Site icon Finans ve Bankacılık

ETİK VE ETİK FİNANS: AHLÂKİ DEĞERLERİN FİNANSAL SİSTEMDEKİ YÜKSELİŞİ

Etik ve Etik Finans

Giriş

Finans, parasal kaynakların yaratılması, tahsisi, değişimi ve yönetimi gibi geniş bir yelpazeyi kapsayan ve ekonomik sistemlerin kalbinde yer alan bir faaliyettir. Bu faaliyetlerin ahlaki temellere dayanması gerektiğine dair toplumsal dinamikler, finansın tarihi kadar eski olan “etik finans” kavramının doğuşuna zemin hazırlamıştır. İlk çağlardan bu yana, filozoflar, ekonomistler, finansörler, sosyologlar ve ilahiyatçılar finans ve etik arasındaki bu bağlantıya ilgi duymuşlardır. Özellikle 20. yüzyılda finansal enstrümanların daha karmaşık hale gelmesi ve yaşanan finansal krizler, finans dünyasındaki etik eksikliği ve etik olmayan uygulamaları daha görünür kılmış hem akademik çevrenin hem de iş dünyasının dikkatini çekmiştir.

Bu bağlamda, etik finans, finansal sistemin düzenlenmesi ve ahlaki normlara uygun olarak yürütülmesi gerekliliğini vurgular. İslam dini de kendi prensipleriyle ticari faaliyetleri düzenlemiş ve etik değerleri finansal ilişkilerin merkezine yerleştirmiştir. Bu blog yazısında, etik kavramını, etik finansın ne anlama geldiğini, İslami finansın temel prensiplerini ve bu iki kavram arasındaki derin kesişimleri ve örtüşen noktaları kaynaklarımız ışığında inceleyeceğiz.

Etik Kavramı ve Finansla İlişkisi

Etik, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “töre bilimi” olarak tanımlanır ve çeşitli meslek kollarında uyulması veya kaçınılması gereken davranışları ifade eder. Daha felsefi bir yaklaşımla etik, insan davranışlarında ahlaki olanın temeline inerek onun özünü araştıran bir felsefe disiplinidir. Eylem ve davranışların düzenleyici ilkeleriyle ilgilenir, özgürlükler ve kısıtlar çerçevesinde bir eylemin düzenlenmesini amaçlar. Etik, doğru ve yanlış davranış teorisiyken, ahlak onun pratiğidir. Etik davranışı belirleyen önemli unsurlar arasında kültür, değerler, normlar ve görgü kuralları bulunur.

Finans ve etik arasındaki bağ antik çağlara kadar uzanır. Yunan filozofları, örneğin Aristoteles, tefeciliği (faizi) etik bulmamış, bencil ve onursuz bir davranış olarak kınamıştır. Atinalı devlet adamı Solon, ekonomiyi “ahlaki ve gerçekçi” olarak tanımlamıştır. Bu tarihsel perspektif, finansal faaliyetlerde ahlaki bir çerçevenin her zaman var olduğunu gösterir.

Finans etiği genel olarak finansal faaliyete uygulanan ahlaki normlardan oluşur. Finans etiğinin konusu dört ana başlık altında toplanabilir: finansal piyasalar, finansal yönetim, finans teorisi ve finansal hizmetler. Finansmanın ahlaki normlara göre yürütülmesi büyük önem taşır. Bunun iki temel nedeni vardır: finansal faaliyetin kişisel, ekonomik, politik ve sosyal alanlardaki kritik rolü ve insanları büyük finansal kazanç fırsatları nedeniyle teşvik edebilme potansiyeli. Finansın etik ilkelerden ayrı düşünülemeyeceği açıktır. Adaleti güvence altına alan temel haklara ve görevlere uyulmadan bir piyasada işlem yapmak veya varlıkları finansal kuruluşlara yönlendirmek mümkün değildir. Finansta etik konuların dikkate alınması uzun ve zengin bir tarihe sahiptir.

Finansta etik olmayan uygulama ve davranışların çeşitli nedenleri bulunmaktadır:

Etik Finansın Ortaya Çıkışı ve Uygulamaları

Sanayi devrimi sonrası dönemde, insan unsurunu göz ardı eden çalışma biçimi yerini insan odaklı, çevreye saygılı ve sosyal adaleti önemseyen bir sürece bırakmıştır. Bu değişim, finans dünyasında etik finans kavramının daha çok gündeme gelmesine neden olmuştur. Etik finans, geniş anlamda finansal sisteme düzen getirmeyi amaçlayan tüm girişimleri kapsar.

Günümüzde etik finans uygulamaları başlıca üç alanda kendini göstermektedir:

  1. Sürdürülebilir Kalkınma Yatırımları: Ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerin dikkate alınarak yapılan yatırımları ifade eder. Doğal kaynakların tükenmesi, ekolojik dengenin bozulması ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler gibi sorunlara yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Sürdürülebilir kalkınmanın amacı, gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu alandaki yatırımlar, yoksulluğu sonlandırma, çevreyi koruma ve tüm insanların refah içinde yaşamasını sağlama gibi hedefleri destekler.
  2. Sosyal Sorumlu Yatırımlar (SRI): Etik ve sosyal değerleri kriter alarak portföy seçimi ve yönetimi olarak tanımlanır. İnanç temelli yatırımlar (Hristiyanlık ve İslami temelli yatırımlar gibi) ile SRI arasında örtüşmeler bulunur. SRI, sosyal değerlere dayalı yatırım yaparken, genellikle topluma zararlı olduğu düşünülen sektörlere (tütün, alkol, kumar vb.) yatırım yapmamayı (negatif izleme) ve çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim konularında iyi uygulamalara sahip işletmelere yatırım yapmayı (pozitif izleme) içerir. Sorumlu yatırım için çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerini dikkate almak, aktif hissedar olmak ve şeffaflık önemlidir. Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ve buna ilişkin standartlar da ESG kapsamında etik kuralların dikkate alınmasını gerektirir.
  3. Dini/İnanç Temelli Yatırımlar: Dini inanışları gereği hareket eden yatırımcıların taleplerini karşılamak amacıyla İslami değerler ve Hristiyanlık değerlerini baz alan yatırımların önemi artmaktadır. Özellikle 2008 krizinden sonra bu tür yatırımların performans açısından geleneksel endekslere göre daha iyi performans sergileyebildiği görülmüştür. Bu endeksler de belirli ticari faaliyetlere yer vermeme kriterini kullanır.

Kurumsal düzeyde, şirketlerin etik çerçevedeki sorumluluklarını yerine getirmek için iş yaşamında uyulması gereken ilke ve standartları belirlemesi gerekmektedir. Birçok kurum, mevzuata ve etik kurallara uyumu yönetmek, izlemek ve raporlamak için etik ve uyum (compliance) birimleri oluşturur. Uyum, ilgili yasal düzenlemelere veya kurallara bağlılık anlamına gelirken, etik, ahlaki bakımdan doğru eylemi yapmayı içerir. Etik ve uyum programları, bağlayıcı kurallara uygunluğun sağlanması için oluşturulan politikalar ve uygulamaları kapsar. Güçlü bir etik altyapı, kurumsal itibar ve güvenin tesis edilmesinde kritik rol oynar. Ayrıca, ihtiyaca göre tahsis gibi etik ilkeler, kaynakların en çok ihtiyacı olanlara adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayarak sosyal hizmetler ve afet yardımı gibi alanlarda pratik uygulamalar bulur. Bu ilke, adalet, özerklik, yardımseverlik, şeffaflık ve dayanışma gibi etik hususları içerir.

İslami Finans: Temelleri ve Etik Boyutu

İslami finans, İslam dininin prensiplerine uygun olarak gerçekleşmesini şart koşan bir finansal sistemdir. İslam ekonomisinin bir alt bileşeni olarak kabul edilebilir ve ahlaki ilkeler çerçevesinde finansal faaliyetlerin yürütülmesini hedefler. İslam ekonomisi ve finansı, insanoğlunun ekonomik hayat şartlarının İslami ilke ve kaideler çerçevesinde incelenmesi ve uygulanması için çalışmalar yürütür.

İslami finansın temel dayanakları ve prensipleri şunlardır:

İslami finansın tarihsel gelişimi, Osmanlı dönemindeki Vakıf müessesesi ve âhilik teşkilatları gibi kurumlarla sosyal yardımlaşma ve faizsiz finans örneklerini içermiştir. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra ve küresel krizler sonrasında İslami finans, kriz dönemlerindeki başarısı ve insan odaklı, adil düzenlemeler getirmesi nedeniyle dünya genelinde büyümeye başlamıştır.

İslami Finans ve Etik Finans Arasındaki Kesişimler

Kaynaklar açıkça İslami finansın bir etik finans biçimi olarak kabul edildiğini ve ahlaki ve sosyal açıdan sorumlu bir boyutla nitelendirildiğini belirtmektedir. İslami finans ile Batı’da popüler hale gelen etik finans veya sorumlu yatırım kavramları arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Her ikisi de değer bazlı yatırımları destekler.

İslami finansın etik finans ile kesişen önemli noktaları şunlardır:

Bazı kaynaklar, İslami finansın yalnızca bir etik yatırım türü olmakla kalmayıp, etik finansın her boyutunu kapsayan ve hatta onu aşan, bizatihi etik finansın kendisi olduğunu savunur. Dini kurallar ve kaidelerden beslenen etik, yeşil, inanç bazlı ve sosyal sorumlu yatırım gibi kavramlar, özünde dini ve ahlaki prensiplere dayanır. İslami finansın bireysel değil toplumsal refahı, sosyal adalet ve düzeni, ihtiyaçtan fazlasının paylaşılmasını tavsiye eden düşünce sistemi, onu sadece inanç temelli bir yatırım sisteminden öteye taşır.

Etik, Uyum ve Kurumsal Yönetişim

Kurumlar ve işletmeler, etik kurallara ve ilgili mevzuata uyum süreçlerini yönetmek için etik ve uyum birimleri kurar. Bu birimler, etik yönetimin bir parçası olarak, mevzuata, uluslararası düzenlemelere, standartlara ve kurumsal ilkelere uygunluğu sağlamak için politikalar ve uyum çerçeveleri belirler. Ayrıca, etik ve uyum ihlali riskini analiz eder ve önleyici sistemler oluşturur. Uyum genellikle yasalara ve kurallara bağlılık iken, etik, ahlaki olarak doğru eylemi yapmayı içerir. Etik ve uyum programları, bağlayıcı kurallara uygunluğu ve bu doğrultuda politikaların uygulanmasını destekler. Etik ve uyum yöneticileri (Compliance Officer), yerel ve küresel etik ve uyum risklerini yönetir, yasalara uyumu sağlar ve çalışanlara rol model olur.

Kurumsal yönetişim sistemleri, güçlü bir etik altyapıya dayanmalıdır. Bu altyapı, etik değerleri, kurumsal sosyal sorumlulukları ve itibarı önceliklendiren bir yaklaşım sergilemelidir. Çok Uluslu Şirketler İçin Sorumlu İş Yönetimine İlişkin OECD Rehberi gibi uluslararası düzenlemeler, şirketlerin ekonomik, çevresel ve sosyal alanlarda ilerlemeye katkıda bulunmalarını teşvik eder ve etik liderlik, ESG entegrasyonu, şikâyet mekanizmaları, yolsuzluğun önlenmesi gibi konuları içerir. Bu rehberler, şirketlerin politikalarını güçlendirmeleri için bir dizi kriter sunar. Etik dışı davranışlar, sadece şirketin itibarına zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda yasal ve düzenleyici sorunlara da yol açabilir. Bu nedenle, etik ve uyumu göz ardı etmek, yasal riskleri artırır. Piyasalarda güven ortamının sağlanması, finansal sistemin istikrarı için en önemli etmendir ve yasal ve kurumsal düzenlemelerle desteklenmelidir.

İhtiyaca göre tahsis prensibi de etik bir boyuta sahiptir ve kaynak dağılımının adil ve tarafsız olmasını gerektirir. Bu prensip, en çok ihtiyacı olanlara öncelik verilmesini, bireylerin özerkliğine saygı duyulmasını, yardımseverliği ve zarardan kaçınmayı, şeffaflığı ve toplumun savunmasız üyelerine yönelik kolektif sorumluluğu vurgular. Bu, özellikle finansal kaynakların sosyal refahı artırma hedefiyle tahsis edilmesinde önem taşır ve İslami finansın sosyal adalet hedefleriyle de paralellik gösterir.

Sonuç

Kaynaklarımız ışığında, etik ve finans kavramlarının tarihin ilk dönemlerinden beri iç içe geçtiği net bir şekilde görülmektedir. Finansal faaliyetlerdeki etik eksikliği ve etik olmayan uygulamalar, kaynakların adaletsiz dağılımı, güven kaybı ve küresel krizler gibi ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Bu durumlar, finans dünyasında etik prensiplerin ve sağlam bir etik altyapının gerekliliğini daha da belirgin hale getirmiştir.

Modern etik finans hareketleri; sürdürülebilir kalkınma yatırımları, sosyal sorumlu yatırımlar ve inanç temelli yatırımlar gibi çeşitli yaklaşımlarla değer bazlı, sosyal ve çevresel sorumluluk taşıyan finansal uygulamaları teşvik etmektedir. Bu yaklaşımlar, zararlı sektörlerden kaçınma, şeffaflık, adalet ve uzun vadeli değer yaratma gibi ortak etik prensipleri paylaşır.

İslami finans ise özünde adalet, şeffaflık, risk ve kâr paylaşımı, faiz ve spekülasyon yasağı, reel ekonomiye bağlılık gibi temel etik ve ahlaki ilkelere dayanan kapsamlı bir sistemdir. Kaynaklarımız, İslami finansın, etik finansın birçok yönünü kapsayan ve hatta bazı açılardan onu aşan, bizatihi bir etik finans biçimi olduğunu güçlü bir şekilde belirtmektedir. İslami finansın insan odaklı yaklaşımı, sosyal refah ve adaleti hedeflemesi, modern etik finans hareketlerinin amaçlarıyla büyük ölçüde örtüşmektedir.

Sonuç olarak, finansal sistemlerin sürdürülebilirliği, istikrarı ve topluma fayda sağlaması için etik değerlerin ve prensiplerin finansal faaliyetlerin merkezine yerleştirilmesi elzemdir. Gerek modern etik finans yaklaşımları gerekse İslami finans, bu gerekliliğe farklı perspektiflerden yanıt vermekte ve finansın sadece kâr maksimizasyonu değil, aynı zamanda adalet, şeffaflık, güven ve toplumsal refahı hedeflemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Gelecekte finansın, teknolojinin ilerlemesi ve değişen toplumsal değerlerle birlikte ihtiyaca göre tahsis gibi ilkeleri de daha etkin kullanarak daha adil ve sürdürülebilir bir yapıya evrilmesi umulmaktadır.

Exit mobile version