Giriş: Finans Dünyasının Dinamik Yüzü
Finans sektörü, modern ekonomilerin can damarını oluşturan karmaşık ve sürekli evrilen bir yapıdır. Bu yapının uzmanlaşmış ve kritik bir bölümü olan yatırım bankacılığı, küresel ve yerel sermaye akışlarının yönlendirilmesinde, büyük ölçekli kurumsal finansman işlemlerinde ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesinde merkezi bir rol oynamaktadır. Ancak bu rol, geleneksel ticari bankacılık faaliyetlerinden belirgin farklara sahip olduğu gibi, sermaye piyasaları ve reel ekonomi arasındaki hassas dengeyi de doğrudan etkilemektedir.
Bu blog yazısı, okuyucuların yatırım bankacılığının temelini, ticari bankacılıktan ayıran özelliklerini, sermaye piyasalarının reel ekonomiyle olan karmaşık ilişkisini ve hem dünya genelinde hem de Türkiye özelindeki tarihsel gelişimini derinlemesine anlamalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu analiz, finansal globalleşme, düzenleyici değişimler ve teknolojik ilerlemelerin yatırım bankacılığı üzerindeki etkilerini mercek altına alacaktır.
1. Yatırım Bankacılığı Nedir ve Ticari Bankacılıktan Farkları Nelerdir?
Yatırım bankacılığı, finans sektörünün uzmanlaşmış bir bölümü olup, temel fonksiyonu, yatırımcılar ile sermayeye ihtiyaç duyan kurumları finansal piyasa mekanizması içinde bir araya getirmektir. Birikimlerin finansal enstrümanlar biçiminde tutulmasını ve bireysel finansal varlıkların risk, getiri, likidite düzeyi kombinasyonunu değiştirerek varlıkların finansal piyasada tekrar dağıtımını kolaylaştırır. Bu süreçte yatırım bankası, piyasa aracısı gibi hareket eder.
Yatırım bankaları genellikle birincil piyasada menkul kıymetlerin yaratılması ve satılması konusunda uzmanlaşmıştır. Geleneksel faaliyetleri arasında birleşme ve devralma konularında danışmanlık, aracılık yüklenimi ve menkul kıymetlerin satışı yer almaktadır. Ayrıca, finansal mühendislik ve türev araçların alım satımı, varlıklara likidite kazandırma ve menkul kıymetleştirme, yatırıma yönelik araştırmalar ve menkul kıymet analizleri gibi alanlarda da faaliyet gösterirler. Yatırım bankaları, şirketlere işe başlama veya işin genişleme sürecinde kurumsal krediler vermek suretiyle fon sağlamada uzmanlaşan veya mevduat kabul etmeyen ancak menkul kıymet ihraç eden şirketlere bankacılık dışındaki hizmetleri sağlayan banka türü olarak tanımlanır.
Bu bağlamda, kurumsal finansman, yapısal finansman konularında şirketlere önerilerde bulunmak, halka arzlarda ve şirket devralma ve birleşmelerinde önerilerde bulunmak, menkul kıymet alım satımı ve hisse senetleri, tahvil ve türev araçların alım satımına aracılık etmek ve kurumlara bankacılık hizmeti vermek gibi geniş bir yelpazede hizmet sunarlar.
Yatırım Bankacılığının Temel Faaliyet Alanları
Yatırım bankacılığının faaliyet yelpazesi oldukça geniştir ve temel olarak aşağıdaki hizmetleri kapsar:
• Halka Arza Aracılık (Underwriting): Şirketlerin veya devlet kurumlarının hisse senedi ve tahvil gibi menkul kıymetleri ihraç ederek sermaye piyasalarından uzun vadeli fon sağlamalarına yardımcı olmaktır. Bu süreç, ihraç edilecek aracın tasarımı, fiyatlaması, yasal prosedürlerin takibi ve yatırımcılara satışını organize etme gibi karmaşık adımları içerir.
• Birleşme ve Devralma (M&A) Danışmanlığı: Şirket birleşmeleri, satın almalar ve yeniden yapılandırma gibi stratejik işlemlerde taraflara finansal ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktır. Bu faaliyet, yatırım bankacılığının en eski ve en kârlı alanlarından biridir.
• Sermaye Piyasası İşlemleri: İkincil piyasalarda menkul kıymetlerin alım satımına aracılık etmek (brokerlık), kendi portföyü adına işlem yapmak (dealer) ve piyasa yapıcılığı gibi faaliyetleri içerir.
• Finansal Mühendislik ve Türev Araçlar: Müşterilerin faiz ve kur riski gibi risklerden korunmalarına yardımcı olmak amacıyla swap, opsiyon gibi türev araçlar ve karmaşık finansal ürünler geliştirmek ve bu ürünlerin ticaretine aracılık etmektir.
• Diğer Hizmetler: Portföy yönetimi, yatırım araştırmaları ve analizleri, yatırım danışmanlığı gibi hem kurumsal hem de bireysel müşterilere yönelik çeşitli hizmetler sunulur.
Ticari bankacılık ise bireylere ve küçük işletmelere finansal hizmetler sunan bir bankacılık türüdür. Temel işlevleri arasında mevduat kabul etme, kredi verme, çek ve kredi kartı hizmetleri gibi günlük bankacılık işlemleri yer alır. Ayrıca, müşterilerine ödeme işlemleri, döviz alım satımı, nakit yönetimi ve diğer günlük finansal ihtiyaçlar konusunda da destek sağlarlar.
Yatırım Bankacılığı ve Ticari Bankacılık Arasındaki Temel Farklar
Yatırım bankacılığı ve ticari bankacılık, finans sektörünün iki ayrı uzmanlık alanıdır ve aralarında belirgin farklar bulunur:
1. Müşteri Profili: Yatırım bankaları genellikle büyük şirketlere, kurumsal yatırımcılara ve devletlere hizmet verirken; ticari bankalar bireysel müşteriler ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) günlük finansal ihtiyaçlarına odaklanır.
2. Temel Fonksiyon: Yatırım bankacılığının ana fonksiyonu, sermaye piyasaları aracılığıyla fon sağlamak ve büyük finansal işlemlere danışmanlık yapmaktır. Ticari bankacılığın temel işlevi ise mevduat toplamak ve bu fonlarla kredi vermektir. Yatırım bankacılığı, karmaşık finansal işlemler, sermaye artırımları (IPO’lar, PIPE’ler, özel plasmanlar), elden çıkarmalar, birleşme ve devralmalar gibi büyük ancak daha az günlük aktivitelere odaklanır. Ticari bankacılık ise mevduat toplama, kredi verme, ödeme hizmetleri ve hazine yönetimi gibi temel bankacılık hizmetlerine ve günlük finansal ihtiyaçlara yoğunlaşır.
3. Risk Profili: Yatırım bankacılığı, sermaye piyasalarındaki dalgalanmalara açık olduğu için daha yüksek riskli işlemlerle ilgilenir. Ticari bankacılık ise daha düzenlenmiş ve öngörülebilir olan kredi ve mevduat işlemleri nedeniyle daha düşük riskli bir yapıya sahiptir.
4. Gelir Kaynağı: Yatırım bankaları gelirlerini büyük ölçüde danışmanlık ücretleri, komisyonlar ve alım-satım işlemlerinden (trading) elde ederken; ticari bankaların ana gelir kaynağı, topladıkları mevduata ödedikleri faiz ile verdikleri kredilerden aldıkları faiz arasındaki farktır (faiz marjı).
5. Düzenleme (Regülasyon): Yatırım bankaları, karmaşık finansal yapıları nedeniyle daha sıkı regülasyonlara tabi olabilirken, ticari bankalar bireysel tüketicileri korumaya yönelik farklı denetim mekanizmalarına tabidir.
Ancak son yıllarda finansal serbestleşme ve evrensel bankacılık modelinin yaygınlaşmasıyla, bu iki alan arasındaki sınırlar giderek belirsizleşmiş; birçok ticari banka, iştirakleri aracılığıyla yatırım bankacılığı faaliyetlerine girmiştir.
Geçmişte ticari bankalar ve yatırım bankaları farklı stratejiler ve ürünler kullanırken, finansal globalizasyon, piyasa gelişimi, düzenleyici kurallar ve teknolojik değişim, finansal servislerin çeşitliliğinin artmasına neden olmuştur. Bu durum, stratejilerin ve ürünlerin büyük kısmının örtüşür hale gelmesine, dolayısıyla ticari bankacılık ve yatırım bankacılığı arasındaki farkların belirsizleşmesine yol açmıştır. Günümüzde birçok ülkede ya evrensel bankacılık sistemi uygulanmakta ya da düzenlemeler ticari bankaların menkul kıymet kuruluşlarına iştirak etmelerine izin vermektedir. Bu birleşmeler, düşen kârlılık oranlarına karşı bir çözüm yolu olarak da görülmektedir.
2. Sermaye Piyasaları ve Reel Ekonomi İlişkisi: Büyümenin Dinamikleri
Finansal sistemin temel fonksiyonları arasında ödemeler sisteminin gerçekleştirilmesi, likidite sağlanması, tasarruf açıklarının fazlaya dönüştürülmesi, bunların risk, getiri ve likidite tercihine göre dağıtılması, toplanan fonların kullanımının kontrolü ve riskin fiyatlandırılması ile transferi yer alır. Bu fonksiyonların son üçü, yani tasarrufların dağıtımı, fon kontrolü ve risk transferi, yatırım bankacılığının yönettiği menkul kıymet piyasalarında gerçekleşmektedir. Bu durum, sermaye piyasalarının reel ekonomiyle doğrudan ve hayati bir ilişki içinde olduğunu göstermektedir.
Yatırım bankaları, bu ilişkide kritik bir aracı konumundadır. Sermaye sahipleri ile sermayeye gereksinim duyanlar (reel sektördeki işletmeler) arasında bir köprü kurarak fonların toplanmasına ve ilgili alanlara tahsis edilmesine, dolayısıyla finansal piyasalarda fiyat oluşumuna katkıda bulunurlar. Firmaların menkul kıymet ihraç ederek sermaye piyasalarından uzun vadeli fon sağlamalarına yardımcı olmak, yatırım bankalarının en önemli işlevlerinden biridir. Bu, reel sektörün yatırım yapma, büyüme ve istihdam yaratma kapasitesi için vazgeçilmez bir mekanizmadır.
Sermaye piyasalarının gelişimi ve ekonomik kalkınma birbirlerini tamamlamakta ve birbirlerinin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Gelişmiş bir finansal yapı, istikrarlı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme için zorunlu bir koşuldur. Finans sektörünün varlığı, bilginin ve kaynakların toplanması, değerlendirilmesi ve aktarılmasının maliyetini düşürür, tasarruf sahipleri ve yatırımcılar için etkinliği ve verimliliği sağlar; bu da büyümeyi olumlu yönde etkiler.
Ancak Türkiye örneğinde bu ilişki tam anlamıyla ideal düzeyde işlememektedir. Ülkemizdeki sermaye piyasalarının hem çok sığ olması hem de borsanın gereken önem ve işleve kavuşamaması, banka temelli bir finansal sistemin hâkim olduğunu işaret etmektedir. Bu durum, bankaların asıl kar kaynağının reel sektör kredileri değil, devlet kâğıtları olmasından kaynaklanmaktadır. Bankaların topladıkları mevduatları risksiz ve yüksek getirili devlet kâğıtlarına yatırmayı tercih etmesi, reel sektörlerin finansman ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırmaktadır.
Yatırım bankalarının yetersizliği, özellikle Türkiye gibi ülkelerde reel sektöre fon akışını olumsuz etkiler. Özkaynak yetersizliği, uzun vadeli finansman sağlayamama ve reeskont kredilerinin kullanılmaması nedeniyle bankaların reel sektöre orta vadeli destek verememesi gibi sorunlar, sermaye piyasalarının derinleşmesinin önünde engeller oluşturmaktadır. Ekonometrik çalışmalar, Türkiye’de finansal gelişimin yatırımı çok küçük bir oranda desteklediğini göstermektedir. Bu durumun tarihsel kökenleri olan içsel ve sektöre bağlı olmayan dışsal sebeplerle açıklanması önemlidir.
Ancak sürdürülebilir bir yatırım ortamı yaratıldığında, ürün evrimi gelişecek ve özellikle yeşil yatırımlar gibi yeni nesil finansman fırsatları ortaya çıkacaktır. İstanbul’un bir finans merkezi olma yolundaki planlı çalışmaları ve GFCI endeksindeki yükselişi, sermaye piyasalarının reel ekonomi üzerindeki etkisini artırma potansiyelini barındırmaktadır. Bu, Türkiye finans sektörünün dışa kapalı yapısının ihracat odaklı bir bankacılık sistemine dönüştürülmesiyle ve KOBİ’lerin finansmana erişimini kolaylaştıracak düzenlemelerle güçlendirilebilir.
3. Türkiye’de ve Dünyada Yatırım Bankacılığının Tarihsel Gelişimi
Yatırım bankacılığı, tarih boyunca finansal piyasaların evrimiyle paralel bir gelişim göstermiştir. Bu gelişim üç ana aşamada incelenebilir:
- Klasik Yatırım Bankacılığı (Halka Arza Aracılık): Bu ilk aşama, şirketler ve çeşitli devlet kurumları için sermaye piyasalarında sermaye piyasası aracı arz edilerek fon toplanması faaliyetidir. Uluslararası literatürde “underwriting” olarak adlandırılır.
- Sermaye Piyasası Araçlarının Alım Satımına Aracılık ve Piyasa Yapıcılığı: İkinci aşama, sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık etmek ve aynı zamanda kendi fonlarını kullanarak piyasa yapıcı olarak sermaye piyasası araçlarının ticaretini yapmaktır. Bu faaliyet fon yönetimini de kapsar. Halka arza aracılık hala ana faaliyet olmakla birlikte en fazla gelir getiren faaliyettir.
- Endüstriyel Yeniden Yapılandırma ve Birleşme/Devralma: Üçüncü aşama, endüstriyel yeniden yapılandırmanın öneminin artmasıyla ele geçirme, birleşme ve devralma faaliyetlerinin yatırım bankacılığı faaliyetlerinin ayırıcı unsurları haline gelmesidir.
Dünya Genelinde Yatırım Bankacılığının Tarihçesi
Yatırım bankacılığının en fazla geliştiği iki ülke ABD ve İngiltere‘dir.
- ABD Düzenlemeleri ve Gelişimi:
- Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında artan birleşme, ele geçirme ve devralma faaliyetleri, yatırım bankacılığına olan talebi artırmıştır.
- Büyük Buhran (1929) ve Glass-Steagal Yasası (1933): Bu dönemde ABD’de ticari bankacılık ve yatırım bankacılığı faaliyetleri farklı kurumlar tarafından yapılmak üzere ayrılmıştır. Yasanın amacı, kamunun ticari bankacılığa olan güvenini yeniden sağlamak ve spekülatif piyasa aksaklıklarını düzeltmekti. Yasa, ulusal bankaların menkul kıymet işlemlerini sınırlamış, esas faaliyeti menkul kıymet işlemleri olan kurumların mevduat kabul etmesini yasaklamış ve banka ile menkul kıymet firması yetkililerinin ayrı kişiler olmasını zorunlu kılmıştır.
- II. Dünya Savaşı sonrasında hem halka arza aracılık hem de yeniden yapılanma faaliyetlerinde büyük bir patlama yaşanmış, kurumsal yatırımcılar, özellikle emeklilik fonları ortaya çıkmıştır.
- 1970’lerin ortalarından itibaren risk fiyatlaması ve risk değişimi (türev araçlar) ile ilgili yeni finansal enstrümanlar geliştirme yönünde bir zorlama oluşmuştur.
- 1980’ler ve 1990’larda teknolojik gelişmeler, ticari bankacılığın karlılık oranındaki düşüş ve menkul kıymet faaliyetlerindeki karlılık artışı, Glass-Steagal hükümlerinin daha liberal uygulanmasına yol açmış ve ticari bankaların menkul kıymet faaliyetlerini artırmasına neden olmuştur.
- Gramm-Leach-Bliley Yasası (1999): Bu yasa ile Glass-Steagal Yasası tamamen ortadan kaldırılmış, ticari bankaların menkul kıymet işlemleri yapması serbest bırakılmıştır.
- İngiltere Gelişimi ve Düzenlemeleri:
- Osekizinci yüzyılda sermaye piyasalarının ortaya çıkışı ve 19. yüzyıldaki hızlı büyüme, yatırım bankacılığının gelişmesini sağlamıştır.
- I. Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde, yabancı fonların İngiltere’ye akışı yatırım bankacılığının büyümesine önemli katkı sağlamıştır.
- I. ve II. Dünya Savaşları arası dönemde, yabancı fonlara olan talebin çoğu endüstriyel yeniden yapılanma hizmetlerinden kaynaklanmış ve yatırım fonları ortaya çıkmıştır.
- II. Dünya Savaşı sonrasında hızlı endüstrileşme, halka arza aracılık ve endüstriyel yapılanma hizmetlerine olan talebi artırmış, özel ve kamu emeklilik fonları ile yatırım fonlarına olan talep de yükselmiştir.
- İngiltere’de ticari bankacılık, halka arza aracılık veya diğer yatırım bankacılığı faaliyetlerine ilişkin herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Londra’daki bankalar evrensel bankacılık modeli çerçevesinde tüm ticari bankacılık ve sermaye piyasası faaliyetlerini yerine getirebilmektedir.
- Avrupa Birliği Düzenlemeleri:
- AB, yatırım bankalarına ilişkin ayrı bir düzenleme yapmamış, genel olarak bankaların düzenlenmesi ve denetimi konusunda çalışmalar yürütmüştür.
- 89/46 sayılı İkinci Bankacılık Direktifi ve 93/22 sayılı Yatırım Hizmetleri Direktifi, bankaların faaliyetlerini düzenlemiştir.
- Evrensel bankacılık modeli, kredi kuruluşlarının (geleneksel ticari bankalar dahil) tüm yatırım bankacılığı faaliyetlerini yapabilmesini sağlamıştır.
- Yatırım Hizmetleri Direktifi ise mevduat kabul etmeyen yatırım bankalarının ve diğer tüm yatırım firmalarının faaliyetlerini düzenlemektedir.
- AB’de “tek izin sistemi” geçerlidir; yani bir üye ülkede faaliyet izni alan bankalar, diğer tüm ülkelerde ek bir izne gerek kalmadan faaliyet gösterebilirler.
Türkiye’de Yatırım Bankacılığının Tarihsel Gelişimi
Türkiye’de yatırım bankacılığının gelişimi, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar uzanan, kendine özgü zorluklar ve dönüşümlerle dolu bir süreci kapsamaktadır.
- Osmanlı Dönemi Bankacılığı:
- Osmanlı İmparatorluğu’nda bankacılık, genel anlamda yeterince gelişmemiştir. Para yönetimi konusunda yaşanan başarısızlıklar ve dini hassasiyetler (faize soğuk bakış), bankacılık faaliyetlerinin çoğunlukla yabancılar ve azınlıklar (özellikle Galata Bankerleri) tarafından yürütülmesine neden olmuştur.
- İlk resmi banka girişimleri dahi yabancıların etkisiyle gerçekleşmiştir. Bank-ı Dersaadet (1847) ve İngiliz-Fransız ortaklığıyla kurulan Bank-ı Osmanî Şahane (1856) gibi kurumlar, Osmanlı Hazinesi’nin finansman ihtiyaçlarını karşılamış ancak aynı zamanda ülkenin ekonomik bağımlılığını artırmıştır. Bu dönemdeki bankaların asıl görevi, devletin bütçe açıklarını finanse etmek olmuştur.
- Osmanlı’nın bankacılık alanında insan kaynakları problemi yaşadığı ve uzun süre bu alanda uzmanlaşamadığı belirtilmiştir.
- Cumhuriyet Dönemi Başlangıcı (1923-1980):
- Cumhuriyetin kuruluşunda (1923) Türkiye’de faaliyet gösteren 31 bankadan 13’ü yabancı sermayeliydi ve yabancı bankalar sektörde daha ağırlıklı bir yere sahipti.
- Cumhuriyet döneminin ilk milli bankası olan Türkiye İş Bankası 1924’te kurulmuş, sanayi işletmelerine finansal destek sağlamış ve milli tasarrufların gelişimine öncülük etmiştir.
- Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) ancak 1930 yılında kurulabilmiş ve bankacılık alanındaki insan kaynakları sıkıntısı, Türk-Müslüman personel yetiştirme zorunluluğu gibi maddelerle aşılmaya çalışılmıştır.
- 1950’li yıllardan itibaren iktisadi kalkınmanın sağlanması amacıyla kalkınma-yatırım bankaları kurulmaya başlanmıştır. Ancak bu bankaların unvanlarındaki “yatırım” sözcüğü, geleneksel anlamda yatırım bankacılığı faaliyetlerinden çok, iktisadi kalkınma için gerekli yatırım işlemlerini vurgulamıştır. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB), bu dönemin önemli bir örneğidir.
- 1980 Sonrası ve Finansal Serbestleşme Dönemi:
- 1982’de Sermaye Piyasası Kanunu’nun çıkarılması ve 1986’da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın (İMKB) faaliyete geçmesiyle sermaye piyasaları için yasal ve kurumsal altyapı oluşturulmuştur.
- 1985 yılında yürürlüğe giren 3182 sayılı Bankalar Kanunu, yatırım bankalarını “sermaye piyasasında faaliyet göstermek, sermaye piyasası araçları kullanılarak sağlanan kaynaklarla yatırım yapmak, birleşme ve devralma konularında danışmanlık hizmeti vermek, mevduat kabulü hariç bankacılık işlemleri yapmak üzere kurulurlar” şeklinde tanımlamıştır. Kalkınma bankalarına ise ek olarak kredi verme yetkisi tanınmıştır.
- 1990’lı yıllarda, 3182 sayılı kanundaki muafiyetler (mevduat toplama izni almak, danışıklı işlemler, bilanço makyajlama) nedeniyle yatırım bankası kurma talebi artmıştır. Ancak bu muafiyetler 1999’da 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile kaldırılmıştır.
- Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), bankaların sermaye piyasası faaliyetlerini aracı kurumlar üzerinden yapmasını öngören bir düzenleme (ABD’deki Glass-Steagal Yasası’na benzer) getirmiş, ancak bu Danıştay kararıyla kaldırılmıştır.
- Mevduat kabul etmeyen bankalara (yatırım ve kalkınma bankaları), halka arza aracılık, portföy yöneticiliği ve yatırım danışmanlığı gibi faaliyet yetkileri tanınmıştır. Ancak, tüm dünyada karlı bir faaliyet olmasına rağmen, hisse senedi ikincil piyasalarında alım satımına aracılık yetkisi verilmemiştir.
- Mevcut Durum (2004 ve sonrası): Türkiye’de yatırım bankacılığı faaliyetleri hala sınırlı düzeydedir. Halka arza aracılık, birleşme ve devralma danışmanlığı gibi faaliyetler, gerekli yetki belgesine sahip aracı kurumlar tarafından da yapılabilmektedir. Türkiye’deki yatırım ve kalkınma bankalarının faaliyetleri daha çok nakdi ve gayri nakdi kurumsal krediler, proje finansmanı, leasing, factoring ve forfaiting üzerine yoğunlaşmıştır. Bu durum, söz konusu bankaların dünyadaki genel kabul görmüş “investment bank” tanımından uzak olduklarını göstermektedir. Gelirlerinin büyük kısmı faiz gelirlerinden oluşurken, ücret ve komisyon gelirleri düşüktür. Gerçek anlamda bir yatırım bankacılığı sektörünün Türkiye’de tam olarak gelişmediği söylenebilir. Aracı kurumlar, yatırım bankalarına kıyasla piyasada daha büyük bir rekabet avantajına sahiptir. Türev araç piyasası ve finansal mühendislik faaliyetleri de henüz yeterince gelişmemiştir.
- Gelişim Yolları ve Sorunlar: Türkiye’de yatırım bankacılığının geleceği olduğuna inanılmakla birlikte, sermaye piyasalarındaki rekabet, globalleşme ve düşen karlılık oranları bankaları birleşmelere ve sermaye azaltımına zorlamaktadır. Yatırım bankalarına borsada alım satım aracılığı yetkisinin tanınması ve aracı kurumlara özkaynaklarından kredi verebilme imkânı sağlanması gibi düzenleyici reformlar önerilmektedir. Ayrıca, yatırım bankaları ve aracı kurumların birleşmesini teşvik edecek yasal düzenlemeler de finansal rekabeti artırarak güçlü kurumların ortaya çıkmasını sağlayabilir. Araştırma ve yatırım bankacılığı arasındaki çıkar çatışmaları, özellikle ABD’de önemli düzenlemelere yol açmışken, Türkiye’de araştırma bölümlerinin yeterince gelişmemiş olması nedeniyle bu aşamada radikal önlemlere gerek duyulmadığı belirtilmiştir. Son dönemde İstanbul’un bir finans merkezi olma yolunda planlı çalışmalar yürütmesi ve GFCI Endeksi’nde yükseliş göstermesi sektör için olumlu sinyallerdir.
Sonuç: Yatırım Bankacılığının Geleceği ve Türkiye İçin Yol Haritası
Yatırım bankacılığı, finansal sistemin dinamik ve uzmanlaşmış bir kolu olarak, sermaye piyasalarında fonların toplanması, dağıtılması ve risklerin yönetilmesi gibi hayati işlevleri yerine getirmektedir. Ticari bankacılıkla geleneksel olarak ayrışan bu alan, bireylerin ve KOBİ’lerin günlük finansal ihtiyaçlarından ziyade, büyük ölçekli şirketlerin ve devletlerin karmaşık finansman gereksinimlerine odaklanmaktadır. Finansal globalleşme ve teknolojik değişimler, bu iki bankacılık türü arasındaki sınırları belirsizleştirerek evrensel bankacılık modellerinin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Sermaye piyasaları ile reel ekonomi arasındaki ilişki, ekonomik büyüme ve kalkınma için vazgeçilmez bir köprüdür; zira tasarrufların verimli yatırımlara dönüştürülmesi, uzun vadeli fonlama imkanları ve risk transferi mekanizmaları bu piyasalar aracılığıyla işlemektedir.
Dünya genelinde yatırım bankacılığı, özellikle ABD ve İngiltere gibi ülkelerde Glass-Steagal Yasası’nın getirdiği ayrılıklardan Gramm-Leach-Bliley Yasası ile serbestleşmeye uzanan bir evrim geçirmiştir. Bu süreçte birleşme ve devralmalar, türev piyasaların gelişimi ve finansal mühendislik teknikleri sektörün temel dinamiklerini şekillendirmiştir. Avrupa Birliği ise evrensel bankacılık modelini benimseyerek bankaların geniş bir faaliyet yelpazesinde hizmet sunmasına olanak tanımıştır.
Türkiye’deki yatırım bankacılığı tarihi, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Galata Bankerleri’nden Cumhuriyet dönemindeki milli bankacılık girişimlerine ve günümüzdeki sermaye piyasası düzenlemelerine kadar uzanan, kendine has bir gelişim çizgisine sahiptir. Ancak kaynaklar, Türkiye’de yatırım bankacılığı faaliyetlerinin hala sınırlı düzeyde olduğunu, bankaların “gerçek” yatırım bankacılığı tanımından uzaklaşarak daha çok kurumsal kredilere ve faiz gelirlerine odaklandığını göstermektedir. Sermaye piyasalarının sığ olması, hisse senedi alım satım aracılığı yetkisinin yatırım bankalarında bulunmaması ve türev piyasaların yetersiz gelişimi, Türkiye’deki sektörün önündeki temel engellerdendir. Ek olarak, kamu bankalarının rolü, mevduat sigortası sisteminin yarattığı ahlaki tehlikeler ve makroekonomik istikrarsızlıklar, finansal sistemin reel sektöre yeterli katkıyı sağlamasını zorlaştırmaktadır.
Türkiye’de yatırım bankacılığının geleceği için atılması gereken adımlar, finansal piyasaların derinleştirilmesi, aracı kurumların ve yatırım bankalarının birleşmelerinin teşvik edilmesi ve rekabetçi bir ortamın yaratılmasıyla mümkündür. Yatırım bankalarına borsada hisse senedi alım satım aracılığı yetkisinin verilmesi ve aracı kurumlara özkaynaklarından kredi kullandırma imkanının tanınması, sektörün rekabet gücünü artırabilir. Ayrıca, ABD’de örnekleri görülen araştırma ve yatırım bankacılığı bölümleri arasındaki çıkar çatışmalarına yönelik düzenlemeler de sektörün şeffaflığını ve güvenilirliğini artıracaktır. İstanbul’un finans merkezi olma yolunda attığı adımlar ve yeşil ekonomi trendleriyle uyumlu sürdürülebilir yatırım ortamlarının desteklenmesi, Türkiye’de yatırım bankacılığının gerçek potansiyeline ulaşmasında kritik rol oynayacaktır. Ancak tüm bu gelişmelerin, güçlü bir Merkez Bankası, şeffaf denetim mekanizmaları ve istikrarlı makroekonomik politikalarla desteklenmesi elzemdir.
Kaynakça
ANAND, Baharat N. & GALETOVIC, Alexander (2002). Investment Banking and Security Market Development. Çevrimiçi erişim: www.webmanager.cl.
AYDEMİR, Namık (2002). “Dünden Bugüne Bankacılık”. Yüksek Denetleme Kurulu Dergisi, sayı 3, s.1. Çevrimiçi erişim: http://www.ydk.gov.tr.
BOZDEMİR, Timur (2007). Türk Bankacılığının Tarihsel Gelişimi ve Reel Sektöre Katkısına İlişkin Bir Araştırma. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, İşletme Anabilim Dalı, İstanbul.
GEISST, Charles R. (1995). Investment Banking in The Financial System. Prentice Hall, New Jersey.
GÜRBÜZ, Osman (Aralık 1999-Ocak 2000). “Yatırım Bankacılığının Mevcut Durumu, Temel Faaliyet Alanları ve Kaydettiği Gelişmeler”. Active Bankacılık ve Finans Dergisi.
KAZGAN, Haydar (t.y.). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Bankacılık Tarihi. Türkiye Bankalar Birliği Yayınları.
RYBCZYNSKİ, T.M. (1996). “Investment Banking: Its Evolution and Place in The Financial System”. Investment Banking Theory and Practise, Euromoney Books.
ŞEN, Ayşe (2004). Yatırım Bankacılığı ve Sermaye Piyasaları Yeterlik Etüdü. Sermaye Piyasası Kurulu Denetleme Dairesi, İstanbul.
USLU, Nilgün ÇAĞLARIRMAK (t.y.). “Finansal Sistemin Gelişiminin Reel Ekonomi Üzerine Olası Etkileri”. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi.
YETİM, Sedat & GÜLHAN, Ozan (Eylül 2005). “Avrupa Birliğine Tam Üyelik Sürecinde Türk Bankacılık Sektörü–2”. BDDK Araştırma Dairesi. Çevrimiçi erişim: http://www.bddk.org.tr

