adana

ADANA’NIN MODERNLEŞME YOLCULUĞU: 19. YÜZYILDA TARIM, TİCARET VE SANAYİ

Giriş

Adana, tarihi M.Ö. 2000’lere uzanan köklü geçmişiyle Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir ve bu uzun tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Özellikle 16. yüzyıla kadar göçebe aşiretlerin yaşam alanı olan Adana, 19. yüzyılda önemli sosyo-ekonomik değişimlere sahne olmuştur. Bu dönem, Adana’nın bir tarım bölgesi olmaktan çıkıp, özellikle pamuk üretimi ile öne çıkan bir merkez haline gelmesini, sanayi, ticaret ve ulaşım alanlarında önemli atılımlar yapmasını ve modernleşme sürecine girmesini sağlamıştır.

Bu blog yazısı, 19. yüzyılda Adana Vilayetinin idari yapısından nüfus özelliklerine, şehircilik sorunlarından tarımsal ve endüstriyel gelişimine, ticaret hacminden ulaştırma ağlarına, maliye ve bankacılık sisteminden sağlık ve eğitim hizmetlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede gerçekleşen sosyo-ekonomik dönüşümleri derinlemesine inceleyecektir. Aynı zamanda, Türkmen ve Yörük aşiretlerinin kentin sosyal, kültürel ve sanatsal yapısındaki devam eden önemli yerini de vurgulayacaktır.

Adana’nın Tarihi ve İdari Gelişimi

Adana’nın adı, Luwi dilindeki “Ana Tanrıça Ülkesi” anlamına gelen “Ada” (Ana tanrıça) ve “Wana” (ülkesi) kelimelerinden türemiştir. Tarih boyunca Luvi, Arzava, Kizvatna, Hitit, Kue, Asurlular, Kilikya, Pers, Makedonya, Selökid krallıkları, Çukurova korsanları, Romalılar, Bizans İmparatorluğu ve İslam egemenliği altında kalmıştır. 1353-1517 yılları arasında Ramazanoğulları tarafından yönetildikten sonra, 1517’de Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. Ramazanoğulları, Adana’nın Sis, Ayas ve Payas bölgelerine yerleştirilmiş bir Türkmen boyuna mensuptu ve Adana’da hem idari hem de mimari açıdan yerleşime ve kentsel gelişime katkıda bulunmuşlardır.

1608’de doğrudan bir Osmanlı eyaleti olan Adana, bölgedeki karışıklıklar nedeniyle 1641-1699 yılları arasında bazı aşiretlerin zorunlu iskân bölgesi olarak kullanılmıştır. 1833-1840 döneminde Mısırlı İbrahim Paşa’nın yönetimine giren bölge, 1865’ten itibaren “Fıkra-i Islahiye” uygulamalarıyla devlet otoritesinin yerleştirilmesine tabi tutulmuştur. Bu dönemde, Adana daha önceleri Halep vilayeti içinde yer alırken, 1867’de bağımsız bir vilayet haline getirilmiş ve yeni kazalar oluşturularak idari teşkilatlanma güçlendirilmiştir. 19. yüzyılın sonuna kadar Adana Vilayeti, Adana, İçel, Kozan ve Cebel-i Bereket olmak üzere 4 sancak, 19 kaza, 23 nahiye ve 1629 köyü kapsıyordu. Adana merkez sancağı ise Adana, Tarsus, Karaisalı ve Mersin’den oluşmaktaydı.

Nüfus Yapısı ve Aşiretlerin İskanı

Adana’nın nüfus yapısı, yüzyıllar boyunca süregelen göçler ve zorunlu iskanlarla şekillenmiştir. 1530-1533 yıllarındaki sayıma göre Adana sancağının nüfusu 10.525 hane ve 4.090 mücerret (bekar erkek) iken, 1831’de erkek nüfusu 32.073’e yükselmiştir. 1860’larda Adana merkezinin nüfusu yaklaşık 30.000 kişiye ulaşmıştır. 1885’te ise Adana Vilayetinin toplam nüfusu 400.118 olup, bunun 341.376’sı Müslim, 58.742’si gayrimüslim tebaadan oluşmaktaydı.

1890 yılı öncesinde, Adana Vilayetinin nüfusu 403.430 kişiye ulaşmış ve kilometrekare başına 11 kişi düşmekteydi. Bu nüfusun 158.000’i Müslüman, 173.389’u Hıristiyan ve 72.050’si diğer farklı dinlerdendi. Bölgede yaşayan çeşitli topluluklar ve onların sosyo-ekonomik rolleri şunlardır:

  • Müslüman ve Osmanlı kökenliler: Genellikle resmi görevlerde ve yönetici kadrolarda istihdam edilmiş, geniş mülklere sahipti.
  • Çerkezler: Adana, Kozan ve Cebel-i Bereket çevresine son 25 yılda göç etmişlerdi.
  • Kürtler ve Türkmenler: Göçebe yaşam sürdürmekteydi.
  • Yörükler: İçel sancağı civarında yaşar ve tarımla uğraşmazlardı.
  • Fellahlar: Adana ve Cebel-i Bereket sancakları civarında tarım ve bahçecilikle uğraşırdı.
  • Tahtacılar: Tahta işleriyle ilgilenirlerdi.
  • Ermeniler: Daha çok Adana, Kozan ve Cebel-i Bereket sancakları civarında bulunurdu.
  • Ortodoks Rumlar: İç Anadolu’dan (özellikle Niğde’den) göç etmiş, çalışkan ve ticaretle uğraşan bir kesimdi.
  • Müslüman Araplar ve Ortodokslar: Suriye ve Lübnan kökenli olup, özellikle Tarsus ve Mersin civarında yaşarlardı.
  • Katolik Latinler: Adana sancağında ve Mersin’de otururlardı.
  • Yahudiler, İranlılar ve Afgan kökenliler: Az sayıda bulunmaktaydı.

Onaltıncı yüzyıl sayım defterlerine göre Çukurova’da göçebe aşiretler yaşamış ve kıyı şeridi dışında köy tipi yerleşmeler yoktu. 17. yüzyılın sonlarına doğru ova, nüfusun çoğunluğunun göçebe olması nedeniyle bakımsız kalmıştır. Ticaret ve taşımacılığın kavşak noktası olan bu bölgenin güvenliğini sağlamak ve araziyi tarıma açmak amacıyla, 1690’lardan sonra merkezi yönetimce konar-göçerlerin zorunlu iskânına başlanmıştır. Ancak bazı oymaklar yerleşik düzene uyum sağlayamamış, huzursuzluklar yaşanmış ve eşkıyalık faaliyetleri başlamıştır. Ünlü halk ozanları Dadaloğlu ve Aşık Mustafa, bu zorunlu iskâna karşı duyulan tepkileri şiirlerinde dile getirmişlerdir. 19. yüzyılda Fıkra-i Islahiye aracılığıyla Adana sancağında 9.067 hane (767 gayrimüslim ve 8.300 Müslim), Kozan sancağında ise 12.381 hane (2.446 gayrimüslim ve 9.935 Müslim) zorunlu iskâna tabi tutulmuştur.

Şehircilik ve Belediyecilik Hizmetlerinin Gelişimi

adana

 

Ondokuzuncu yüzyılın sonuna kadar Adana, şehircilik açısından önemli sorunlar yaşamıştır. Kentte temizlik hizmetleri yetersizdi; meydanlar ve arsalar çöplük halindeydi, sokaklara çöp atılıyor, yayalar sokaklarda rahatça gezemiyordu. Mahallelerde kokulu gölcükler ve durgun sular bulunurken, Seyhan Nehri’nin alt ve üst kısımlarında dericiler yer almaktaydı. Sokak ve dükkanların süpürülmesi alışılmadık bir durumdu ve mezbahalar kentin ortasında yer alıyordu. Sıcaklar nedeniyle sıtma ve humma gibi hastalıklar yaygındı. Kentte cadde olarak nitelendirilebilecek bir yol yoktu ve ilk binek arabası ancak 1860’ta getirilmiştir.

Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına kadar Adana’da düzenli bir belediye örgütü ve hizmetleri bulunmuyordu. Kent hizmetlerini genellikle vakıflar sağlamaya çalışıyordu ve Adana ili sınırları içinde yaklaşık 350 vakıf faaliyet gösteriyordu. 1870’lerde muhtesiplik ve ihtisap ağalığı kurumları oluşmuş, bunlar gıda fiyatlarını ve tartı araçlarını denetlemişlerdir. Adana’nın ilk belediye reisi, 1870’lerde vali Halil Paşa döneminde Gözlüklü Süleyman Efendi olmuştur. Şair Ziya Paşa’nın 1879’daki valiliği döneminde şehre yeni bir çehre kazandırmak için çalışmalar yapılmış, ancak şehircilik ve belediye örgütünün gerçek anlamda güçlenmesi Bahri Paşa döneminde ve 1900’lere doğru başlamıştır.

Tarım: Adana Ekonomisinin Omurgası

Adana, “bir çiftçi ülkesi” olarak tanımlanmakta ve pamuk, bağcılık, meyvecilik, narenciye ve sebze üretimiyle dikkat çekmekteydi. Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında, sanayi devriminin etkisiyle Çukurova dünya pazarına açılmış ve pamuk ekimi Adana’da giderek daha fazla önem kazanmıştır. Daha önceleri tarım ağırlıklı olarak tahıla, özellikle pirince dayalıydı. 1839’lardan sonra Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa döneminde tarımsal gelişmeler yaşanmış, pamuk, buğday ve arpa üretiminde verimi artırmak için ekim tekniklerinde yenilikler yapılmış ve işçilerin çalışma koşullarında iyileştirmeler sağlanmıştır.

Ondokuzuncu yüzyıl sonlarında Adana vilayetinin toplam arazisinin önemli bir kısmı işlenebilir nitelikteydi ve ilkel tekniklere rağmen gübre kullanımıyla yüksek verim elde edilebiliyordu. 1890’da ormancılık da Adana’nın önemli katkıda bulunduğu bir sektör haline gelmiştir. Ziraat Bankası, 1889’dan itibaren Adana’nın tarımsal kredi ihtiyacını karşılamak üzere faaliyet göstermiş, ancak bankanın tarımsal sermaye ihtiyacının sadece 1/10’unu karşılayabildiği ve üreticinin özel kredi piyasasına bağımlı kaldığı belirtilmiştir.

Adana ve Pamuk: Adana ve pamuk kelimeleri her zaman bir arada anılır ve pamuk, Adana bölgesinde ilk çağlardan beri ekilmektedir. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde pamuk ekimi yörenin ihtiyacını karşılayacak düzeye ulaşmış, ancak ilkel yöntemlerle işleniyordu. 1830’larda ekim tekniği açısından özel bir önem verilmiş ve İbrahim Paşa zamanında gelişim göstererek 1850’lerde 50.000 balyaya ulaşmıştır.

Amerikan İç Savaşı (1861), Adana’nın pamuk üretiminde dünya çapında bir dönüm noktası olmuştur. Amerika’dan pamuk tedarikinin kesilmesi ve dünya pamuk fiyatlarının hızla artması, İngiltere’yi Türkiye’den pamuk temin etmeye yöneltmiştir. Osmanlı hükümeti, İngilizlerin teşvikiyle pamuk tarımını desteklemiş, köylüye arazi ve tohum dağıtmış, hatta pamuk yetiştirenlere madalya vermiştir. 1863’te, Avrupa’dan ithal edilen pamuk tohumları ve tarımsal makineler için 10 yıllık gümrük vergisi muafiyeti kararı alınmıştır. Ancak Amerikan İç Savaşı sonrası dünya pamuk fiyatlarının düşmesiyle pamuk ekimi azalmaya başlamış, 19. yüzyıl sonlarına doğru üretim 2.000 balyaya düşmüş, ancak 1909’da 76.000 balyaya çıkarak sonraki yıllarda daha da artmıştır. 1890 yılında Mersin’den yapılan toplam ihracatın yaklaşık üçte birini pamuk oluşturmaktaydı.

Adana ve Tütün: Tütün, Adana açısından da önemli bir tarımsal sanayi ürünüdür. Osmanlılar tütünle dört yüzyıl önce tanışmış, 18. yüzyılın sonlarına doğru tütün gelirleri savaş finansmanında kullanılmıştır. 19. yüzyılın sonunda kurulan Düyûn-u Umumiye ve Reji İdaresi, tütün üretim, tüketim ve ticaretini kontrol etmiştir. Bu bağlamda, Adana’da 1895’te bir sigara fabrikası kurulmuştur. Ayrıca Adana vilayeti, demir, bakır, sülfür, kurşun, krom ve gümüş gibi madenler açısından da zengindi ve önemli bir tuzla bölgesidir.

Sanayi, Ticaret ve Ulaştırma

Adana sanayisi başlangıçta tarım sektörüne dayalı olarak kurulmuştur. Osmanlı Devleti’ndeki toplam 1103 fabrikanın 35’i Adana’da bulunmaktaydı. Adana’daki ilk gerçek fabrika, 1864 yılında Justin Daudet tarafından kurulan çırçır fabrikasıdır. 1908’e gelindiğinde Adana’da 500 çırçır fabrikası vardı. 1901’de ilk bez fabrikası ve 1902’de ilk un fabrikası kurulmuştur. Halı ve kilim dokumacılığı ile tilki, keçi ve manda dericiliği de gelişmiş durumdaydı. 1830’lardan sonra Adana’da ücretli sanayi işçisi sınıfı oluşmuş ve işçi-işveren ilişkileri İbrahim Paşa zamanında düzenlenmiştir. Ancak işçilerin sendikalaşması ancak 20. yüzyılın ortalarına doğru gerçekleşmiştir.

Adana, Mersin yoluyla Avrupa, Amerika, Mısır ve İstanbul’dan gelen maddeleri iç piyasaya ve doğuya gönderen önemli bir ticaret merkezi olagelmiştir. Çevre bölgelerin ürünleri buradan iç piyasaya gönderildiği gibi, Anadolu’nun doğu vilayetlerinin ürünleri de dış dünyaya yine Adana üzerinden gönderilirdi. Buna rağmen, 19. yüzyılda ticaret koşulları ilkeldi ve borsa binası bile yoktu. Ancak 1894’te Türkiye’nin ilk Ticaret Odası Adana’da kurulmuştur. Bu dönemde Adana’nın ekonomik ve ticari hayatına genellikle Hristiyanlar hâkimdi. İhracat ürünleri arasında tahıl, pamuk, kereste, küçükbaş hayvan ve deri öne çıkarken, pamuk özellikle Avrupa’da oldukça ünlüydü. 1890 yılında Mersin’den yapılan toplam ihracat 15,2 milyon frank değerindeydi.

Adana, ilk çağlardan günümüze kadar Anadolu’yu Ortadoğu’ya bağlayan askeri, ticari ve idari bir ulaşım kavşağı olmuştur. 19. yüzyılın ikinci yarısında Çukurova ve özellikle Adana’yı dünya pazarlarına bağlamayı hedefleyen birçok demiryolu projesi geliştirilmiştir. Mersin-Adana demiryolu hattı, 1886’da işletmeye açılan ulusal nitelikteki ilk Osmanlı şirketleri tarafından inşa edilen hatlardan biriydi. Bu hat, 1889’da 27.804 yolcu ve 20.772 ton mal, 1890’da ise 38.507 yolcu ve 36.612 ton mal taşımıştır.

Ancak kolera salgını, kötü hasat ve su baskınları gibi nedenlerle beklenen verimi tam olarak sağlayamamıştır. 1908’de Almanlara satılan bu hat, daha sonra millileştirilmiştir. Kentsel gelişim ve ulaşım etkileşimi, özellikle sanayi devrimi sonrasında, Adana’da diğer dünya kentleriyle paralellik göstermiştir, ancak zamansal açıdan bir gecikme yaşanmıştır. Modern karayolu güzergahları 1945’ten sonra Adana’ya ulaşmış, 1960’lı yıllarda ise bölgesel karayolu ağı ve havaalanının gelişimi şehrin gelişimini hızlandırmıştır.

Sağlık ve Eğitim Alanındaki Gelişmeler

Adana Vilayeti, Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli salgın hastalıkların görüldüğü bölgelerden biriydi. 1717, 1827, 1840’lar, 1865 ve 1895’te kolera salgınları binlerce insanın ölümüne neden olmuştur. Salgınlarla mücadele için 1838’de karantina uygulamaları başlatılmış ve Tanzimat döneminde de sürdürülmüştür.

Adana’da açılan ilk sağlık kurumu, 1855’te (bazı kaynaklara göre 1885’te) hizmete giren hastanedir. 1896’da vali Faik Paşa’nın emriyle Adana Memleket Hastanesi’nin yapımına başlanmış ve 1898’de tamamlanarak Belediye Hastanesi adını almıştır. 1940’ların sonunda kentte 20 muvazzaf, 62 serbest doktor, 11 eczane, 3 genel ve 1 özel hastane ile doğumevi bulunmaktaydı.

Eğitim alanında ise, 17. yüzyıl ortalarında Adana’da 22 medrese bulunmaktaydı. Tanzimat’ın ilanıyla (1839) birlikte Maarif Islah Komisyonu kurulmuş ve Adana’da geleneksel, çağdaş ve azınlıklara yönelik okullar bir arada varlık göstermiştir. 1860’ta “ıslahhane mektebi” açılmıştır. 1869-70 salnamelerine göre Adana’da 82 rüştiye öğrencisi bulunurken, bu sayı 1876’da 6 rüştiye ve 328 öğrenciye yükselmiştir. 1883’te Vali Abidin Paşa döneminde Askeri İdadi binası inşa edilmiş, daha sonra yönetici yetiştirmek üzere Mekteb-i İdadi Mülkiye’ye dönüştürülmüş ve 1889’da Adana Erkek Lisesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.

1890 yılına gelindiğinde Adana’da toplam 101 okulda 3923 öğrenci eğitim görmekteydi. Bu okullar arasında Müslüman, Ermeni, Rum ve Arap, Katolik ve Protestan okulları bulunmaktaydı. Özellikle gayrimüslim okulları ve yabancı okullar da Adana’da önemli bir yer tutmaktaydı. 1903 yılında Adana Sancağı’nda 54 yeni usul (Usûl-ı Cedide) ve 36 eski usul (Usûl-i Atika) olmak üzere toplam 90 ilkokul, ayrıca 25 medrese ve birkaç rüştiye mektebi mevcuttu.

Kültür ve Sanat

Adana kültürü, binlerce yıllık geçmişin bir uzantısı olarak Hitit, Kilikya, Roma-Bizans, Ermeni, Kürt, Arap ve Türk kültürlerinin sentezini yansıtır. Geç Hitit döneminden kalma Karatepe-Aslantaş kalıntıları ve Helenistik döneme ait Hadrian’ın zafer takı gibi tarihi eserler bu zenginliği göstermektedir. Toroslar’a yerleşen Yörük ve Türkmen aşiretleri, uzun yıllar dış dünyaya kapalı kalarak Türk-Müslüman kültürünü korumuşlardır. Ancak 19. yüzyılda Adana halkının ovalık kesimlere yerleşmesiyle birlikte kültürel değişimler de yaşanmıştır.

Adana yöresinde genellikle tarıma dayalı el sanatları ve tarımsal araçlar üretimi gelişmiştir. Saban, düven ve yaba yapımının yanı sıra ağaç işçiliği, demircilik, bakır ve metal işlemeciliği, toprak kap-kacak ve seramikçilik gibi el sanatları da öne çıkmaktadır. Kilim, çorap, heybe, çadır ve halı üretimi önemli bir yer tutmuş; Adana halıları 1862 Paris Uluslararası Sergisi’nde dikkat çekmiştir. Adana’da ilk tiyatro ise 1880’de vali Ziya Paşa döneminde kurulmuştur.

Sonuç

Ondokuzuncu yüzyıl, Adana’nın M.Ö. 2000’lerden beri süregelen yerleşim ve kültürel birikiminin üzerine modernleşme ve gelişmenin temellerinin atıldığı bir dönem olmuştur. Yüzyılın başlarında bir pamuk üretim merkezi olarak öne çıkan şehir, Amerikan İç Savaşı’nın etkisiyle dünya pamuk ticaretinde kilit bir rol oynamıştır. Bu tarımsal dönüşüm, sanayinin gelişmesini tetiklemiş; 1864’te ilk çırçır fabrikasının, 1894’te Türkiye’deki ilk Ticaret Odası’nın kurulması gibi önemli adımlarla Adana, ekonomik altyapısını güçlendirmiştir.

Ulaşım alanındaki gelişmeler, özellikle Mersin-Adana demiryolunun 1886’da açılmasıyla Adana’nın askeri, ticari ve lojistik bir kavşak noktası rolü pekişmiştir. Mali yapıda ise, Düyûn-u Umumiye ve Reji idarelerinin Adana’daki faaliyetleri, tütün ve tuz gelirleri üzerinden önemli mali uzantılar yaratmıştır.

Ancak bu gelişim süreci sancılı olmuştur. Şehircilik açısından önemli sorunlar yaşanmış, belediyecilik hizmetleri yetersiz kalmış ve salgın hastalıklar nüfusu tehdit etmiştir. Eğitim alanında geleneksel medreselerin yanı sıra modern ve azınlık okulları da yaygınlaşmış, Vali Abidin Paşa döneminde önemli eğitim kurumları açılmıştır. Tüm bu değişimlere rağmen, Türkmen ve Yörük aşiretlerinin kentin sosyal, kültürel ve sanatsal yapısındaki etkileri günümüzde de sürmektedir, bu da Adana’nın çok katmanlı ve zengin kültürel dokusunu koruduğunu göstermektedir. 19. yüzyıl, Adana için gelenekselden moderne geçişin, zorluklar ve başarılarla dolu bir dönüşüm çağı olmuştur.

Kaynakça

Çakmak, Nilay Konur. (2019). OSMANLI’DA SANAYİLEŞME: ADANA’DA FABRİKALAŞMA SÜRECİ (1864-1912). Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yüksek Lisans Tezi).

Cevdet Paşa, Ahmet. (Çeşitli yıllar). Tezâkir ve Maruzat gibi eserleri.

Falay, Nihat. (Makalenin kendisi). “19.Yüzyılda Adana’nın Sosyo Ekonomik Yapısında Gerçekleşen Değişimler”.

Halaçoğlu, Yusuf. (1973, 1997). “Fırka-i İslâhiye ve Yapmış olduğu İskân” ve XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi gibi eserleri.

Karsandık, Özlem. (Makalenin kendisi). “Maârif Salnâmelerine Göre Adana Sancağı’nda Eğitim- Öğretim (H.1316-1321/M.1898-1903)”.

Kütük, Abdurrahman. (Makalenin kendisi). “Çukurova Türkmenlerinin Son İskânı”.

Orhonlu, Cengiz. (1987). Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı.

Pamuk, Şevket. (2005). Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914.

Sofracı, İhsan Erdem ve Ergenoğlu, Mehtap. (Makalenin kendisi). “DEVLETİN MÜLTEZİMLERLE UZLAŞMA YÖNTEMLERİ: XVIII. YÜZYIL ADANA SANCAĞI ÖRNEĞİ”.

Umar, Nur ve Sarı, Fatma Zehra. (2020). “Geç Dönem Osmanlı Sağlık Yapılarının Gelişiminin Adana Vilayeti Örneği Üzerinden İncelenmesi”. Art-Sanat, sy. 14, ss. 469-93.

Yağcı, Öner. (2006). Dadaloğlu Yaşamı ve Bütün Şiirleri. İstanbul: Gün Yayıncılık.

Yurt Ansiklopedisi. (1981). (Adı belirtilmeyen ilgili ciltleri).

Zabun, Sezgin. (2021). “Osmanlı Devletinde Tütün Ticareti: Aslıoğlu Serahim’e Ait Adana Tütün Fabrikası Örneği”. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Dergisi, 24(2), ss. 622-634.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) Belgeleri. (Farklı tasnif ve tarihlerden çeşitli belgeler) [63, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 74, 77 ve diğerleri].

Maârif Salnâmeleri (H.1316-1321 / M.1898-1903 dönemine ait).

Adana’nın Antik Çağ’daki ilk yerleşim yerlerinden Tepebağ Höyüğü turizme kazandırılacak. (İsmihan Özgüven, 24.07.2021 tarihli haber).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir