Giriş
Epistemolojik olarak “oikia” (Yunanca: ev) ve “nomos” (Yunanca: kural) köklerinden gelmekte olup “ev yönetimi” anlamındadır. Oldukça derin kökleri bulunmaktadır ve sosyal felsefe ile de yakın bağları vardır. Antik çağdan bu yana ekonomi üzerine düşünürlerin birçoğu din adamları veya ruhban sınıfındandır. Liberalizmin fikir babası sayılan Adam Smith bir ahlâk felsefecisidir. Tabakoğlu’nun ifadesiyle ekonomi daha önceleri ahlâk biliminin bir kolu iken, sanayileşme ile birlikte kapitalizmin temel kuralları haline gelmiştir. Kapitalist anlayışa göre homo economicus, sınırlı kaynakları sınırsız ihtiyaçları için kullanan, toplumsal çıkar yerine kendi çıkarlarını gözeten, makul kâr yerine kârını maksimize etmeye çalışan, iş birliğine değil rekabete inanan, bütün bunları yaparken ahlâklı olmayı önemsemeyen bir profil çizer.
Ekonomi nedir?
Ekonomi bilimi, kapitalist anlayışa uygun olarak öğretildiği şekliyle, kişilerin ve toplumların, daha önceki nesiller ve doğa tarafından kendilerine sağlanmış olan kıt kaynakları kullanma konusunda yaptıkları tercihleri analiz eden bir bilim olarak tarif edilir. Bu tarifte anahtar kelime “tercih” olup, ekonominin sosyal veya davranışsal bir bilim olduğunu ortaya koyar. Dolayısıyla birey değil, toplum söz konusu olduğunda sosyal tercihlerden bahsedilir.
Ekonomi Biliminin Toplumsal Önemi ve Fonksiyonları
Dört ana sebep için öğrenilmektedir.
- Analitik Düşünme Yetisinin Geliştirilmesi: Ekonomi, karmaşık problemlere yönelik analitik çözümler üretme becerisi kazandırır ve bireylerin rasyonel kararlar almasına yardımcı olur.
- Toplumsal Yapının Anlaşılması: Ekonomik sistemleri kavramak, toplumsal refah ve dinamikleri analiz etmek için önemlidir.
- Küresel Ekonomik Hareketlerin Değerlendirilmesi: Uluslararası ticaret, ekonomik krizler ve küresel piyasa hareketlerini anlama imkânı sunar.
- Bilinçli Birey ve Vatandaş Olmak: Ekonomik okuryazarlık, bireylerin ve devletlerin bilinçli mali politikalar geliştirmelerine katkıda bulunur.
Ekonominin Temel Kavramları: Bilimsel Bir Yaklaşım
Ekonominin temelini ise günlük hayatta farkına varmadan olsa da karşılaşılan üç ana kavram oluşturmaktadır. Bunlar fırsat maliyeti, marjinal maliyet ve etkin piyasalardır. Çoğu zaman kararlar verilirken insanoğlu ikilem içinde kalabilmektedir. Seçeneklerden birine karar vermenin toplam maliyeti, alınan kararın alternatifi olan diğer kararı alamamaktan dolayı uğranılan kayıptır. O kararı verirken vazgeçmek zorunda kaldığımız en iyi alternatife o seçeneğin fırsat maliyeti denir. Sinemaya gitmenin fırsat maliyeti, sinema için harcanan para ve zamanın başka seçenekler için kullanıldığında elde edilen getirilerdir.
Marjinal maliyet ise bir birim mal veya hizmet üretebilmek için katlanılan maliyete denmektedir. Ya da başka bir değişle üretimin artırılmasının toplam maliyete olan etkisidir. İşletmenin bir birim daha üreterek veya bir müşteriye daha hizmet vererek toplam maliyetin artması veya azalması, çıktı bir birim daha artırılırsa toplam üretim maliyetindeki artış veya azalıştır. Boş bir sinemada film izleyen birinin marjinal maliyeti sıfıra yakındır. Etkin piyasada ise en basit haliyle kâr fırsatları çok azdır. Etkin piyasalarda ortaya çıkan kâr fırsatları hemen değerlendirilip ortadan kaldırılmaktadır. Sinema bilet kuyruğunda farklı gişelerde insan sayısı genelde eşittir. Bunun nedeni sayının az olduğu kuyruğa yönelen insanlardır.
Ekonomik Sistemlerin Temel Dinamikleri ve İşleyişi
Ekonomi, üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerini kapsayan bir sistemdir. Bir ekonomik sistem aşağıdaki unsurlardan oluşur:
- Kaynak Kullanımı: Doğal kaynaklar, sermaye ve iş gücü ekonomik sistemin temel bileşenleridir.
- Üretim ve İş Bölümü: İnsanların üretim faaliyetlerini iş bölümü çerçevesinde organize etmesi ekonomik verimliliği artırır.
- Takas ve Para Sistemi: Üretilen malların değişimi ve para kullanımı ekonominin işlemesini sağlar.
- Görünmez El İlkesi: Adam Smith’in ortaya koyduğu bu kavram, piyasalarda bireylerin kendi çıkarlarını gözeterek yaptıkları işlemlerin toplamda toplumun refahını artırabileceğini belirtir.
Ekonomi bilimi, İnsanların yaşayabilmek için üretme ve ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu eylemlerinden doğan ilişkilerin tümüdür. Dolayısıyla kaynakların, insanların ihtiyacını karşılayacak şekilde kullanılması ile üretim ve üretimin artması ile oluşan sermaye, insanların üretim faaliyetini çeşitli işkollarına ayırmasıyla oluşan iş bölümü ve iş bölümünün gelişmesi ile üretilen mallar arasında takas ve bu takası sağlayan para iktisadi işleyişin temel unsurlarıdır. Belli bir bölge içindeki ekonomik sistemden teşekküldür. Bu sistem o bölgedeki iş gücünü, sermayeyi, doğal kaynakları, üretim ve ticaret ile dağıtımda rol alan ekonomik kuruluşları ve o bölgedeki mal ile hizmetlerin tüketimini içermektedir. Teknolojik evrim, tarih ve sosyal organizasyon ile coğrafya, doğal kaynaklar, gelir ve ekoloji gibi ana faktörlerin birleşmesiyle oluşmaktadır.
Makroekonomi ve Mikroekonomi Arasındaki Farklar
Bilim olarak iki temel ayrıma tabi tutulur. Bunlar makroekonomi ve mikroekonomidir. Mikroekonomi, ekonominin bireysel endüstrilerin nasıl işlediğini ve bireysel karar vericilerin (firmaların ve hane halkının) davranışlarını analiz eden bir dalıdır.
- Talep Yasası: Diğer faktörler sabitken, bir malın fiyatı düştüğünde talep edilen miktar artar.
- Arz Yasası: Bir malın fiyatı yükseldiğinde, üreticiler daha fazla üretmek ister.
- Piyasa Dengesi: Arz ve talebin kesiştiği noktada oluşan fiyat ve miktardır.
Piyasalar farklı rekabet koşullarında işler:
- Tam rekabet: Çok sayıda alıcı ve satıcı, homojen ürünler ve serbest giriş-çıkış vardır.
- Tekel: Tek bir satıcı piyasayı kontrol eder.
- Oligopol: Az sayıda büyük firma piyasaya hakimdir.
- Monopolcü Rekabet: Çok sayıda satıcı vardır ancak ürünler farklılaştırılmıştır.
Tüketici ve üretici davranışları, fayda maksimizasyonu ve maliyet analizleri ile modellenir. Piyasa aksaklıkları (dışsallıklar, kamu malları) devlet müdahalesini gerektirebilir.
Makroekonomi ise ekonomiye bir bütün olarak bakar. Gelir, istihdam, mili hasıla gibi ülke düzeyindeki toplam büyüklükleri inceleyen bir dalıdır. İlaveten ekonometri, iktisat tarihi, çevre ekonomisi, finans, iktisadi düşünceler tarihi, uluslararası iktisat, çalışma ekonomisi, kamu ekonomisi gibi çeşitli alanları, farklı disiplinleri bulunmaktadır.
En önemli konular şunlardır:
- Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH): Bir ekonomide belirli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeridir.
- Enflasyon: Genel fiyat seviyesinin sürekli artışı olup, alım gücünü azaltır.
- İşsizlik: İş arayan ancak iş bulamayan bireylerin oranıdır. Doğal işsizlik oranı, ekonominin tam istihdama ulaştığı düzeyi ifade eder.
Ekonomik dalgalanmalar, genişleme ve daralma dönemlerinden oluşur. Bu süreçlerde devletin uyguladığı iki temel politika vardır:
- Maliye Politikası: Vergi ve kamu harcamaları ile ekonomiyi düzenler.
- Para Politikası: Merkez Bankası’nın faiz oranları ve para arzı üzerindeki kontrolüyle yürütülür.
Ekonomi Politikalarının Ana Unsurları ve Etkileri
Ekonomi politikalarında dört unsurun varlığı gereklidir. Bunlar etkinlik, adalet, büyüme ve istikrardır. Etkinlik, kaynakların dağılımında etkinliği akla getirir. Etkin bir ekonomi, insanoğlunun isteklerini en az maliyetle üretebilendir. Hükümet politikaları veya vergi kanunları ekonomiyi verimsiz hale getirebilmektedir. Ekonomide adalet genel kabul edilir tanımıyla gelir ve servetin eşit dağılımını, fakirliğin ortadan kaldırılmasını ifade eder. Büyüme ise bir ekonomide toplam üretim miktar düzeyinin artmasıdır. Nüfusun üzerinde artan üretim miktarı kişi başına düşen üretim miktarını, yaşam standartlarını artıracaktır. Fakat bu büyümenin ekonomik istikrar ile birleşmesi lazımdır. Üretim düzeyinin düzenli bir biçimde düşük enflasyon ve kaynakların etkin kullanımı eşliğinde artıyor olması ekonomik istikrarı getirir. İşsizliğin azaltılması istikrarlı bir büyüme ile sağlanabilmektedir.
Ekonomik Faaliyetlerin Sınıflandırılması: Sektörel Analiz
Üç ana sektörü bulunmaktadır. Tarım, ormancılık, balıkçılık ve madencilik gibi doğrudan doğal kaynaklarından yararlanılan sektörler birincil sektördür. Genelde gelişmekte olan ülkeler bu sektörlerde faaliyet göstermektedirler. İkincil sektör ise nihai, kullanılabilir ürünler üreten veya inşaat ile uğraşan endüstrileri kapsamaktadır. Üçüncül sektör olan hizmet sektöründe ise eğitim, hukuk, turizm ve bankacılıkta olduğu gibi mal değil hizmet üretilmektedir.
Sonuç
Ekonomi bilimi, toplumların refah seviyesini artıran temel dinamikleri analiz eder. Bireyler ve devletler için ekonomik okuryazarlık büyük önem taşımaktadır. Mikro ve makro ekonomik süreçleri kavramak, sağlıklı ekonomik kararlar almak için kritik bir yetkinliktir. Ekonominin İlkeleri kitabında da vurgulandığı gibi, piyasalardaki dengesizlikler ve devlet müdahaleleri ekonominin geleceğini belirleyen faktörler arasındadır.
Gelecekte dijital ekonomi, yapay zekâ tabanlı finansal analizler ve sürdürülebilir ekonomi politikaları, ekonomi biliminde giderek daha önemli hale gelecektir. Yenilikçi ekonomik modellerin geliştirilmesi, bireylerin ve şirketlerin karar alma süreçlerini daha bilinçli hale getirecektir.
KAYNAK: Ekonominin İlkeleri; Case, Fair, Oster 2012; Ankara; Palme Yayıncılık