İSLAMİ FİNANS PERSPEKTİFİNDEN MEVCUT PARA SİSTEMLERİ VE ALTERNATİF ÇÖZÜMLER
Giriş
İktisadi ve sosyal hayatın vazgeçilmez bir unsuru olan para, tarihin çeşitli dönemlerinde farklı biçimlerde tezahür etmiş ve her yeni para sistemi, kendinden önceki sistemlerin eksikliklerini giderme amacı gütmüştür. Ancak günümüzde hâkim olan para sistemleri de beraberinde çeşitli sorunları getirmekte, bu durum mevcut yapının sorgulanmasına ve alternatif arayışlarına zemin hazırlamaktadır. Bu arayışların en dikkat çekici olanlarından biri ise İslami finans prensipleri çerçevesinde şekillenen çözüm önerileridir.
Bu bağlamda, bu blog yazısında, İslami iktisatın temel ilkeleri ışığında mevcut para sistemlerinin eleştirisi yapılacak, ardından kaynaklarımızda derinlemesine incelenen teverruk uygulaması ve buna alternatif olarak sunulan Yeniden Yapılandırma Tekafül Fonu, kripto paraların İslami açıdan değerlendirilmesi ve üretim ile emeğe dayalı faizsiz bir para sistemi önerisi detaylı bir şekilde incelenecektir. Sonuç olarak, İslami finansın mevcut finansal yapıdaki sorunlara ne tür çözümler sunabileceği akademik bir bakış açısıyla ele alınacaktır.
İslami Finans Prensipleri ve Mevcut Sorunlar
İslami finans sistemi, borçsuz çalışan ve reel ekonominin finansmanını teşvik eden sağlam bir bankacılık sistemi önermektedir. Sistemin temel prensipleri arasında faizin (riba) kesinlikle yasak olması ve belirsizlik (garar) içeren işlemlerden kaçınılması yer almaktadır. Mevcut para sisteminin borç senetleri karşılığı faizli olarak yaratılması ve reel piyasadan uzak finansallaşmış bir borçluluk yapısı oluşturması, İslami finans prensipleriyle temel bir çelişki teşkil etmektedir. Katılım bankaları, faiz hassasiyeti olan ve İslam’ın iktisadi prensipleri içerisinde finansman ihtiyacını gidermek isteyen kişilerce başlatılmış olup, konvansiyonel bankalardaki kurumsal yapı ve ürünlerin helal versiyonları üzerinden kurgulanmıştır. Ancak, mevcut finansal yapının faizli sistem üzerine kurulu olması, katılım bankalarının Şeriata uygun ürün geliştirme ve uygulama süreçlerinde zorluklara yol açmaktadır.
Teverruk, bu zorunluluklar neticesinde ortaya çıkan ara çözümlerden biridir. Esasen İslami finans, ortaklık (müşareke, mudarabe) ya da karşılıksız borç verme (karz-ı hasen) gibi infak temeline oturması gereken bir sistemdir. Oysa konvansiyonel finans, borcun fazlalık karşılığı verilmesine dayanmaktadır. Bu nedenle, paranın nakit olarak üzerine fazlalık eklenerek doğrudan kullandırılması katılım bankaları açısından mümkün değildir.
Teverruk Uygulaması ve Yeniden Yapılandırma Tekafül Fonu
Son on ila on beş yıllık dönemde Türkiye’deki katılım bankacılığı sektöründe yaygınlaşan organize teverruk veya banka teverruğu, küresel İslami finans alanında da önemli bir yer edinmiştir. Faizli işlemlerdeki kârlı nakit alışverişine benzer bir imkân sunan bu uygulama, sabit getirisi ve operasyonel kolaylığı nedeniyle bankalar tarafından tercih edilmektedir. Ancak, fıkıh alimlerinin büyük çoğunluğu bu uygulamayı İslami finansa uygun bulmamakta, yalnızca zaruret hallerinde ve belirli kısıtlamalarla kullanımına cevaz vermektedir. Bu durum, uygulamanın yaygınlaşmasını kısıtlamakta ve katılım bankacılığının temel ilkeleriyle uyumsuz olduğu yönündeki eleştirilere yol açmaktadır. Bankacılık sektörü ise, organize teverrukun uygulandığı alanlarda henüz uygun bir alternatifin bulunmadığını ve alternatifler oluştuğunda bu uygulamadan kaçınılacağını belirtmektedir. Organize teverrukun en yaygın kullanım alanlarından biri, kredi borcunu ödeyemeyen müşteriler için kredinin yeniden yapılandırılmasıdır.
Teverruk, erken dönemlerden itibaren nakit ihtiyacını karşılamak isteyen Müslüman bireylerin kullandığı bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır. Bu uygulama, kişinin bir satıcıdan taksitli mal alıp, başka bir alıcıya peşin olarak satması ve böylece nakit elde etmesi şeklinde tatbik edilmiştir. Bu haliyle fukaha tarafından genel olarak hoş karşılanmamakla birlikte cevaz verilen bireysel teverruk günümüzde de yer yer kullanılmaktadır. Organize teverruk ise, bireysel teverruktan farklı olarak, nakit ihtiyacı olan birey ve kurumlara daha önceden organize edilmiş bir yapı ile kurumsal bir şekilde teverruk işlemi yapılmasıdır.
Bu uygulamada, genellikle gerçek bir ticaret söz konusu olmaz, amaç finansman ve kâr sağlamaktır. İslam hukukçularının neredeyse tamamı, teverruğun başlı başına bir ürün olarak kullanılamayacağını belirtirken, kısıtlı şartlarda cevaz verenler de genellikle doğrudan değil, ancak alternatifi olmadığı düşünülen ihtiyaç durumunda izin vermektedir. Katılım bankaları dünyada teverruku yeniden yapılandırma, bankalar arası likidite yönetimi, yurtdışı finansal kurumlardan sağlanan fonlar, firmalara yapılan murabaha bazlı teverruk ve bireylere yapılan murabaha bazlı teverruk olmak üzere beş alanda yoğun olarak kullanmaktadır. Türkiye’de ise özellikle ilk dört alanda yoğun kullanım görülmektedir. Bankalar, teverruk kullandıkları alanlarda piyasa rasyonalitesini sağlayan alternatif ürünler olmadığını ve olması durumunda teverruk yerine bu alternatifleri tercih edebileceklerini ifade etmektedirler.
Sancar M.A. (2019) yaptığı bir çalışmada organize teverruk uygulamasının yeniden yapılandırma alanındaki kullanımına alternatif olarak tekafüle dayalı bir çözüm önerisi sunmaktır. Bu çerçevede geliştirilen ve Yeniden Yapılandırma Tekafül Fonu (YYTF) olarak isimlendirilen alternatif model hem teverruk işlemlerini uygulayan bankacılara hem de İslam hukukçularına sunulmuş ve onların gerek ve kısıtları çerçevesinde geliştirilmiştir. Bankacılar, olası bir alternatifin yapılandırma yapılan müşteriyi koruduğu kadar fonu sağlayan müşteri ve banka tarafının da haklarını koruması gereğini vurgulamışlardır.
İslam hukukçuları ise, alternatif uygulamanın sadece şekli gerekleri karşılamaması, aynı zamanda ürünün amacı ve özü itibarıyla da İslam ekonomisi prensiplerine uymasının önemine dikkat çekmişlerdir. YYTF, tüm bu gereklilikler çerçevesinde oluşturulmuş ve paydaşlarla yapılan görüşmeler neticesinde nihai şeklini almıştır. Görüşme yapılan İslam hukukçularından ürünle ilgili herhangi bir itiraz gelmezken, bankacılar tarafında da genel ekseriyet uygulanma potansiyeli olduğu yönünde olumlu geri bildirimde bulunmuştur.
YYTF uygulaması, yıllara göre binde 0,5 / 1 civarlarında bir sigorta yükü getirse de yapılandırma sürecindeki firmaların temerrüde düşme oranının (ödeme yüklerinin hafiflemesi dolayısıyla) azalmasına katkı sağlayacaktır. Böylece, batma ile yüzme arasındaki kırılgan bölgede kalan firmalar hafifleyen ödeme yükleri ile daha fazla ayakta kalma şansı yakalayacaklar, hem bankaların batık kredi oranını azaltarak katılım bankacılığı sistemine destek verecek hem de ekonomi içerisindeki yerlerini koruyarak çalışanlarına, ailelerine ve ülke GSYİH’ına pozitif katkı vermeye devam edebileceklerdir. Sigorta uygulaması ile de bankaların ve dolayısıyla parayı yatıran yatırımcıların zararının önüne dayanışma yolu ile geçilmektedir. İdeal olan, organize teverruk yerine İslami finans paradigmasına dayanan ve İslam ekonomisi prensipleri ile çelişmeyen uygulamaların geliştirilerek bu ürünün yerine ikame edilmesidir.
Kripto Paraların İslami Açıdan Değerlendirilmesi
İslam hukuku açısından Bitcoin ve kripto paraların uygunluğu çeşitli akademik çalışmalarda incelenmektedir. İslami sosyal finansın kripto para ile nasıl oluşturulabileceği ve İslami bir alternatif para sistemi olarak nasıl kullanılabileceği yönünde akademik çalışmalar bulunmaktadır. Günümüzde bankaların para kayıt sistemi yüzyılların tecrübesi ile oluşmuş ve oldukça sağlamdır. Mevcut kripto paralarda spekülatif para yaratma ve garar ilişkisi (aldatma) mevcuttur. Üretilen paraların karşısında somut bir varlık bulunmamaktadır. Elektronik para fikrinin günümüzde İslami olarak kullanılabileceği fakat İslami sarf akit kurallarına dikkat edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
İslami açıdan para altın, gümüş, buğday gibi herhangi bir meta hatta kripto para mübadele aracı olarak kullanılabilir. Bu değişim aracı ticareti kolaylaştırma amaçlı olmalıdır. Ancak para olarak kullanılan madenin kendine ait de bir değeri olacağı için mübadele aracı olarak kullanılması sorun teşkil edebilir. Nitekim değerli madenlere dayalı geçmiş para sistemleri bu nedenle çökmüştür. Sınırlı maden rezervine karşın daha fazla para basılmış ve para sistemi reel ekonomiden uzaklaşmıştır. Benzer bir durum mevcut kripto paralar için de söz konusudur. Kripto paraların evrensel olması açısından karar vericiler ve ilgili otoriteler şeffaflık, dürüstlük gibi ilkeleri gözetmeli, manipülasyon, spekülasyon, aldatma, dolandırıcılık gibi İslam dininin yasakladığı uygulamalardan kaçınılmalıdır.
Üretim ve Emeğe Dayalı Faizsiz Bir Para Sistemi Önerisi
Üretim ve emeğe dayalı faizsiz bir para sistemi önerisine göre, yeni bir para sistemi, spekülasyon ve manipülasyon risklerini en aza indirmek için reel metalara bağlanarak korunmalıdır. Özellikle lisanslı depoculuk sistemi aracılığıyla çiftçilerin ve diğer üreticilerin ellerindeki ürünler (örneğin buğday) karşılığında dijital para oluşturulması ve bu paranın mübadele aracı olarak kullanılması önerilmektedir.
Sağlanan ek finansal hizmetlerle, cari ve yatırım hesapları gibi, finansmana ihtiyaç duyan çiftçiye kredi verilebilir, çiftçinin parası herhangi bir paraya dönüştürülebilir, çiftçi talep ederse parasını spesifik Murabaha işlemlerine yatırabilir veya başka birine transfer edebilir. Sistemin geliştirilmesiyle birlikte bu ihtiyaçlar uluslararası düzeyde de sağlanabilecektir. Bu ihtiyaçların karşılanabilmesi için çiftçilere lisanlı depolama hizmeti sağlanmalıdır. Bu sistem, paranın reel ekonomik aktiviteyle doğrudan bağlantılı olmasını sağlayarak, faizli borçlanmaya dayalı para yaratımının ve bunun yol açtığı sorunların önüne geçmeyi hedeflemektedir.
Sonuç
Mevcut para sistemleri ve finansal uygulamalar, İslami finansın temel prensipleriyle çeşitli noktalarda ayrışmaktadır. Özellikle teverruk uygulaması, pratik çözümler sunsa da fıkhi açıdan tartışmalı bir konumdadır ve yerine tekafüle dayalı alternatifler geliştirilmesi önem arz etmektedir. Kripto paraların İslami açıdan uygunluğu ise, spekülasyon ve varlığa dayanmama gibi sorunlar nedeniyle dikkatli bir şekilde ele alınması gereken bir konudur.
Önerilen üretim ve emeğe dayalı faizsiz para sistemi, paranın reel ekonomiyle bağını güçlendirerek daha adil ve istikrarlı bir finansal düzenin tesisine yönelik önemli bir potansiyel sunmaktadır. Sonuç olarak, İslami iktisat ilkeleri doğrultusunda geliştirilecek alternatif çözümler, mevcut finansal sistemdeki sorunların giderilmesine ve daha adaletli, sürdürülebilir bir ekonomik düzenin oluşturulmasına katkı sağlayabilir. Bu bağlamda, akademik çalışmaların ve paydaşlar arası iş birliğinin artırılması, İslami finansın potansiyelini tam olarak ortaya koymak adına kritik öneme sahiptir.