ALMANYA’DA HARTZ REFORMLARINDAN VATANDAŞLIK ÖDENEĞİ REFORMUNA: YOKSULLUKLA MÜCADELEDE YENİ BİR SAYFA MI?
Giriş
Avrupa’nın en büyük ekonomilerinden biri olan Almanya, sosyal refah devleti anlayışıyla öne çıkmaktadır. Ancak, 2002 yılında yürürlüğe giren Hartz reformları, uzun yıllar boyunca tartışmaların odağında yer almış ve sosyal yardım alanlar üzerinde önemli etkiler yaratmıştır. Bu blog yazımızda, Hartz sisteminin temel özelliklerini, beraberinde getirdiği eleştirileri ve 1 Ocak 2023 itibarıyla hayata geçen Vatandaşlık Ödeneği (Bürgergeld) reformunu inceleyeceğiz. Amacımız, bu önemli sosyal politika değişikliğini kaynaklarımız ışığında kapsamlı bir şekilde ele alarak okuyucularımızın bilgilendirilmesini sağlamaktır.
Hartz reformları, Almanya’daki işgücü piyasasında 2002 yılında bir komite tarafından sunulan bir dizi tavsiye sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu tavsiyeler, komitenin başkanı Peter Hartz‘ın adını taşımaktadır ve Alman hükümetinin “Agenda 2010” reform serisinin bir parçası haline gelmiştir. Bu reformlar, Hartz I, Hartz II, Hartz III ve Hartz IV olarak bilinen dört aşamada kademeli olarak uygulamaya konulmuştur.
Hartz Reformlarının Ortaya Çıkışı
2002 yılında, dönemin Sosyal Demokrat Şansölyesi Gerhard Schröder‘in inisiyatifiyle, istihdam hizmetlerine yönelik yeni reform önerileri hazırlamak üzere “İşgücü Piyasasında Modern Hizmetler Komisyonu” (Hartz Komisyonu) kurulmuştur. Komisyonun başkanlığını Volkswagen’in (VW) eski personel müdürü Peter Hartz yapmıştır. Komisyonun hazırladığı öneriler Ağustos 2002’de kamuoyuna sunulmuştur.
Hartz Reformlarının Aşamaları
Hartz Komisyonu’nun önerileri, 2003-2005 yılları arasında “İşgücü Piyasasında Modern Hizmetler Yasaları” adı altında birbirini takip eden dört yasa ile hayata geçirilmiştir. Bu yasalar genel olarak Hartz I-IV olarak anılmaktadır.
- Hartz I (1 Ocak 2003- 2004): Bu aşamada iş idaresinin yeniden yapılandırılması ve aktif işgücü piyasası politikalarına yönelik ilk adımlar atılmıştır. İş bulma hizmetlerinin etkinliğinin artırılması amaçlanmıştır.
- Hartz II (1 Ocak 2003- 2004): Bu aşama, kamu hizmetlerinden ve sosyal destek sisteminden yararlanma hakkında değişiklikleri içermiştir.
- Hartz III (1 Ocak 2003- 2004): Bu aşamada da aktif işgücü piyasası politikalarına yönelik yeni ve daha etkili araçlar uygulamaya konulmuştur.
- Hartz IV (1 Ocak 2005): Hartz reformlarının en önemli ve en çok tartışılan aşaması Hartz IV olmuştur. “İşgücü Piyasasında Modern Hizmetler Dördüncü Yasa” ile işsizlik yardımı (Arbeitslosenhilfe/ALH) ve sosyal yardım (Sozialhilfe), 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Sosyal Kanun Kitabı (SGB) II çerçevesinde “İş Arayanlar için Temel Koruma” (Grundsicherung für Arbeitssuchende) adı altında birleştirilmiştir. Bu yeni sistem, İşsizlik Parası II (Arbeitslosengeld II- ALG II) veya yaygın adıyla Hartz IV olarak anılmaya başlanmıştır ve temel özellikleri şunlardır:
- Sosyal Yardım ve İşsizlik Yardımının Birleştirilmesi: Uzun süreli işsizlere yönelik asgari yardımlar, sosyal sigortalı olan işsizlere verilen destek süresi ve işlerin makuliyeti ile yaptırım rejimi yeniden düzenlenmiştir. İşsizler, gelir testine tabi tutulmakta ve hak sahibi olanlara eski sosyal yardım düzeyinde ALG II verilmeye başlanmıştır.
- Her İşi Kabul Etme Zorunluluğu (Workfare): İşsiz bir kişinin fiziksel ve zihinsel olarak yapabileceği herhangi bir iş, çalışma saatleri, yerel ücret veya toplu sözleşme düzenlemelerine bakılmaksızın kendisi için makul kabul edilmiştir. Kişinin bu tür işleri kabul etme zorunluluğu getirilmiştir. Makul bir işi reddetmesi halinde çeşitli yaptırımlar uygulanabilmekteydi.
- İş Bulma Hizmetlerinde Yeniden Yapılandırma: Federal İş Kurumu (Bundesanstalt für Arbeit) “Yeni Kamu Yönetimi” kriterlerine uygun olarak Federal İş Ajansı’na (Bundesagentur für Arbeit/BA) dönüştürülmüş ve yerel istihdam merkezleri (jobcenter) aracılığıyla işe yerleştirme hizmetlerinin etkinliğinin artırılması amaçlanmıştır.
- Çalışmaya Teşvik/Zorlama: Sistem, işsizlerin aktif olarak daha çok istihdam programlarına katılma şartına (workfare) dayanmaktadır. Kamu yararına çalışma gibi aktif işgücü piyasası politikası önlemleri uygulanmıştır. “Bir Avroluk İşler” (Ein-Euro-Jobs) olarak bilinen düşük ücretli işlerde çalışma yükümlülüğü getirilmiştir.
- Mesleki Eğitim Yerine Acil İstihdamın Ön Plana Çıkması: Uzun yıllar aktif emek piyasası politikasının temel unsurlarından biri olan mesleki eğitim ve kalifikasyon önlemleri, Hartz IV ile birlikte ikinci plana itilmiştir.
Hartz IV’ün Amaçları
Hartz reformlarının genel olarak temel amacı, Almanya’daki işsizliği azaltmak ve istihdam oranını artırmaktı. Workfare konseptiyle işsizlerin işgücü piyasasına en kısa sürede entegre edilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca, sosyal destek sisteminin kötüye kullanılmasının önlenmesi ve refah devletinin etkinleştirilmesi amaçlanmıştır.
Hartz IV Dönemi: Zorunlu Çalıştırma ve Yaptırımların Gölgesinde Yoksulluk
Almanya’da 2005 yılında uygulamaya konulan Hartz IV reformu, işsizlik yardımı (Arbeitslosenhilfe/ALH) ve sosyal yardımı (Sozialhilfe) birleştirerek “İş Arayanlar İçin Temel Koruma” (Grundsicherung für Arbeitssuchende) adı altında yeni bir sistem oluşturmuştur. Bu yeni düzenleme, uzun süreli işsizlere yönelik sosyal destek sisteminde önemli değişikliklere yol açmıştır.
Hartz IV’ün Temel Amacı ve “Workfare” Anlayışı
Hartz IV reformlarının temelinde, işsizlerin mümkün olan en kısa sürede ücretli bir işte çalışmalarını teşvik eden “workfare” (zorunlu çalıştırma) konsepti yatmaktadır. “Workfare” kavramı, sosyal destek karşılığında işsizlerden “makul” bir işte zorunlu olarak çalışmayı öngören bir beklentiye vurgu yapmaktadır. Bu anlayışa göre, işsizlik sadece işyeri sayısının azlığı sorunu değil, aynı zamanda işsizlerin işe başlama konusundaki motivasyon eksikliğidir. Hatta bazı görüşlere göre işsizler, iş olmadığı için değil, “tembel” oldukları için işsiz kalmaktadır. Bu nedenle Hartz IV sistemi, işsizleri sunulan her işi kabul etmeye zorlamış ve işi reddetmeleri durumunda ağır yaptırımlar uygulamıştır.
Yaptırım Sistemi ve Eleştirileri
Hartz IV sisteminin en çok eleştirilen yönlerinden biri, uygulanan yaptırım sistemi olmuştur. Randevulara uyulmaması veya sunulan işlerin reddedilmesi gibi durumlarda, sosyal yardımların önemli ölçüde azaltılması veya tamamen kesilmesi söz konusu olabilmekteydi. Yaptırımlar, sosyal ödeneğin %10 ila %30’unu etkileyebilmekte ve üç aya kadar sürebilmekteydi.
Yaptırım sistemine yönelik temel eleştiriler şunlardır:
- Temel geçimi tehdit etmesi ve damgalayıcı etkisi: Yaptırımlar, birçok kişinin temel geçimini tehlikeye atmakta, yardım alanlar üzerinde damgalayıcı ve dışlayıcı bir etki yaratmaktaydı.
- İşe entegrasyonu sağlamaması: Yaptırımların insanları iş aramaya ve iş gücü piyasasına entegre olmaya motive ettiği iddiası bulunsa da araştırmalar bu varsayımın doğru olmadığını göstermiştir. Sanktionsfrei derneğinin “Hartz Plus” çalışmasına göre, yaptırımlar iş gücü piyasasına daha iyi entegrasyonu sağlamamakta, bilakis insanların psikososyal durumu üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır.
- Psikososyal etkileri: Yaptırım uygulanan kişiler kendi kabuklarına çekilmekte, yalnızlaşmakta ve resmi makamlara olan güvenlerini kaybetmektedirler. Depresyon veya kaygı bozukluğu yaşayan bazı insanlar, gelen mektupları açamaz hale gelebilmekte ve bu nedenle randevuları kaçırabilmekteydiler.
- Haksız uygulamalar: Hastalık durumunda bile iş bulma kurumuna gidemeyecek durumda olunduğunun ayrıca belgelenmesi istenebilmekte, bu da zaten zor durumda olan insanlar için ek bürokrasi ve zorluklar yaratmaktaydı.
“Tembel İşsizler” Klişesi ve Gerçekler
Hartz IV alıcıları hakkında medyada ve siyasi platformlarda sıklıkla dile getirilen “tembel tembel yatan insanlar” şeklindeki önyargılar, toplumda “yoksul nefreti”nin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur. Ancak gerçekte, Hartz IV alan kişiler talihsiz olaylar yaşamış ve çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayacak durumda olan heterojen bir gruptur. Bu grupta çocuklarını tek başına büyüten kadınlar, hasta veya yaşlı akrabalarının bakımını üstlenenler, iyi bir eğitimi olmayan veya iş gücü piyasasının koşulları nedeniyle uzun vadeli çalışamamış kişiler bulunmaktadır. Ayrıca, yeterince kazanamayan ve bu yardıma ek gelir elde etmek zorunda olan yaklaşık 1 milyon 200 bin çalışan da Hartz IV almaktadır. Yani, Hartz IV alanların birçoğu aslında çalışmakta, ancak gelirleri geçinmek için yeterli olmamaktadır.
Vatandaşlık Ödeneği Reformu: Neler Değişiyor?
Hartz IV sistemine yönelik yoğun eleştiriler ve Anayasa Mahkemesi’nin bazı yaptırımların anayasaya aykırı olduğuna dair kararları, Almanya’da sosyal yardım sisteminde bir reform ihtiyacını doğurmuştur. Bu ihtiyacın bir sonucu olarak, 1 Ocak 2023 tarihinde Vatandaşlık Ödeneği (Bürgergeld) uygulamaya girmiştir. Peki, bu yeni düzenleme ile tam olarak neler değişiyor?
Temel Değişiklikler ve Yenilikler
Vatandaşlık Ödeneği, Hartz IV sistemine kıyasla bazı önemli değişiklikler ve yenilikler getirmektedir.
- Aylık Ödenekte Artış: Vatandaşlık ödeneği ile en büyük değişiklik, aylık ödenekteki artış olmuştur. Ocak 2023 itibarıyla bekâr bir yetişkin için standart aylık yardım 502 avro olarak belirlenmiştir. Bu artışın temel nedeni, enflasyon sebebiyle oluşan kaybın dengelenmesidir. Çiftler ve çocuklar için ödenecek miktarlar ise daha düşüktür.
- Konut ve Enerji Maliyetleri: “Makul” seviyedeki konut ve enerji maliyetleri karşılanmaya devam etmektedir. Ancak, elektrik giderleri bu kapsama dahil değildir ve bu giderlerin küçük ödeneklerle karşılanması beklenmektedir. Özellikle artan elektrik fiyatları göz önüne alındığında, bu durumun sorunlu olduğu belirtilmektedir.
- Entegrasyon Anlaşmasının Kaldırılması: Vatandaşlık ödeneği ile umut vadeden bir değişiklik, iş bulma kurumu ile iş arayan arasında tek taraflı bir entegrasyon anlaşmasının (Eingliederungsvereinbarung) artık olmamasıdır. Eskiden iş bulma kurumu, iş arayan kişiyi idari bir işlemle bu anlaşma koşullarını yerine getirmekle yükümlü kılabiliyor ve bu şartlara uyulmaması durumunda yaptırımlar uygulanabiliyordu.
- Karşılıklı İş Birliği Planı: Gelecekte, iş bulma kurumu ve iş arayan kişi arasında tek taraflı değil, karşılıklı sözleşmeye dayanan bir iş birliği planı yapılacaktır. Bu planın pratikte nasıl uygulanacağı merak konusu olmakla birlikte, birçok kişi üzerinde olumlu etkileri olması umulmaktadır. En iyi ihtimalle, bu sayede işe yerleştirme önceliği ortadan kalkabilecek ve kişinin nitelik ve eğitimine uygun iş bulması öncelikli hale gelebilecektir.
- Mesleki Eğitime Öncelik: Vatandaşlık ödeneği ile mesleki eğitime daha fazla önem verilmektedir. Önceden en fazla iki yıla izin verilen mesleki eğitim süresi üç yıla uzatılmıştır. Mesleki eğitim programlarına katılanlar için aylık 150 avro tutarında bir eğitim ödeneği getirilmiştir. Amaç, düşük vasıflı işsizlerin uzmanlık gerektiren işgücü piyasasına erişimlerini kolaylaştırmak ve nitelikli işgücü potansiyelini artırmaktır.
- Yaptırımlarda Hafifleme: Vatandaşlık ödeneği ile yaptırım sistemi de yeniden düzenlenmiş ve yaptırımların şiddeti azaltılmıştır. Örneğin, makul bir işin ilk kez reddedilmesi durumunda ilk altı ay boyunca herhangi bir yaptırım uygulanmayacaktır. Bu süreden sonraki ilk iş reddinde %10, ikinci reddinde %20 ve tekrarında %30 oranında sosyal destek miktarı azaltılacaktır. Bu yeni düzenleme, Federal Anayasa Mahkemesi’nin önceki yaptırımların orantısız olduğuna dair kararına dayanmaktadır.
“Çalışmanın Artık Bir Anlamı Olmayacağı” İddiası
Vatandaşlık ödeneği reformuna yönelik en büyük eleştirilerden biri, yüksek ödenekler nedeniyle çalışmanın maddi cazibesinin kaybolacağı yönündedir. Bazı eleştirilere göre, çalışmaksızın Vatandaşlık Geliri alanların ay sonunda asgari ücretle çalışanlara göre daha fazla para elde edeceği iddia edilmektedir. Ancak bu eleştiride, düşük ücretlilerin sahip olduğu diğer sosyal haklar (vergi iadesi, kira yardımı, çocuk parası vb.) göz ardı edilmektedir. Ayrıca, Vatandaşlık Geliri alanların çalışarak elde ettikleri paranın daha büyük bir oranı vergiden muaf tutulacaktır. Alman hükümeti de “çalışmak, her zaman çalışmamaktan daha ödüllendirici olmalıdır” ilkesini benimsemektedir ve bu doğrultuda asgari ücret de önemli ölçüde artırılmıştır.
Vatandaşlık Ödeneğinin Potansiyel Etkileri ve Geleceği
Vatandaşlık Ödeneği reformu, Almanya’da sosyal politika alanında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu yeni sistemin hayata geçirilmesiyle birlikte, iş arayanlar için öngörülen temel sosyal destek sisteminin daha da geliştirilmiş olması beklenmektedir.
Potansiyel Olumlu Etkiler
Vatandaşlık ödeneğinin uygulanmasıyla birlikte şu potansiyel olumlu etkiler öngörülmektedir:
- Daha Az Bürokrasi ve Daha Kolay Erişim: Amaç, devletin sosyal yardım ve destek mekanizmasını vatandaşa daha az bürokratik işlemlerle kolay hale getirmektir.
- Mesleki ve Beceri Gelişimine Odaklanma: İş arayanların mesleki ve beceri niteliklerini geliştirmek suretiyle kalıcı olarak işe yerleştirilmeleri hedeflenmektedir. Mesleki eğitime verilen öncelik ve eğitim ödeneği bu amacı desteklemektedir.
- İnsan Onuruna Yakışır Bir Yaklaşım: Hartz IV sisteminin zorlayıcı ve yaptırımcı yaklaşımına karşın, Vatandaşlık Ödeneği iş arayanlara daha insani yöntemlerle destek olmayı amaçlamaktadır. “Geçici ve düşük ücretli bir iş bulmaktansa önce yeni piyasa şartlarına göre mesleki ve teknik eğitim, daha sonra nitelikli iş” ilkesi benimsenmektedir.
- Sosyal Entegrasyonun Desteklenmesi: Vatandaşlık Geliri uygulaması, sadece iş arayanların ekonomik geçim düzeyini güvence altına almakla kalmayacak, aynı zamanda toplumun sosyo-kültürel yaşamına katılımlarını da sağlayacaktır.
Tartışmalar ve Gelecek Beklentileri
Vatandaşlık Ödeneği reformu olumlu değişiklikler getirse de uzun vadeli etkileri ve sistemin karşı karşıya kalabileceği zorluklar hakkında tartışmalar devam etmektedir. Özellikle işgücü piyasasında çalışmanın cazibesinin azalabileceği yönündeki endişeler dile getirilmektedir. Ancak hükümet, adil ücret politikaları ve düşük ücretlilere yönelik ek sosyal haklarla bu endişeleri gidermeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak, Almanya’da Hartz IV sisteminden Vatandaşlık Ödeneği’ne geçiş, sosyal refah devletinin değişen koşullara ve toplumsal ihtiyaçlara cevap verme çabasının bir göstergesidir. Bu reform, işsizlere daha destekleyici bir yaklaşımla mesleki gelişimlerine odaklanma fırsatı sunarken, yoksullukla mücadelede de yeni bir sayfa açmayı hedeflemektedir. Ancak, bu yeni modelin Hartz IV sisteminin eksikliklerini tamamen ortadan kaldırıp kaldıramayacağı ve yoksulluğa karşı etkili bir sosyal koruma sağlayıp sağlamayacağı ancak gelecek yıllarda daha net bir şekilde görülebilecektir. Almanya’nın bu önemli sosyal politika reformunun sonuçları, diğer Avrupa ülkeleri için de önemli bir örnek teşkil edebilir.
Sonuç olarak, Hartz reformları, Almanya’nın işgücü piyasasını yeniden şekillendiren kapsamlı bir dizi düzenlemeyi içermiştir. Özellikle Hartz IV aşaması, sosyal yardım sisteminde köklü değişikliklere yol açmış ve uzun yıllar boyunca hem olumlu (işsizlik oranında düşüş gibi) hem de olumsuz (yaptırımlar, düşük ücretli işlerin artması gibi) etkileriyle tartışma konusu olmuştur. Bu sistem, 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe giren Vatandaşlık Ödeneği (Bürgergeld) ile büyük ölçüde yerini yeni bir sosyal destek modeline bırakmıştır.