Giriş: Yasaların Diplomasiye Etkisi
Uluslararası ilişkiler, devletlerin dış politika hedeflerini gerçekleştirmek için kullandıkları diplomatik, ekonomik ve askeri araçların karmaşık bir etkileşimine sahne olmaktadır. Bu süreçte, özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi küresel aktörlerin iç hukuk düzenlemeleri, dış politikanın şekillenmesinde ve müttefiklik ilişkilerinin seyrinde belirleyici bir rol oynamaktadır. ABD’nin anayasal yapısı, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında katı bir “kuvvetler ayrılığı” ilkesine dayanır. Bu ilke çerçevesinde, yasama organı olan Kongre, dış politika ve ulusal savunma alanlarında yürütme organı olan Başkanlık üzerinde ciddi bir denetim ve yönlendirme gücüne sahiptir. İşte bu noktada, Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) ve her yıl güncellenen Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA), ABD’nin küresel stratejilerini ve müttefikleriyle ilişkilerini düzenleyen iki temel yasal enstrüman olarak öne çıkmaktadır.
CAATSA, ABD‘nin hasım olarak tanımladığı Rusya, İran ve Kuzey Kore ile özellikle savunma ve enerji alanlarında işbirliği yapan ülkelere yönelik bir dizi yaptırımı zorunlu kılan bir çerçeve sunmaktadır. Öte yandan NDAA, ABD’nin yıllık savunma bütçesini, politikalarını ve askeri fonların kullanımını düzenleyen temel bir yasadır ve her yıl Kongre tarafından çıkarılmaktadır. Bu iki yasa, Türkiye-ABD ilişkilerinde, özellikle Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi tedarik etmesinin ardından merkezi bir rol oynamıştır.
Bu analiz, CAATSA ve NDAA yasalarının hukuki altyapısını, ABD’nin anayasal sistemindeki yerini ve Türkiye-ABD ilişkileri üzerindeki somut etkilerini, özellikle savunma sanayii işbirlikleri ekseninde ele almayı amaçlamaktadır. Yaptırımların yasal dayanakları, uygulama süreçleri ve diplomatik sonuçları, kaynaklarda yer alan güncel veriler ve analizler ışığında incelenecektir.
ABD Anayasal Sisteminde Kongre ve Dış Politika Yetkisi
ABD Anayasası, siyasi gücü yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç bağımsız organ arasında paylaştırmıştır. Yasama yetkisi, Temsilciler Meclisi ve Senato’dan oluşan çift meclisli Kongre’ye aittir. Yürütme yetkisi ise doğrudan halk tarafından seçilen Başkana verilmiştir. Bu yapı, “denge ve denetleme” (checks and balances) mekanizmasıyla işler; her organ diğerinin faaliyetlerini denetleyebilir ve hiçbir organ tek başına mutlak bir güce sahip değildir.
Kongre’nin dış politika ve ulusal savunmadaki rolü, Anayasa tarafından kendisine verilen yetkilerden kaynaklanır. Bu yetkilerden bazıları şunlardır:
- Savaş ilan etme,
- Ordular ve donanma teşkil etme,
- Uluslararası ticaretin düzenlenmesi,
- Uluslararası antlaşmaların Senato tarafından üçte iki çoğunlukla onaylanması,
- Bakanlar, büyükelçiler ve üst düzey kamu görevlilerinin atamalarının Senato tarafından onaylanması,
- Bütçeyi onaylama ve kamu harcamalarına izin verme.
Bu yetkiler, Kongre’nin Başkan’ın dış politikasını ve savunma stratejilerini doğrudan etkilemesine olanak tanır. Özellikle bütçe hakkı (“power of the purse”), Kongre’nin elindeki en önemli denetim araçlarından biridir. Hiçbir kamu harcaması, Kongre tarafından kanunla yetkilendirilmeden yapılamaz. Bu durum, NDAA gibi yasaların neden bu kadar kritik olduğunu açıklamaktadır.
Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA): Savunma Politikasının Yasal Zırhı
Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA), ABD Kongresi’nin her yıl çıkardığı ve Savunma Bakanlığı (DOD) ile Enerji Bakanlığı (DOE) bünyesindeki ulusal güvenlik programları için fon seviyelerini ve yetkileri belirleyen bir yasadır. 1961’den bu yana 64 yıldır kesintisiz olarak her yıl yasalaşması, onun ABD savunma politikası için ne denli temel bir metin olduğunu göstermektedir.
NDAA, salt bir bütçe yasası değildir; aynı zamanda ABD’nin savunma politikasının ana hatlarını çizer, askeri kurumlarda yapısal değişiklikler öngörür ve fonların nasıl kullanılacağına dair detaylı rehberlik sağlar. Yasanın içeriği, ABD’nin karşı karşıya olduğu güncel ulusal güvenlik tehditlerine göre şekillenir. Örneğin, 2025 Mali Yılı NDAA’sı, Çin ve Rusya ile stratejik rekabet, hipersonik silahlar ve yapay zeka gibi yıkıcı teknolojiler, askeri modernizasyon ve askerlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi gibi önceliklere odaklanmaktadır.
NDAA’nın bir diğer önemli özelliği ise belirli telekomünikasyon ve video gözetim ekipmanlarının federal kurumlar tarafından tedarik edilmesini veya kullanılmasını yasaklayan maddeler içermesidir. Özellikle NDAA’nın 889. Maddesi, Huawei, ZTE, Hikvision ve Dahua gibi Çin menşeli şirketlerin ürünlerinin federal kurumlarda kullanımını siber güvenlik endişeleri nedeniyle yasaklamaktadır.
NDAA’nın Türkiye ile İlişkisi: NDAA, Türkiye’yi doğrudan hedef almasa da ABD’nin müttefikleriyle olan savunma işbirliklerini düzenleyen maddeler içerebilir. Daha da önemlisi, F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye transferini yasaklayan hüküm, ilk olarak 2020 Mali Yılı NDAA’sında (P.L. 116-92) yer almıştır. Bu yasa, Türkiye S-400 sistemine sahip olduğu sürece F-35 transferini engellemektedir. Bu durum, Kongre’nin yasama gücünü kullanarak Başkan’ın dış politikasını ve müttefiklerle olan savunma ticaretini nasıl şekillendirebildiğinin somut bir örneğidir.
Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA)
2 Ağustos 2017’de yasalaşan CAATSA (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act, P.L. 115-44), ABD’nin hasım olarak belirlediği Rusya, İran ve Kuzey Kore’ye karşı yaptırımları sistematik hale getiren ve bu ülkelerle önemli işlemler yapan üçüncü taraflara da yaptırım uygulanmasını öngören bir yasadır. Yasanın temel amacı, bu ülkelerin ABD’nin ulusal güvenliğine ve dış politikasına tehdit oluşturan eylemlerine (örneğin, siber saldırılar, Ukrayna’nın istikrarsızlaştırılması, terörizme destek) karşı koymaktır.
CAATSA’nın 231. maddesi, özellikle Türkiye’yi ilgilendiren hükümleri içermektedir. Bu madde, Rusya Federasyonu’nun savunma veya istihbarat sektörleriyle “önemli bir işlem” (significant transaction) gerçekleştiren kişi ve kurumlara yaptırım uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. Yasa, Başkan’a 12 maddelik bir yaptırım listesinden en az 5’ini seçip uygulama yükümlülüğü getirmektedir. Bu yaptırımlar arasında ihracat-ithalat bankası kredilerinin kesilmesi, uluslararası finans kuruluşlarından kredi alınmasının engellenmesi, ABD finans kurumlarıyla işlem yasağı ve yaptırım listesindeki kişilerin mal varlıklarının dondurulması gibi ağır ekonomik tedbirler bulunmaktadır.
CAATSA’nın Türkiye’ye Uygulanması: Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması, CAATSA kapsamında bir “önemli işlem” olarak değerlendirilmiş ve Aralık 2020’de Türkiye’ye karşı yaptırımlar devreye sokulmuştur. Yaptırımlar doğrudan Savunma Sanayii Başkanlığı’nı (SSB) ve dönemin başkanı İsmail Demir dahil dört üst düzey yöneticiyi hedef almıştır. Uygulanan spesifik yaptırımlar şunlardır:
- SSB’ye ABD’den ihracat lisansı verilmemesi.
- SSB’nin ABD ve bağlantılı uluslararası finans kuruluşlarından kredi alamaması.
- Listelenen dört yetkilinin mal varlıklarının dondurulması ve vize yasağı.
Bu yaptırımlar, Türkiye’nin savunma sanayii projelerini, özellikle ABD’den teknoloji ve parça transferi gerektirenleri olumsuz etkilemiştir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu yaptırımların iki NATO müttefiki arasında “sistemik bir problem” oluşturduğunu ve müttefiklik ruhuna aykırı olduğunu belirtmiştir. Fidan’a göre, Türkiye’nin milli muharip uçağı KAAN’ın seri üretimi için gerekli olan ABD menşeli motorların lisansları, CAATSA kısıtlamaları nedeniyle Kongre’de bekletilmektedir ve bu lisanslar olmadan üretim başlayamaz.
Yaptırımların Kaldırılması Süreci: Başkanlık ve Kongre Dengesi
Hem CAATSA hem de NDAA’daki Türkiye’ye yönelik kısıtlamaların kaldırılması, ABD’nin “denge ve denetleme” sisteminin karmaşıklığını ortaya koyan bir süreçtir.
CAATSA yaptırımlarının kaldırılması, yasanın kendisine göre Başkan’ın yetkisindedir. Ancak bu yetki mutlak değildir. Başkan, yaptırımları kaldırmak için ulusal güvenlik çıkarlarını gerekçe göstererek bir “feragat” (waiver) yetkisi kullanabilir. Bu feragat kararı, gerekçeleriyle birlikte Kongre’ye rapor edilmelidir. Ancak, yasanın 216. maddesi uyarınca, Rusya ile ilgili yaptırımların kaldırılması veya askıya alınması gibi “önemli dış politika değişiklikleri” içeren başkanlık kararları, Kongre’nin gözden geçirmesine tabidir. Kongre, bu tür bir kararı belirli bir süre içinde onaylamazsa veya bir “onaylamama kararı” (joint resolution of disapproval) çıkarırsa, Başkan’ın kararını engelleyebilir. Dolayısıyla, Başkan yaptırımları kaldırabilse de Kongre’nin bu süreci durdurma potansiyeli bulunmaktadır.
F-35 yasağının kaldırılması ise doğrudan Kongre’nin eylemini gerektirir. Yasak, NDAA ile konulduğu için, kaldırılması da yine bir yasama işlemiyle, yani NDAA’da yapılacak bir değişiklikle mümkündür. Bu da hem Temsilciler Meclisi’nin hem de Senato’nun onayı gerektiği anlamına gelir. ABD’li Büyükelçi Tom Barrack’ın ifadelerine göre, Başkan’ın ulusal güvenlik gerekçesiyle CAATSA yaptırımlarını kaldırma yetkisi bulunsa da NDAA için Kongre onayı şarttır.
Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin ABD Başkanı Trump arasındaki görüşmelerde yaptırımların kaldırılması gündeme gelmiştir. Trump, ilişkilerin olumlu seyretmesi halinde CAATSA yaptırımlarının “neredeyse hemen” kaldırılabileceğini belirtirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da “CAATSA’da bir yumuşama var” diyerek olumlu bir sinyal vermiştir. Ancak sürecin nihai sonucu, Başkanlık ile Kongre arasındaki siyasi dinamiklere ve Türkiye’nin S-400 konusundaki nihai pozisyonuna bağlı olacaktır.
Sonuç: Yasal Çerçeveler ve Stratejik Gelecek
CAATSA ve NDAA, ABD’nin dış ve savunma politikasını şekillendiren, Kongre’nin yürütme üzerindeki denetim gücünü yansıtan temel yasal metinlerdir. Bu yasalar, Türkiye-ABD ilişkilerinde S-400 kriziyle birlikte bir dönüm noktası oluşturmuş, müttefiklik ilişkisini yasal bir zeminde yeniden tanımlamıştır. Yaptırımlar, Türkiye’nin savunma sanayii projelerinde zorluklara yol açarken, aynı zamanda Ankara’yı yerli ve milli kapasitesini artırma yönünde teşvik etmiştir.
Mevcut durumda, yaptırımların ve kısıtlamaların geleceği belirsizliğini korumaktadır. CAATSA’nın kaldırılması için Başkanlık iradesi yeterli olabilirken, Kongre’nin sürece müdahil olma potansiyeli göz ardı edilemez. F-35 programına dönüş ise tamamen Kongre’nin onayına bağlıdır. Bu karmaşık yasal ve siyasi süreç, ABD’nin anayasal “denge ve denetleme” sisteminin dış politikadaki somut bir yansımasıdır. Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği, iki ülkenin stratejik çıkarları doğrultusunda bu yasal engelleri aşmak için bulacakları diplomatik çözümlere ve Kongre-Başkanlık arasındaki güç dengesinin nasıl şekilleneceğine bağlı olacaktır. Bu süreç, yasaların sadece iç politikayı değil, aynı zamanda uluslararası ittifakların ve küresel güç dengelerinin geleceğini de nasıl derinden etkileyebileceğinin önemli bir göstergesidir.
Kaynakça
• “ABD Büyükelçisi Barrack: Avrupa Türkiye’ye saygısızlık yapıyor”. (2025, 26 Eylül). EKOTÜRK. Erişim adresi belirtilmemiş.
• “CAATSA açılımı nedir? CAATSA maddeleri nelerdir? Türkiye’ye yönelik ABD yaptırımlarının detayları ve son gelişmeler”. (2025, 25 Eylül). Yeni Şafak.
• “Hakan Fidan: ‘ABD’den motor lisansı almadan KAAN’ın üretimi başlayamaz'”. (2025, 28 Eylül). Medyascope.
• “Summary of the Fiscal Year 2025 National Defense Authorization Act”. (t.y.). United States Senate Committee on Armed Services.
• “Turkey (Türkiye): Major Issues and U.S. Relations”. (2025, 15 Eylül). Congressional Research Service, R44000.
• “Ulusal Savunma Yetki Yasası (NDAA) Nedir?”. (t.y.). Netser Blog.
• Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act, Pub. L. No. 115-44, 131 Stat. 886 (2017).
• TÜRER, A., ERDEM, K., SOLAK, M., BİLGİN, M., ALTAY, Ö., KAPTIKAÇTI KAYATEKİN, B., ÇELİKER, E., OCAKLI, F.Ç., & PALABIYIK, H. (2019). ABD Kongresinde Yasama, Denetim ve Bütçe Süreçleri. TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı.

