kub kub katliamı

KUB KUB KATLİAMI: FRANSIZ SÖMÜRGECİLİĞİ VE AFRİKA’DAKİ İZLERİ

Fransa’nın Afrika’daki sömürgecilik geçmişi, kıtanın bugününü şekillendiren önemli bir faktördür. Sömürgecilik döneminde yaşanan acımasız uygulamalar, katliamlar ve soykırımlar, Afrika toplumlarında derin yaralar açmıştır. Kub Kub Katliamı gibi olaylar, bu karanlık dönemin sembolleridir.

Fransa’nın Sömürgecilik Tarihinin Kökleri ve Yayılımı

Fransa’nın Afrika’daki varlığı 17. yüzyıla kadar uzanmaktadır. 1624’te Senegal’de ticaret merkezleri kurarak başlayan sömürgecilik faaliyetleri, 1664’te Fransız Doğu Hindistan Şirketi’nin kurulmasıyla sistemleşmiştir. Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla birlikte, 1830’da Cezayir’in işgali, Fransa’nın Kuzey Afrika’daki yayılmasının başlangıcı olmuştur. 1920’lere gelindiğinde Fransız Sömürge İmparatorluğu 11,5 milyon kilometrekareye ulaşmıştır.

Fransa, sömürgelerini “Fransız Batı Afrika’sı” ve “Fransız Ekvator Afrika’sı” olarak yapılandırarak kıtayı daha kolay yönetmeye çalışmıştır.

Fransa’nın sömürgecilik stratejileri, yerel halkları asimile etmeyi, kendi kültür ve değerlerini empoze etmeyi ve kabileler arasında bölünmeler yaratmayı içermiştir. Örneğin, Osmanlı bayrağına benzer bayraklar kullanarak halkların direncini kırmaya çalışmıştır.

Osmanlı Devleti, Afrika’daki Fransız ilerlemesini engellemeye çalışmıştır. 1885’te Kongo’nun kuzeyi ve Nijer’in doğusu üzerindeki haklarını saklı tutmuştur. 30 Ekim 1890 tarihli notayla Osmanlı, Türk sahrasının sınırlarını çizmiş ve Libya, Sudan, Mısır, Çad, Etiyopya’nın batısı gibi bölgeler üzerindeki haklarını belirtmiştir. Trablusgarp hinterlandı içerisinde yer alan Kânim, Bornu, Kavar, Bilma, Bagirmi, Tibesti (Garû), Bi’ru’l-Alâlî, Ecânika, Borku, Ayn Galaka ve Vadây (Abeşe) başta olmak üzere uç sınır bölgelerini düzenli surette genişleten idari yapılar, İngiltere’nin yanı sıra Fransa’nın işgal teşebbüslerine karşı ortaya konan siyasi bir başarı olmuşsa da Osmanlı Devleti’nin verdiği tüm mücadeleye rağmen Fransa’nın sömürgecilik faaliyetleri engellenememiştir.

Sömürgecilik Döneminin Acımasız Uygulamaları ve Sonuçları

Fransa, sömürge topraklarında doğrudan yönetim biçimleri kurmuş ve asimilasyon politikaları izlemiştir. Afrika kıtasındaki birçok soykırımda bilfiil rol almış, silah sağlamış veya soykırımı gerçekleştiren güçlerle iş birliği yapmıştır. Sömürgecilik döneminde milyonlarca Afrikalı köleleştirilmiş, öldürülmüş ve soykırımlara maruz kalmıştır. Transatlantik köle ticareti sırasında yaklaşık 5,3 milyon Afrikalı Fransız gemileriyle Karayiplere ve diğer sömürgelere götürülmüştür. Sömürge döneminde yetişen Afrikalı elitler, sömürgeciliğin iyi olduğunu savunmuş ve “AvroAfrikacılık” gibi bağımsızlığa karşı çıkan akımlar ortaya çıkmıştır. Fransa’nın eski sömürgelerindeki askeri, ticari, para birimi (Afrika Frangı) ve eğitim sistemine müdahalesi devam etmektedir.

Ruanda gibi bazı ülkeler sömürgeci dilden (Fransızca) kurtulmaya çalışsa da yerine yine başka bir sömürgeci dil (İngilizce) getirmektedir.

Kub Kub Katliamı (1917)

Fransızlar, bölge halkını inandıkları kutsal değerlerden uzaklaştırmak ve İslam dinine hükmetmek istiyordu. Bu amaçla, ülkenin farklı bölgelerindeki âlimleri, ülke yönetiminin nasıl şekilleneceği hakkında bilgi verme bahanesiyle Abeşe şehrinde topladılar.

Çad’da Abeşe şehrinde, 1917’de Vadây bölgesindeki Abeşe şehrinde yerel halk arasında “Mezbahatü’s-Sâtûr” veya “Mezbahatü Kub Kub” olarak bilinen Mezbahatü Rüheybe’de Çad’ın farklı bölgelerinden gelerek burada toplanan 400 âlim sabah namazının kılınması esnasında kurulan pusuda soğukkanlılıkla yok edilmiştir.

Öldürülenler arasında Çadlı şair Abdülhak Abdül Evâlî es-Senûsî et-Tercemî, Abdülhak Abdül Evâlî es-Senûsî et-Tercemî ve kardeşleri Ali es-Senûsî ve Behram es-Senûsî’nin yanı sıra Faki Azolo, İmam Âdem, Faki Sombo Ciami (Djiami) ve Faki Abdurrahman gibi birçok önemli âlim hayatını kaybetmiştir.

Fransız sömürgeciliğinin Kub Kub Katliamı’ndaki rolü, Çad’daki Müslüman âlimleri hedef alarak, sömürge politikalarına karşı direnişi kırmak olmuştur. Katliam, Fransızların işgal planının bir parçası olarak gerçekleştirilmiştir.

Katliam sonrasında, Fransızlar öldürülen âlimlerin eserlerini ve kütüphanelerindeki el yazmalarını toplayarak yakmışlar, bazılarını müzelerine göndermişler ve az bir kısmını ise Abeşe’deki mahzenlerde saklamışlardır.

Öldürülen âlimlerin başları gövdelerinden ayrılmış naaşları, Abeşe sınırları içindeki Ümmü Kâmil’deki bir toplu mezara defnedilmiştir. Bu şehitlik günümüzde hala varlığını sürdürmektedir.

Kub Kub Katliamı, Varya (1917) ve Kânim (1940) gibi diğer katliamlarla birlikte, Fransız sömürgeciliğinin insanlık suçu olarak kayıtlara geçmiştir.

Bu katliam sonucunda, bölgede Arapça eğitim ve öğretimi olumsuz yönde etkilenmiş ve özellikle Abeşe’de kültürel, ekonomik ve demografik olarak büyük bir gerileme yaşanmıştır.

Fransızlar, katliamdan sonra da baskıcı politikalarına devam etmişlerdir. İslami değerlere karşı propaganda yaparak, toplumun tüm katmanlarını Fransız kültürüne dahil etmeye çalışmışlardır. Yerel halkı kendi ordularında askere alarak bölgede otorite sağlamaya çalışmışlardır. Bu durum, halkın direnişini daha da artırmıştır.

Katliamın ardından yapılan soruşturmalar sonucunda, Komutan Gérard’ın katliamlarda rolü olduğu tespit edilmiş ve 1922’de ordudaki görevinden alınmıştır.

Kub Kub Katliamı, toplum hafızasında derin ve yıkıcı izler bırakmış olup, “Pala Yılı” olarak anılmaktadır. Bu olay, Çad’ın sömürgeleşme tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarak kabul edilmektedir.

Bu katliam, sömürgeciliğin en karanlık sayfalarından biri olarak kabul edilmekte, Fransız sömürgeciliğinin Afrika’daki acımasız yüzünü ve İslam dinine karşı tutumunu göstermektedir.

One thought on “KUB KUB KATLİAMI: FRANSIZ SÖMÜRGECİLİĞİ VE AFRİKA’DAKİ İZLERİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir