Site icon Finans ve Bankacılık

NAHÇIVAN: TÜRK DÜNYASINA AÇILAN STRATEJİK BİR KAPININ JEOPOLİTİK EVRİMİ

nahçıvan

Giriş

Coğrafi konumun, devletlerin kuruluşu, işleyişi ve uluslararası ilişkilerindeki rolünü inceleyen jeopolitik ve jeostrateji disiplinleri açısından Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, tarih boyunca mücadelenin ve stratejik önemin odak noktalarından biri olmuştur. “Şarkın Kapısı” ya da “Türk Kapısı” olarak tanımlanan bu küçük coğrafya, Anadolu ile Orta Asya ve Güneydoğu Asya arasında kilit bir geçiş noktasında yer alması nedeniyle özel bir anlam taşımaktadır.

Bu blog yazısı, Nahçıvan’ın tarih öncesi dönemlerden günümüze uzanan jeopolitik evrimini, bölgedeki güç dengelerinin yeniden şekillenmesindeki rolünü ve Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran ve Amerika Birleşik Devletleri gibi aktörler açısından taşıdığı stratejik önemi analiz etmeyi amaçlamaktadır.

Tarih Boyunca Nahçıvan: Geçiş ve Mücadele Noktası

Nahçıvan, Aras Nehri’nin sol kolu Nahcıvançay’ın sağ kıyısında kurulmuş olup, çok eski bir yerleşim yeridir. Tarih boyunca Urartular, Medler, Persler, Makedonlar, Sasaniler ve Bizanslılar gibi çeşitli devletlerin hâkimiyetinde kalmıştır. Özellikle Sasani ve Roma/Bizans İmparatorlukları arasındaki savaşlarda sürekli el değiştirmesi, bölgenin stratejik hassasiyetini göstermektedir.

Hz. Osman döneminde İslam orduları tarafından fethedilen Nahçıvan’a, Abbasiler döneminde Müslüman Oğuz Türkleri yerleşmeye başlamıştır. Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ın Revvâdîler’i mağlup etmesiyle 1064’te Selçuklu topraklarına katılan Nahçıvan, Selçukluların dağılmasının ardından ortaya çıkan İldenizliler Devleti’nin başkenti olmuş ve bu dönemde askeri ve ilmi bir merkez haline gelerek Azerbaycan şehirleri arasında en gelişmişlerden biri olmuştur. Ancak 1221’deki Moğol istilasıyla büyük tahribata uğramış ve uzun süreli bir gerileme dönemine girmiştir. Sonraki yüzyıllarda Altınordu, İlhanlı, Timurlu, Karakoyunlu ve Akkoyunlu gibi devletlerin egemenliğine girmiş ve 1501’de Safevi topraklarına dâhil olmuştur.

XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin bölgeye girişiyle birlikte Nahçıvan, Osmanlı-Safevi çatışmalarının merkezinde yer almış ve birçok kez el değiştirmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Zaferi (1514) ile Osmanlı hâkimiyetine giren Nahçıvan, Kanuni Sultan Süleyman’ın “Nahcıvan Seferi” (1553) gibi büyük seferlere konu olmuş, Osmanlı idaresinde Revan eyaletine bağlı bir sancak merkezi olarak stratejik önemini korumuştur.

Rusya ve Hanlık Dönemi: Demografik ve Siyasi Değişimler

1747’de Nadir Şah’ın ölümüyle İran’daki kargaşalar sonrası Nahçıvan Hanlığı bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak XIX. yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’ya inmek isteyen Rusya ile İran/Kaçar Devleti arasındaki mücadeleden Rusya galip çıkmış ve 1828 yılında imzalanan Türkmençay Antlaşması ile Nahçıvan Hanlığı Rusya tarafından ilhak edilerek varlığına son verilmiştir.

Rusya, Nahçıvan’ı ilhak ettikten sonra bölgedeki nüfus dengesini Hristiyanlar ve Ermeniler lehine çevirmek amacıyla iskân politikaları uygulamıştır. Özellikle Erivan’dan Zengezur’a doğru suni olarak yoğunlaştırılan Rus himayesindeki Ermeni nüfus, Azerbaycan ile Nahçıvan arasındaki bağlantıyı İran sınırına kadar kesmiştir. Bu demografik değişiklikler, stratejik önemi yüksek olan Güney Kafkasya’da Türkler aleyhine bir yapı oluşturmuştur.

I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele Yıllarında Nahçıvan

1917 Bolşevik İhtilali’nin ardından Rus ordusunun Kafkas cephesinden çekilmesiyle, bölgedeki Ermeniler Rusların bıraktığı silahları ele geçirerek Erzurum, Kars, Van, Bitlis, Muş, Nahçıvan ve Zengezur’u içine alan bölgede Revan merkezli bir devlet kurma çabasına girmişlerdir. Ermenilerin Nahçıvan’da başlattığı soykırım ve katliamlara karşı, Osmanlı Devleti Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nu bölgeye göndererek Nahçıvan’ı Ermeni işgalinden kurtarmıştır. Bu dönemde, Halil Bey başkanlığında beş subay ve 300’den fazla erin emekliye ayrılarak bölgeye yerleştirilmesiyle Aras Cumhuriyeti’nin kurulmasına destek olunmuştur.

Ancak 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması gereği Osmanlı ordusu Nahçıvan dâhil tüm Azerbaycan’ı terk etmek zorunda kalmıştır. Bu çekilmeye rağmen, 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın talimatıyla Nahçıvan’da kalan az sayıdaki Türk subayı ve askeri, yerel halkla birlikte Ermeni tehdidine karşı direnişlerini sürdürmüştür. Osmanlı’nın çekilmesinin ardından İngiliz ordusu Nahçıvan’a girerek Aras Cumhuriyeti’ni feshetmiş ve şehri Ermenilere teslim etmiştir. İngilizlerin desteğiyle 6.000 kişilik Ermeni kuvvetleri 24 Mayıs 1919’da Nahçıvan’ı işgal ederek Türkleri Aras Nehri’nin batısına sürme ve etnik temizlik yapma girişiminde bulunmuşlardır. Bu durum, Kazım Karabekir Paşa’nın 2.000 askerden oluşan bir kuvvetle müdahale etmesiyle engellenmiştir; Türk kuvvetleri Ermenilerden önemli miktarda silah ve esir ele geçirerek onların Revan’a çekilmesini sağlamıştır.

1919 sonlarında Amerika Birleşik Devletleri de Nahçıvan’a asker göndermiş ve Taşnaklara silah desteği sağlayarak bölgede kendi kontrolünde bir yönetim kurmaya çalışmıştır. Nahçıvanlıların bu duruma karşı çıkması ve ABD temsilcilerinin Taşnaklarla iş birliği yapması Türk katliamlarına yol açmıştır. Bunun üzerine Yüzbaşı Halil Bey Mart 1920’de yeniden Nahçıvan’a girerek Ermeni güçlerini bölgeden çıkarmış, Kazım Karabekir’in onayı ile Nahçıvan’ın Azerbaycan’a bağlandığını ilan ederek bölgede Amerikan Valiliği’nin kurulmasını engellemiştir.

Nahçıvan’ın Statüsünün Belirlenmesi: Moskova ve Kars Antlaşmaları

Nahçıvan’ın statüsü, Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Sovyetler Birliği arasındaki diplomatik temaslar sonucunda şekillenmiştir. Sovyetler Birliği, 10 Ağustos 1920’de Ermeni Taşnak Hükümeti ile yaptığı antlaşma uyarınca Nahçıvan’ı kâğıt üzerinde Ermenilere vermiş olsa da Mustafa Kemal Atatürk bu durumdan memnun değildi.

Atatürk, Moskova’ya gönderdiği 26 Nisan 1920 tarihli mektubunda Ermenistan’a askerî harekât yapmayı teklif etmiş ve anlaşma için Moskova’ya giden Türk heyetinin Nahçıvan koridorundan geçmesini istemiştir. Yusuf Kemal Bey’in “Paşam Ruslar Nahçıvan üzerinde ısrar ederlerse ne yapalım?” sorusuna Atatürk, “Nahçıvan Türk Kapısıdır. Bunu dikkate alarak elinizden geleni yapınız” yanıtını vermiştir.

Nihayet, 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması‘nın 3. maddesinde, Nahçıvan’ın özerk bir bölge olarak Azerbaycan’a bağlandığı ve başka bir ülkeye verilemeyeceği belirtilmiştir. Bu madde, bölgenin jeopolitik geleceği için hayati önem taşımıştır. Ankara’ya dönen Yusuf Kemal Bey’e Atatürk’ün “Yusuf Kemal Bey, kapımız mevcudiyetini muhafaza ediyor, bizim için mühim olan budur” cevabı, Nahçıvan’ın Türkiye için stratejik değerini açıkça ortaya koymaktadır.

Bu durum, 13 Ekim 1921’de imzalanan Kars Antlaşması ile Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan tarafından da onaylanarak pekiştirilmiştir. Türkiye, bu antlaşmalarla Nahçıvan’ın statüsünün belirleyicisi ve garantörü ülke konumuna gelmiştir. Bu antlaşmalar, Nahçıvan’ın Türk kimliğini ve bölgedeki stratejik konumunu korumasında merkezi bir rol oynamıştır.

Ancak, Sovyet lideri Stalin’in 1920’lerin başlarında çizdiği sınırlar nedeniyle, Azerbaycan’ın Nahçıvan ile ana toprakları arasındaki kara bağlantısı Zengezur bölgesinin Ermenistan’a verilmesiyle kesilmiştir. Bu durum, Nahçıvan’ı coğrafi olarak sıkışmış bir enclave haline getirmiştir.

Atatürk’ün İran’dan toprak satın alarak Nahçıvan ile Türkiye arasında sınır oluşturduğu yönündeki yaygın efsanenin doğru olmadığı da belirtilmiştir. Türkiye ile Nahçıvan arasındaki kara sınırı, 1932 yılında İran ile varılan bir anlaşma sonucu oluşmuştur. Bu anlaşma, Kürt isyanları sırasında Türk ordusundan kaçan isyancıların İran’a geçmesini önlemek amacıyla, Küçük Ağrı Dağı’nın Türkiye’ye verilmesini ve karşılığında Katur bölgesindeki bir toprak parçasının İran’a verilmesini içermiştir. Bu sayede Nahçıvan ile 18 kilometrelik kara sınırımız oluşmuştur.

Güncel Jeopolitik Dönüşümler ve Zengezur Koridoru

Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasının ardından Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle Nahçıvan, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir parçası olarak özerk cumhuriyet statüsünü korumuştur. Türkiye ile Nahçıvan arasındaki fiziki bağlantı, 28 Mayıs 1992’de açılan Umut Köprüsü ile daha da sağlamlaştırılmıştır. Nahçıvan, 18 kilometrelik sınırı ile Türkiye’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile fiziki bağlantısını sağlayan tek topraktır.

Son Karabağ Savaşı (2020), Nahçıvan’ın jeopolitik önemini yeniden ön plana çıkarmıştır. Azerbaycan’ın Türkiye’nin askeri, siyasi ve diplomatik desteğiyle Dağlık Karabağ topraklarını işgalden kurtarması, bölgedeki güç dengelerini kökten değiştirmiştir. Bu zaferin en önemli kazanımlarından biri, Azerbaycan ile Nahçıvan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridoru’nun açılacak olmasıdır. Bu koridor, yıllardır ana vatanıyla bağlantısını ancak İran üzerinden kurabilen Nahçıvan için büyük bir rahatlama sağlayacak, ulaşım mesafesini kısaltacak ve gümrük sıkıntısını ortadan kaldırarak sosyoekonomik yönden güçlenmesine yol açacaktır.

Bu koridor, “Trump Koridoru” adını alarak bir Amerikan şirketine devredilecek olmasıyla, Rusya ve İran’a karşı yeni bir “Kafkas Seddi”ne işaret etmektedir. Koridorun ABD denetimine geçmesi, İran’ın Kafkasya’yla bağlantısını kesecek ve Rusya’yı sessizliğe büründürürken İran’da büyük tepkilere yol açmıştır. Bu gelişme, ABD’nin bölgedeki diplomatik ağırlığını kullanarak askeri üs kurmadan Orta Koridor’un kritik bir kesimini kontrol altına almasını sağlamakta, böylece ticari, enerji ve dijital veri akışını Washington gözetiminde tutarak Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne (BRI) karşı bir dengeleme unsuru oluşturmaktadır.

Bu jeopolitik dönüşümün bölgedeki aktörler üzerindeki etkileri çeşitlidir:

Türkiye için bu yeni tabloda proaktif adaptasyon gerekmektedir. Ankara’nın Ermenistan ile ilişkilerini Azerbaycan dosyasından bağımsız yürütmesi, sınır ticaret bölgeleri, ortak enerji projeleri ve kültürel diplomasi ile doğrudan ekonomik köprüler inşa etmesi zorunluluk haline gelmiştir. TRIPP’e alternatif olarak Gürcistan ile stratejik ortaklığın derinleştirilmesi ve Kars-Tiflis-Bakü (KTB) hattının kapasitesinin artırılması da kritik önem taşımaktadır. Türkiye’nin Nahçıvan’ı bir lojistik ve askeri merkez haline getirmesi ve İğdır-Nahçıvan doğalgaz boru hattı gibi altyapı projeleriyle bölgenin Orta Koridor stratejisindeki merkezi rolünü pekiştirmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Ayrıca, Türkiye’nin Azerbaycan ile olan “bir millet, iki devlet” bağını korurken, Azerbaycan’ın İsrail merkezli güvenlik ekseniyle aşırı özdeşleşmesini engelleyerek bölgesel çatışma senaryolarında tarafsızlığını korumasına yardımcı olması hedeflenmektedir.

Sonuç

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, tarih boyunca sahip olduğu eşsiz coğrafi konum nedeniyle sürekli olarak büyük güçlerin ilgi ve mücadele alanı olmuştur. “Şark Kapısı” ve “Türk Kapısı” gibi tanımlamalarla özdeşleşen bu bölge, özellikle Türk Millî Mücadelesi ve sonrasında imzalanan Moskova ve Kars Antlaşmaları ile Türkiye’nin garantörlüğünde Azerbaycan’a bağlı özerk bir statü kazanmıştır. Bu durum, Türkiye’nin Türk dünyasıyla olan stratejik bağlantısının korunması açısından hayati bir önem taşımaktadır.

Günümüzdeki jeopolitik dönüşümler, özellikle Zengezur Koridoru’nun yeniden açılması ve ABD’nin bölgedeki artan etkisi, Nahçıvan’ın stratejik değerini daha da artırmıştır. Bu koridor, Azerbaycan ile Nahçıvan arasındaki kara bağlantısını yeniden kurarak, Türkiye için Orta Asya’ya kesintisiz ulaşım imkânı sunmakta ve bölgesel güç dengelerinde önemli değişikliklere yol açmaktadır.

Nahçıvan’ın geleceği, bölgedeki çeşitli aktörlerin (Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran, ABD ve Ermenistan) çıkarlarının kesişim noktasında yer almaktadır. Türkiye’nin çok yönlü diplomasisi, proaktif adaptasyonu ve bölgesel entegrasyonda alternatif modeller sunma çabaları, Nahçıvan’ın istikrarını ve Türk dünyası için bir köprü olma misyonunu sürdürmesinde belirleyici olacaktır. Nahçıvan, sadece bir coğrafi alan değil, aynı zamanda bölgesel barış, iş birliği ve jeopolitik rekabetin dinamik bir sembolü olarak kalmaya devam edecektir.

Kaynakça

Arslan, Ali. “I. DÜNYA SAVAŞI SONUNDA NAHÇIVAN’DA VE BUGÜNKÜ NAHÇIVAN’IN STATÜSÜNÜN OLUŞUMU.” DergiPark’ta yer alan bir makale.

Benhür, Çağatay. “TÜRK BİRLİKLERİNİN AZERBAYCAN’I TAHLİYE ETMESİ (1918).” Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 21, 2009.

Berktay, Deniz. “Deniz Berktay ile Kuzeyden Notlar: Trump ve yeni Kafkas seddi.” Cumhuriyet Daily, 12 Ağustos 2025.

Evcin, Erol. “KÂZIM KARABEKİR PAŞA’NIN BASINDA NEŞREDİLEN TARİHÎ MEKTUPLARI VE BUNLARIN KAMUOYUNDAKİ YANSIMALARI.” Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 87, Kasım 2013.

Evren, Gürbüz. “Nahçıvan sınırının oluşması için Atatürk ne yaptı?” Independent Türkçe, 8 Temmuz 2025.

Ferşatoğlu, F. Hilâl. “Türkistan’a Açılan Bir Dost Hudut Nahcıvan.” Diyanet Haber, 30 Kasım 2021.

Kandemir, Osman Gazi. “Güney Kafkasya’da yeniden şekillenen güç dengeleri.” Independent Türkçe, 11 Ağustos 2025.

Karamanlı, Hüsamettin M. “NAHCIVAN.” TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt 32, ss. 294-297, 2006. (Erişim Tarihi: 13 Ağustos 2025).

Şimşek, Oğuz. “NAHCİVAN’IN JEOPOLİTİK VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ.” Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü Dergisi, Cilt 1, Sayı 6, ss. 111-132, 1 Aralık 2010.

T.C. Dışişleri Bakanlığı – Nahçıvan Başkonsolosluğu. “Nahçıvan’ın Tarihçesi.” 17 Haziran 2025.

Exit mobile version