SELÇUKLU DÖNEMİ’NİN EFSANEVİ KADIN LİDERLERİ: KADINANALAR VE TÜRK KÜLTÜRÜNDEKİ YANSIMALARI
Giriş
Kadınlar, bir toplumun kültürel zenginliğini ve çeşitliliğini şekillendiren, pek çok uygulamayla toplumsal yaşamı yönlendiren varlıklardır. Türk folklorunda ve kültürel tarihte kadın, sadece bir tema olmakla kalmayıp, aynı zamanda bir üretici ve taşıyıcı olarak merkezi bir konuma sahiptir. Bu bağlamda, kadının toplumsal hayattaki rolü ve Türk kültürüne sağladığı katkılar, “kadın folkloru” çerçevesinde detaylıca analiz edilmekte ve ortaya çıkarılmaktadır. Özellikle Selçuklu dönemi gibi tarihî süreçlerde kadınların üstlendiği roller, günümüz kadın çalışmaları ve toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmaları için önemli birer referans noktası sunmaktadır.
Bu makale, Afyonkarahisar’ın sembolü haline gelen ve halk arasında “Kadınanalar” olarak anılan üç efsanevi kadın figürünü, Selçuklu tarihindeki kökenlerini ve Afyonkarahisar’a kazandırdıkları hizmetleri ele almaktadır. Kadınanalar’ın hikayesi, Türk toplumunda kadına tarihsel olarak verilen değerin, liderlik ve toplumsal katkı potansiyelinin somut bir örneği olarak incelenecektir. Ayrıca, bu efsanenin Türk folkloru ve genel Türk kültürü içindeki kadın algısıyla nasıl birleştiği, güncel akademik çalışmalar ışığında değerlendirilecektir.
Afyonkarahisar’ın Sembolü: Kadınanalar Kimdir?
Afyonkarahisar’ın kültürel mirasında önemli bir yer tutan “Kadınanalar”, şehirde halkın gönlünde taht kurmuş, güzellikleri, çalışkanlıkları, beceriklilikleri ve güler yüzleriyle bilinen kadınlara verilen bir tanımlamadır. Bir kadının “Pek Kadın” olarak nitelendirilmesi, onun dört dörtlük olduğunu ve halk tarafından derin bir saygıyla anıldığını ifade eder. Afyonkarahisar halkı, Kadınanalar’a bu ismi, şehre ve halkına yaptıkları hayırlı hizmetler, özellikle de sağladıkları sağlıklı ve bol içme suyu nedeniyle vermiştir.
Tarihi kayıtlara göre, Kadınanalar, Moğolların zulmünden kaçan Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad bin Feramuz’un (III. Alaeddin Keykubat) kızlarıdır. Sultan Alaeddin Keykubad’ın Moğollar tarafından öldürülmesinin ardından, kızları Melek Peyker, Naime Gevher ve Asiye, Moğol tehlikesinden kurtulmak amacıyla Konya’dan Afyonkarahisar’a sığınmışlardır. Yanlarında sadık adamları Ömer Ağa’nın da bulunduğu bu yolculuğun ardından Afyonkarahisar’a yerleşen üç kız kardeş, beraberlerinde getirdikleri hazineleri Afyonkarahisar halkı için hayır hizmetlerine adamış ve kısa sürede halkın sevgi ve saygısını kazanmışlardır. Onların hikayesi, Mürşide Oklu Ayhan’ın “Efsane Kadınlar- Kadınanalar” adlı kitabında da detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.
Kadınanalar’ın Afyonkarahisar’a Büyük Hizmeti: Suyun Şehre Getirilmesi
Kadınanalar’ın Afyonkarahisar halkı için gerçekleştirdiği sayısız iyilik ve hizmet arasında en büyüğü, kuşkusuz günümüzde bile şehir halkı tarafından beğenilerek içilen “Kadınana Suyu”nu kente kapalı kanallar içinde getirmeleridir. Bu efsane, suyun kente getirilme süreciyle yakından ilgilidir.
Kadınanalar’ın Afyonkarahisar’a yerleştiği dönemde şehir halkı büyük bir su sıkıntısı yaşamaktaydı. Halk genellikle kuyu suyu içiyor, Kışlacık köyü yakınlarından açık kanallarla şehre getirilen su ise hem yetersiz hem de sağlıksızdı. Halkın çektiği bu sıkıntıyı derinden hisseden hanım sultanlar, bir Temmuz gününde Kışlacık köyü yakınlarındaki Şirin Pınar mevkiinde bulundukları sırada, şehre gelen suyun kaynağını keşfederler. Kaynaktaki suyun bol olmasına rağmen, açık kanallardan taşınması nedeniyle kirlenmesi ve büyük oranda israf olması onları üzmekteydi.
Melek Peyker, kardeşlerine bu fani dünyada kalıcı iyilikler yaparak rahmetle anılmalarını önerir. Diğer kardeşleri de bu fikre katılır ve ertesi gün ne yapabilecekleri konusunda fikir üretmeye başlarlar, üçünün de ortak düşüncesi “Karahisar halkını susuzluktan kurtarmak” olur. Hemen Afyonkarahisar’a dönerek suyun sahibini, bir Ermeni’yi araştırmaya başlarlar. Ermeni’nin suyu satmaya pek niyeti olmasa da Kadınanalar onunla uzun ve zorlu bir pazarlığa girişirler.
Pazarlık sırasında Melek Peyker, “bir çömlek altın karşılığında bir çömlek su” alacağına dair söz verir. Ancak, sözü kesinleştirdikten sonra, suyu alacağı çömleğin dibine var gücüyle bir tekme atarak çömleğin dibini açar. Bu hareket, suyun sonsuza kadar Karahisar halkının olacağını ifade eder, zira çömlek dolmadan su akmaya devam edecektir. Ermeni, sözünden dönemez ve Kadınanalar bu pazarlıkla şehre sonsuza dek akacak olan suyu elde ederler. İki yıl süren yoğun bir çalışmanın ardından, bu suyu kapalı kanallar içinde şehre getirirler ve Hıdırlık’ta bir depo yaptırarak suyu buradan şehre dağıtırlar.
Bu hizmet sayesinde Afyonkarahisar halkı, sağlıklı, bol ve temiz içme suyuna kavuşmuştur. Kadınanalar’ın türbeleri de Afyonkarahisar’da bulunmakta olup, Melek Peyker ve Naime Gevher Mevlevi Camii yakınlarında, Asiye Sultan Kadınana ise Asiye Sultan İlkokulu’nun yanındaki türbesinde yatmaktadır. Afyonkarahisar halkı, Kadınanalar’a duyduğu minnettarlığı her zaman hatırlayarak onları rahmetle anar. Bugün bile “Kadınana Suyu” içmek, Afyonkarahisar’da bir gelenek haline gelmiştir.
Türk Toplumunda ve Mitolojisinde Kadın Algısı: Kadınanalar’ın Yeri
Kadınanalar’ın hikayesi, Türk kültüründe kadınların tarihsel olarak sahip olduğu derin ve merkezi rolün bir yansımasıdır. Türk toplumu, ataerkil bir yapıya sahip olmasına rağmen, çağdaşı diğer toplumlara kıyasla kadınlara daha fazla değer vermiş ve önemli haklar tanımıştır. Örneğin, Çin ve Arap topluluklarında kız çocuklarına isim dahi verilmediği veya diri diri gömüldüğü örnekler varken, Türk topluluklarında kız ve erkek çocukları ergenliğe kadar birlikte büyütülmüş ve eşit önemde görülmüştür.
Tarihsel Süreçte Türk Kadını
İslamiyet Öncesi Türkler
Türk kadını sadece iyi bir anne, eş veya sadık bir dost olmakla kalmamış, aynı zamanda ata binen, kılıç kuşanan, ok atan ve yeri geldiğinde savaşan bir savaşçı olarak da öne çıkmıştır. Göçebe yaşam tarzının getirdiği adaptasyon, kadınların yeri geldiğinde obalarına başkanlık etmelerine ve erkekler gibi savaşçı özellikler kazanmalarına olanak tanımıştır. Bu özellikler, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda yer alan Bacıyan-ı Rum teşkilatına kadar yaşamıştır. Türk kadınlarının miras hukukunda erkeklerle eşit pay alma hakları ve boşanma hakları da bulunmaktaydı, ki bu çağdaşı toplumların çoğunda nadir görülen haklardı.
Siyasi Konum
Türk toplumunda kadınların siyasi hayattaki konumu da oldukça önemlidir. “Hatun” unvanı, ilk kez Göktürkler döneminde Bumin Kağan’ın eşinin unvanı olarak kayıtlara geçmiş ve bu unvan özel bir törenle verilerek sahibini saraydaki diğer tüm kadınlardan üstün kılmıştır. Çin kaynaklarına göre Hatunlar, devlet meselelerinde açıkça görüş beyan edebilir, kağan’dan sonra gelen en önemli kişiler olabilir, meclisin (toy) doğal üyesi sayılabilir ve hatta hükümdara vekalet ederek ordu komutanlığı dahi yapabilirdi. Saka hükümdarı Tomris Hatun ve yüz bin kişilik bir ordu yönettiği söylenen Sabir Türklerinden Boğarak Hatun, Türk tarihinde ordu yönetmiş ve hükümdarlık yapmış kadın liderlere örnek teşkil etmektedir.
Türk Mitolojisi ve Destanlarında Kadın
Türk mitolojisinde kadın, ilahi varlıklar ve tanrıçalar aracılığıyla da yüceltilmiştir. Ak Ana, evrende hiçbir şey yaratılmamışken sonsuz suların üzerinde yüzen Tanrı Ülgen’e yaratma ilhamı vererek hayat döngüsünü başlatan kutsal bir varlıktır. Umay Ana (Umayana), doğumun ve bereketin sembolü, kadınların, hayvanların ve çocukların koruyucusu, hekimleri yeşillendiren ve bolluk getirdiğine inanılan kutsal bir varlıktır. Göktürk kitabelerinde bile adı geçen Umay, Göktürkleri kurtaran ve gözeten kutsal bir varlık olarak karşımıza çıkar.
Ayzıt (Aşk ve güzellik tanrıçası) ve Kübey Hatun (doğum yapan kadınları koruyan, yeryüzünde saflığı ve iyiliği koruyucusu) gibi figürler de Türk mitolojisindeki dişi varlıkların önemini göstermektedir. Genel olarak Türk mitolojisinde cinsiyet rolleri çok keskin çizgilerle ayrılmamıştır; hatta Kayrahan gibi en ulu ilahi varlıklar bile hem eril hem dişil özelliklere sahip olarak “Ana ve Ata” adıyla anılır.
İslamiyet öncesi destanlarda kadınlar daha ilahi özelliklere sahipken (Oğuz Kağan’ın eşleri gibi), İslamiyet’in etkisiyle destanlardaki kadın tipi daha insani özelliklerle karşımıza çıkmıştır. Ancak genel olarak destan ve efsanelerde kadın, iyi bir anne, istekli bir eş, evin reisi, eşinin en iyi dostu ve yoldaşı, akıl danışılan bir akıl hocası ve göçebe hayatın gereği olarak at binen, kılıç kuşanan, ok atan, savaşan ve ava çıkan aktif karakterler olarak yer alır. Manas Destanı’ndaki Kanıkey ve Dede Korkut Hikayelerindeki Salur Kazan’ın eşi Burla Hatun ile Deli Dumrul’un fedakâr eşi, kadın kahramanların kuvvet ve cesaret olarak erkeklerden hiçbir farkı olmadığını gösteren önemli örneklerdir.
Kadın Folkloru Çalışmaları ve Kadınanalar’ın Mirası
Türk halk bilimi alanında son on yılda (2014-2024) kadın folkloru üzerine gerçekleştirilen akademik çalışmalar, kadının Türk kültürüne olan etkisini anlamak için derinlemesine analizler sunmaktadır. Kadın folkloru, yalnızca kadınlardan derlenen verilerin özel bir kategorisi olarak değil, aynı zamanda kadınlık olgusunu toplumsal dinamikler ve verilerle ilişkilendiren bir yaklaşımı benimsemelidir. Bu alan, toplumda kadın merkezli olarak üzeri kapatılan, tabu görülen veya susturulan pek çok olgunun kadınların aktif katılımıyla bilimsel nitelikte incelenmesine olanak tanımaktadır.
Kadın folkloru çalışmalarına duyulan ihtiyacın temelinde, kadının toplumsal bağlamda kendi kimliğini ve varlığını ifade edebilme gerekliliği bulunmaktadır. Bu alandaki saha araştırmalarında erkek araştırmacıların toplumsal kültürel yapı nedeniyle çekingen davranması, yayınların kapsamını ve çeşitliliğini sınırlayabilmektedir. Bu nedenle, kadın folkloru çalışmalarının daha çok kadın araştırmacılar tarafından sürdürülmesi, kadınların toplu ortamlara ve etkinliklere daha rahat girebilmesi ve malzeme toplama sürecinde “kadın kadına” aktarımın daha kolay olması avantajını sağlamaktadır.
Kadınanalar’ın hikayesi, kadın folkloru çalışmaları için önemli bir vaka çalışması sunmaktadır. Onlar, sadece efsanevi figürler olmakla kalmayıp, aynı zamanda Selçuklu döneminde kadınların sosyal ve kültürel hayata ne denli somut katkılar sağlayabildiğini gösteren canlı örneklerdir. Bu hikâye, kadınların toplumsal sorunlara çözüm üretme, liderlik etme ve kalıcı miraslar bırakma kapasitesini vurgulamaktadır. Modern kadın folkloru çalışmaları da kadınların geleneksel rollerinin ötesine geçerek kent yaşamında üstlendikleri yeni roller ve kültürel üretimler üzerine odaklanmaktadır. Aslı Büyükokutan Töret ve Tuğçe Özdemir gibi araştırmacılar, Eskişehir örneğinde olduğu gibi, kent folkloru bağlamında kadınların yeni kültürel malzemeler üretmesini incelemektedir. Kadınanalar’ın hikayesi de geçmişten günümüze kadınların toplumlarına kazandırdığı değerlerin bir simgesi olarak, kültürel değişimin ve sürekliliğin bir parçasıdır.
Kadın Liderliği ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bağlamında Kadınanalar
Kadınanalar’ın hikayesi, kadın liderliğinin ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin tarihsel bir örneğini sunmaktadır. Onların su sorununu çözme, halkla bütünleşme ve şehir için hayırlı işler yapma yeteneği, kadınların karar alma süreçlerinde ve toplumsal yaşamda aktif rol almasının önemini ortaya koymaktadır. Günümüzde de kadınların liderlik pozisyonlarında daha fazla görev alması, cinsiyet eşitliğinin ve çeşitliliğin sağlanması için kritik öneme sahiptir. Üst yönetim rollerinin hala büyük ölçüde erkeklerin tekelinde olması, kadınları liderlik pozisyonlarından alıkoyan önyargılar ve fırsat eşitsizliği gibi zorlukları beraberinde getirmektedir.
Ancak Kadınanalar gibi figürler, kadınların geçmişte de toplumsal değişimlere öncülük ettiğini göstermektedir. Kadınların siyasal hayatta etkin bir şekilde temsil edilmesi, demokrasinin temel ilkelerini güçlendirir, toplumdaki çeşitliliği ve farklı düşünceleri yansıtır. Ayrıca, kadınların siyasi pozisyonlarda yer alması, daha kapsayıcı ve adil politikaların oluşturulmasına katkı sağlar. Kadın haklarının korunması ve savunulmasında kadın temsilinin kritik bir rol oynadığı vurgulanmaktadır.
Türkiye’de kadın milletvekili sayısının artırılması ve kadınların siyasal katılımının teşvik edilmesi için çeşitli adımlar atılmaktadır. Ancak hala geleneksel toplumsal yapılar, cinsiyet rolleri ve kadınların ev işleri ile aile sorumluluklarıyla daha fazla meşgul olmaları gibi etkenler, kadınların siyasete aktif katılımını kısıtlayabilmektedir. Kadınanalar’ın hikayesi ise, bu tür engellere rağmen kadınların nasıl öne çıkarak topluma faydalı olabileceğinin bir kanıtıdır. Onların mirası, kadınların ekonomik bağımsızlığının ve toplumsal konumunun güçlendirilmesinin, dolayısıyla siyasal ve toplumsal hayatta daha etkin rol alabilmelerinin önemini dolaylı yoldan vurgulamaktadır.
Sonuç
Afyonkarahisar’ın sembolü haline gelen Kadınanalar’ın hikayesi, Selçuklu döneminden günümüze uzanan güçlü bir kadın liderliği ve toplumsal katkı mirasının eşsiz bir örneğidir. Moğol zulmünden kaçıp Afyonkarahisar’a sığınan Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’ın kızları Melek Peyker, Naime Gevher ve Asiye, sadece hayatta kalma mücadelesi vermekle kalmamış, aynı zamanda beraberlerinde getirdikleri hazineleri halkın refahı için kullanarak şehre temiz içme suyu getirme gibi devasa bir projeyi hayata geçirmişlerdir. Bu başarıları, onları Afyonkarahisar’ın kalbinde ölümsüzleştirmiş ve “Kadınana Suyu” ile adları günümüze kadar ulaşmıştır.
Kadınanalar’ın efsanesi, Türk kültüründe kadına atfedilen değeri, liderlik yeteneklerini ve toplumsal hayattaki aktif rolünü çarpıcı bir biçimde sergilemektedir. İslamiyet öncesi dönemden itibaren Türk kadınları, sadece aile içinde değil, savaş meydanlarında ve siyasi arenalarda da önemli roller üstlenmiş, miras ve boşanma gibi haklara sahip olmuşlardır. Türk mitolojisindeki Ak Ana ve Umay Ana gibi dişi tanrıçalar ise, kadın figürünün yaratılış, bereket ve koruyuculuk gibi kutsal kavramlarla özdeşleştiğini göstermektedir. Kadın folkloru çalışmaları da, kadının kültürel üretici ve taşıyıcı rolünü vurgulayarak, toplumsal cinsiyetin inşası ve kadın deneyimlerinin anlaşılması için disiplinler arası bir bakış açısı sunmaktadır.
Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların siyasal ve ekonomik hayatta daha fazla temsil edilmesi mücadelesi devam ederken, Kadınanalar gibi tarihî figürler ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Onların hikayesi, kadınların toplumsal zorluklara karşı direncini, yenilikçi düşünce yapısını ve topluma sağladıkları kalıcı faydaları gözler önüne sermektedir. Kadın folkloru alanındaki akademik kitapların sayısının artırılması ve daha kapsamlı, disiplinler arası araştırmaların teşvik edilmesi, Kadınanalar gibi figürlerin kültürel değerlerinin daha derinlemesine anlaşılmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına olanak sağlayacaktır.
Yerel ve ulusal yönetimlerin, kadın derneklerinin ve feminizm ekiplerinin işbirliğiyle düzenlenecek etkinlikler ve projeler, kadın merkezli ritüel ve kültürel faaliyetlerin bilimsel çerçevede anlamlandırılarak topluma kazandırılmasında önemli rol oynayacaktır. Böylece, Kadınanalar’ın mirası, geçmişten ilham alarak geleceğin daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir toplumunu inşa etme yolunda bizlere rehberlik edecektir.