TARİHÎ SİNOP CEZAEVİ: ANADOLU’NUN ALCATRAZ’I VE EDEBİYATIN SESSİZ TANIĞI
Giriş
Sinop, tarih boyunca Karadeniz’in en eski ve stratejik şehirlerinden biri olarak öne çıkmıştır. Tunç Çağı’ndan günümüze dek çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan bu kent, özellikle sahip olduğu coğrafi konum sayesinde yüzyıllardır vazgeçilmez bir merkez olmuştur. Anakara ile Boztepe Yarımadası’nın birleştiği kıstak üzerine kurulan Sinop, güçlü kalesi ve doğal limanıyla dikkat çekmiştir. Bu coğrafi özellikler, şehrin askeri ve ticari önemini pekiştirirken, aynı zamanda Tarihî Sinop Cezaevi’nin de “girilen ama çıkılamayan” efsanevi ününün temelini atmıştır. ABD’deki ünlü Alcatraz hapishanesine benzetilerek “Anadolu’nun Alcatraz’ı“ olarak adlandırılan bu yapı, Türkiye’nin kültürel ve tarihi mirasındaki eşsiz yerini almıştır.
Günümüzde bir müze olarak hizmet veren Sinop Cezaevi, geçmişin zorlu koşullarını ziyaretçilere sunarken, aynı zamanda edebiyat ve sanat dünyasına da ilham vermiş, birçok ünlü ismin hayatında önemli bir durak olmuştur. Bu blog yazısı, Tarihî Sinop Cezaevi’nin kuruluşundan günümüzdeki müze fonksiyonuna kadar geçirdiği evrimi, coğrafi konumunun bu dönüşümdeki rolünü ve Türk edebiyatı ile popüler kültürdeki derin etkilerini akademik bir bakış açısıyla incelemeyi amaçlamaktadır.
Sinop Kalesi ve Cezaevinin Tarihsel Kökenleri ile Coğrafi Avantajları
Tarihî Sinop Cezaevi’nin kökenleri, yaklaşık 4000 yıl öncesine dayanan Sinop Kalesi’ne uzanmaktadır. Kalenin kim tarafından inşa edildiği tam olarak bilinmese de Gaskalılar tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonraki dönemlerde, Roma, Bizans, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı gibi çeşitli medeniyetler kaleyi korumuş ve güçlendirmişlerdir. Özellikle Selçuklular döneminde şehre büyük önem verilmiş, kale güçlendirilerek dönemin en önemli tersanelerinden biri haline getirilmiştir. Osmanlılar döneminde de varlığını sürdüren bu tersane, 1887 yılından itibaren resmî olarak hapishane olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Sinop Hapishanesi’nin coğrafi konumu, onun “kaçılması imkânsız” bir yer olarak ün kazanmasında kritik bir rol oynamıştır. Şehir, Boztepe Yarımadası’nın anakara ile birleştiği, en dar yeri 300 metre genişlikte ve 1,5 km uzunluğundaki bir tombolo (berzah) üzerine kurulmuştur. Bu konum, cezaevini adeta doğal bir kale içine yerleştirmiştir.
- Deniz ve Kara Engelleri: Cezaevinden kaçmak isteyen bir mahkûmun önce İç Kale’nin yüksek duvarlarını ve buradaki güvenlikçileri aşması, ardından Dış Kale’den de çıkması ve anakaraya geçmesi gerekiyordu. Dış Kale’nin kapısı 1900’lü yılların başlarına kadar geceleri kapatılarak şehre giriş çıkış kontrol altında tutulmuştur. Bu durum, Sinop Cezaevi’nden kaçışı neredeyse imkânsız hale getirmiştir.
- Doğal Liman Avantajı: Şehrin güneyindeki İç Liman (Ak Liman), gemilerin fırtınalı havalarda dahi güvenli bir şekilde yanaşmasını sağlayan ideal bir doğal limandır. Bu özellik, sadece ticaret gemileri için değil, İstanbul’dan mahkûm getiren gemilerin de limana kolaylıkla yanaşmasına ve mahkûmların güvenli bir şekilde hapishaneye transferine olanak tanımıştır. Karadeniz’in fırtınalı yapısı göz önüne alındığında, bu güvenli liman, Sinop Cezaevi’ne lojistik açıdan önemli bir üstünlük sağlamıştır.
- Engebeli ve Ormanlık Arazi: Bir mahkûm kale ve şehirdeki tüm engelleri aşmayı başarsa bile, Sinop ilinin dağlık, engebeli ve ormanlık yapısı karşısına çıkıyordu. Yerleşimin seyrek olması ve geniş ormanlık alanlar, kaçan bir mahkûmun uzun süre fark edilmeden uzaklaşmasını veya yiyecek bulmasını zorlaştırıyordu. Deniz yoluyla kaçış ise, şehir halkından veya köylülerden tekne desteği olmadan imkânsızdı; halkın devlete olan bağlılığı ve ihbar mekanizması kaçakların kolayca yakalanmasını sağlıyordu.
Ünlü gezgin Evliya Çelebi, 1640 yılında Sinop‘u ziyaret ettiğinde kalenin içindeki cezaevi hakkındaki izlenimlerini Seyahatname adlı eserinde aktararak, buranın “Büyük ve korkunç bir kale” olduğunu, “300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları” ve kuşun bile uçamayacağı bir güvenlik seviyesine sahip olduğunu belirtmiştir. Bu anlatım, cezaevinin ürkütücü ve aşılmaz ününü daha o dönemlerden tescillemiştir. Osmanlı Devleti’nde Tanzimat dönemine kadar hapishane yerine “zindan” terimi kullanılmış olup, kalelerin karanlık, havasız ve nemli kuleleri zindan olarak işlev görmüştür. Sinop Kalesi’ndeki burçlar ve surlar da buranın hapishane-zindan olarak kullanıldığına dair kanıtlar sunmaktadır. 1887 yılında resmen hapishaneye dönüştürülmesiyle, Sinop Hapishanesi, İstanbul’daki Sultanahmet’teki Hapishane-i Umumi’den sonra taşrada kurulan ilk hapishanelerden biri olmuştur.
Mimari Yapı, Mahkûm Koşulları ve Kaçış Denemeleri
Tarihî Sinop Cezaevi, iki katlı, U planlı, kesme taş ve tuğladan inşa edilmiş asimetrik bir yapıdır. Doğu ve batı cephelerinde sık yerleştirilmiş pencerelere sahiptir. Güneydeki bodrum katı dışında, zemin ve birinci katlar koridorlara açılan koğuş sistemine göre düzenlenmiştir. Cezaevinde 50 kişinin kalabileceği 28 koğuş bulunmaktadır. 1939 yılında, İç Kale’nin kuzey bölmesine, Çocuk Cezaevi olarak kullanılmak üzere iki katlı ve dokuz koğuşlu ikinci bir taş bina daha eklenmiştir. Bu üç yapı, mimari açıdan bir bütünlük arz etmektedir. Cezaevinin doğu cephesinde, aynı tarihlerde inşa edilmiş küçük bir hamam da mevcuttur.
Cezaevinin mahkûmlar açısından ürkütücü bir diğer özelliği de kale zemin şartlarıdır. Özellikle kalenin güney duvarına yakın olan disiplin hücreleri ve bazı koğuşlar, deniz seviyesinde olması nedeniyle aşırı rutubetlidir. Bu durum, mahkûmların içeride uzun süre kaldıktan sonra sağlıklı bir şekilde çıkmalarını zorlaştırmıştır. Nitekim, yazar Sabahattin Ali, Sinop’a geldiğinde olduğu adamla, cezasını bitirdikten sonra dönüşeceği adamın farklı olacağını mektuplarından birinde ifade etmiştir, bu da cezaevinin koşullarının mahkumlar üzerindeki derin etkisini göstermektedir.
Yakın tarihte, Sinop Cezaevi’nden bilinen üç kaçış girişimi yaşanmıştır. Bunlardan ilki, ayakkabısının tabanına sakladığı küçük bir testereyle parmaklıkları kesip duvardan tırmanarak denize atlayan bir mahkûm tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak üç gün sonra Ayancık’ta ekmek istemek için girdiği evin tesadüfen bir polisin evi olması üzerine yakalanarak geri getirilmiştir. İkinci bir mahkûm, lağıma dalıp denize doğru yüzerek firar etmeyi başarmıştır. Üçüncü bir kişi ise aynı yolu denemeye kalkmış, ancak önceki kaçış üzerine yapılan parmaklıklar yüzünden daha ileri gidememiş ve geri dönmeyi de başaramayarak boğulmuştur. Bu olaylar, Sinop Cezaevi’nin kaçışa karşı ne denli dirençli olduğunun ve mahkûmlar için ne kadar korkulu bir rüya olduğunun kanıtıdır.
Ünlü Mahkumlar, Edebiyattaki Yeri ve Popüler Kültürdeki Etkisi
Sinop Cezaevi, tarih boyunca koğuşlarında birçok ünlü ismi ağırlamıştır. Bu özelliğiyle yapı, mahkûmiyetini sürdüren pek çok yazarın anılarına, öykülerine ve şiirlerine konu olmuştur. II. Meşrutiyet ile birlikte kapıları siyasi mahkûmlara da açılan cezaevine, 1913 yılında Mahmut Şevket Paşa suikastı sonrasında çoğu yazar, gazeteci ve milletvekili 250’ye yakın kişi sürgün edilmiştir. Cezaevinde kalan ünlü isimlerden bazıları şunlardır:
- Sabahattin Ali: Türk edebiyatının önemli yazarlarından Sabahattin Ali, 26 Aralık 1932 ile 29 Ekim 1933 tarihleri arasında Sinop Cezaevi’nde kalmıştır. Hüküm giyme sebebi Atatürk’e hakaret içeren bir şiir kaleme almış olmasıdır. Yazarın “Aldırma Gönül” şiiri ve “Duvar” adlı öyküsü, bu cezaevindeki zorlu koşullardan izler taşır. Sabahattin Ali’nin kaldığı tek kişilik koğuşu, yatağı ve sazı günümüzde hâlâ ziyarete açıktır.
- Refik Halit Karay: Türk edebiyatının efsane isimlerinden Refik Halit Karay, 12 Haziran 1913’te Mahmut Şevket Paşa suikastı ve İttihat ve Terakki Fırkası’na karşıtlığı nedeniyle sürgün edilmiştir. Sürgün noktalarından biri de Sinop Cezaevi olmuştur. “Şaka” adlı öyküsü, 1915 yılında Sinop Cezaevi’nde geçirdiği dönemi yansıtır.
- Burhan Felek: 1889 doğumlu spor ve düşünce insanı Burhan Felek, gazetecilik, yazarlık ve sporculuk kariyerinde kısa bir süre yargılanıp tutuklanarak Sinop Cezaevi’ne gönderilmiştir.
- Refii Cevat Ulunay: Gazeteci-yazar Refii Cevat Ulunay, Alemdar gazetesinde kaleme aldığı eleştirel yazıları nedeniyle sürgün edilmiş ve Mahmut Şevket Paşa suikastının ardından tutuklanmıştır. Refik Halit Karay ile yakın arkadaş olan Ulunay, sürgün dönemlerinin bir kısmını Sinop’ta birlikte geçirmiştir. “Sayılı Fırtınalar” adlı romanında Sinop Cezaevi’nden çıkanlara yer vermiştir.
- Zekeriya Sertel: Gazeteci ve yazar Zekeriya Sertel, 1925 yılında eşi Sabiha Sertel ile çıkardığı Resimli Ay dergisindeki yazıları nedeniyle İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanarak Sinop’a sürgün edilmiş ve üç yıl kalmıştır.
- Kerim Korcan: Roman ve hikâye yazarı Kerim Korcan, 22 yaşında gizli örgüt kurmak suçuyla yargılanmış ve ünlü şair Nazım Hikmet ile birlikte Donanma Davası’nda 1938-1948 yılları arasında 10 yıl hapse mahkûm edilerek Sinop Cezaevi’nde kalmıştır. “İdamlıklar” adlı öykü kitabında Sinop’un ve cezaevinin fiziksel koşullarına değinmiş, “Tatar Ramazan” ve “Linç” romanlarını da burada yazmıştır.
- Mustafa Suphi: Hukukçu, Türkiye Komünist Partisi’nin kurucusu ve gazeteci-yazar Mustafa Suphi, 1913 yılında İttihatçı rejimi ve haksız savaşları eleştiren yazıları nedeniyle tutuklanarak 15 yıl ceza almış ve bir yılını Sinop Cezaevi’nde geçirmiştir.
Sinop Cezaevi’nin popüler kültürdeki yeri de oldukça önemlidir. Cezaevi, Türk sinema ve televizyon dünyasının ilgisini çekmiş, konusu cezaevinde geçen birçok dizi ve filme doğal plato hizmeti vermiştir. Pardon, Firar, İdam, Parmaklıklar Ardında ve Tatar Ramazan gibi yapımlar, Tarihî Sinop Cezaevi’nin mekanlarında çekilmiş veya burayı konu edinmiştir. Bu çekimler, Sinop’un tanıtımına büyük katkı sağlamış, özellikle “Parmaklıklar Ardında” dizisi sayesinde, film setini ziyaret edenler veya sahnelerin arka planında Sinop’un tarihi ve doğal güzelliklerinin gösterilmesiyle turistik canlılık artmıştır. Yetkililer, Sinop Cezaevi’nin doğal dokusunun bozulmamış olmasının, dönem filmleri ve dizileri için aranan bir mekân haline gelmesini sağladığını vurgulamaktadır.
Günümüzde, Sinop Tarihi Cezaevi ve Müzesi, yıllık ortalama 300 binin üzerinde ziyaretçi ağırlayan önemli bir turizm merkezidir. Cezaevi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmesinin ardından ziyaretçi sayısını her yıl artırmıştır. Restorasyon çalışmaları ile birlikte, gelecekte burada Sabahattin Ali Müzesi ve Antik dönem ile Selçuklu ve Osmanlı dönemi kadınlarını anlatan bir Kadın Müzesi oluşturulması planlanmaktadır. Bu müzelerle birlikte yıllık ziyaretçi sayısının 1 milyona çıkarılması hedeflenmektedir.
Sonuç
Tarihî Sinop Cezaevi, Sinop şehrinin coğrafi konumu ve doğal kale yapısıyla iç içe geçmiş, eşsiz bir tarihi ve kültürel mirası temsil etmektedir. “Girilir ama çıkılamaz” ününü, denize hâkim konumu, yüksek ve kalın kale duvarları, iç kale sistematiği ve çevresindeki zorlu doğal koşullarla pekiştirmiş, adeta “Anadolu’nun Alcatraz’ı” olarak anılmıştır. 1887’den 1999’a kadar hapishane olarak hizmet vermiş, ardından 2000 yılında müzeye dönüştürülerek kültürel amaçlı ziyarete açılmıştır.
Bu yapı, sadece bir hapishane olmanın ötesinde, Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi gibi pek çok ünlü yazar, düşünür ve siyasetçinin hayatında derin izler bırakmış, onların eserlerine ilham kaynağı olmuştur. Edebiyatın ve sanatın zorlu koşullara rağmen yeşerebildiği bir mekân olarak, Tarihî Sinop Cezaevi, Türk kültür tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Bugün, filmlere ve dizilere ev sahipliği yaparak Sinop’un tanıtımına ve turizmine büyük katkı sağlayan bu tarihi mekân, geçmişin zorlu ruhunu ve direncini günümüze taşımaktadır. Gelecekte planlanan Sabahattin Ali Müzesi ve Kadın Müzesi gibi projelerle, Tarihî Sinop Cezaevi ve Müzesi’nin kültürel ve turistik cazibesinin daha da artırılması hedeflenmektedir. Böylece, Sinop şehri, yüzyıllardır olduğu gibi, Tarihî Sinop Cezaevi ile anılmaya devam edecek, ziyaretçilerine hem tarihin acı gerçeklerini hem de kültürel dönüşümün umudunu sunacaktır.
Kaynakça
Kitaplar ve Makaleler
- Yılmaz, Cevdet. “Tarihi Sinop Kalesi Cezaevi”. Doğu Coğrafya Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 22, (2009), ss. 1-15.
- Akkan, E. (1975). Sinop Yarımadasının Jeomorfolojisi. Ankara Üniversitesi, DTCF Yay. No:261, Ankara.
- Ersoy, T. (1997). Sinop’un Hanı; Sinop Hapishanesinin Tarih ve Edebiyattaki Yeri. Sorun Yay., İstanbul.
- Kuru, A. Ç. (2004). Sinop Hapishanesi. Atatürk Yüksek Kurumu Yay. No: 297, Ankara.
- Şen, Ö. (2007). Osmanlı’da Mahkûm Olmak; Avrupalılaşma Sürecinde Hapishaneler. Kapı Yay., İstanbul.
İnternet Kaynakları
- ruready. “‘Giren, Çıkamaz’ Diye Bilinen, Duvarlarına Bir Tarihi Nakşeden Sinop Cezaevi”. Onedio, 03 Mart 2022.
- Gücüklüoğlu, Gökhan. “Sabahattin Ali için kaldığı cezaevinde müze yapılacak”. Anadolu Ajansı, 29 Haziran 2018.
- “Tarihî Sinop Cezaevi”. Vikipedi, özgür ansiklopedi.
- “Çekilen filmler Sinop Tarihi Cezaevini yıldız yaptı”. Vitrin Haber, 14 Ağustos 2016.
- Kumkaya, Furkan. “SİNOP KAPALI CEZAEVİ | ZİNDANLAR VE ÇOCUK KOĞUŞLARI”. YouTube, [Video transkripti].

