş temel sonucu kaynaklarda belirtilmiştir:

  1. Gelişmiş İşbirliği ve Takım Çalışması: Çalışanlar, başkalarının ihtiyaçlarını anlamaya ve ortak hedeflere ulaşmak için işbirliği yapmaya odaklanır. “Benim için ne var?” düşüncesinden, kendi rollerinin başkalarını nasıl etkilediğine dair farkındalığa geçerler.
  2. Artan Çalışan Bağlılığı ve Kalıcılığı: Çalışanlar, meslektaşlarının ve tüm organizasyonun başarısına daha fazla yatırım yaparlar.
  3. Artan Müşteri Memnuniyeti ve Sadakati: Çalışanlar, müşterilerin (dahili veya harici paydaşlar) ihtiyaçlarını karşılamaya ve empatiye dayalı yüksek kaliteli hizmet sunmaya odaklanır.
  4. Daha Fazla İnovasyon ve Çeviklik: Yeni fikir ve perspektiflere açıklık arttıkça, daha fazla inovasyon gerçekleşir, bu da organizasyonun rekabetçi kalmasına ve pazar değişikliklerine adapte olmasına yardımcı olur.
  5. Pozitif Çalışma Ortamı Kültürü: Dışa dönük bir zihin yapısı, daha pozitif ve destekleyici bir çalışma ortamı yaratır, bu da morali, motivasyonu ve genel iş tatminini artırır.

Bu faktörlerin bir araya gelmesi, organizasyonel büyüme için güçlü bir temel oluşturur. Raytheon’un dışa dönük zihin yapısı prensiplerini kullanarak işten çıkarma yapmadan 100 milyon dolar tasarruf etmesi, Tubular Steel Inc.’in küçülen bir pazarda büyümesi ve Kansas City Polis Departmanı’nın halk şikayetlerini %100 azaltması gibi örnekler, bu yaklaşımın somut etkisini göstermektedir.

Sonuç

Barışın ve işbirliğinin tesisi, bireysel etkileşimlerden karmaşık örgütsel ve toplumsal yapılara kadar her düzeyde temel bir zorluktur. Sağlanan kaynaklar, bu zorluğun üstesinden gelmede zihin yapısının, özellikle de içe dönük (self-odaklı) ve dışa dönük (başkalarını önemseyen ve ortak sonuçlara odaklanan) zihin yapılarının ayrımının merkezi bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Arbinger Enstitüsü’nün metodolojisi, insanı insan olarak görme ve iletişime kalpte barış niyetiyle yaklaşma gibi temel prensipler üzerine kuruludur. “Barışın Anatomisi” ve “The Outward Mindset” gibi eserleri aracılığıyla, bireylerin ve organizasyonların kendi içsel algılarını değiştirerek, başkalarını nesne olarak görmeyi bırakıp onların ihtiyaçlarını, zorluklarını ve hedeflerini dikkate aldıklarında, ilişkilerin ve sonuçların dönüştüğünü ortaya koymaktadır.

Örgütsel düzeyde, bu zihin yapısı değişimi; işbirliğinin artması, çalışan bağlılığının güçlenmesi, müşteri memnuniyetinin yükselmesi, inovasyonun teşvik edilmesi ve daha pozitif bir çalışma kültürü yaratılması gibi somut faydalar sağlamaktadır. Nihayetinde, dışa dönük zihin yapısına geçişin organizasyonel dönüşüm çabalarının başarısı için kritik olduğu, ancak bu değişimin bireyden başladığı vurgulanmaktadır. Bu perspektif hem kişisel yaşamımızda hem de çalıştığımız kurumlarda daha barışçıl ve işbirlikçi bir çevre yaratma potansiyeli taşımaktadır.

KİTAP: Barışın Anatomisi, The Arbinger Institute, Arıtan Yayınevi, İstanbul, Ekim 2021

Exit mobile version