HİSSE SENETLERİNE YATIRIMDA AAOIFI KURALLARI
AAOIFI’nin oluşturulması, uluslararası düzeyde İslâmi ilkelerle uyumlu muhasebe standartları oluşturma vesilesiyle ilk defa 1991 yılında Bahreyn Manama’da başlamıştır. Uluslararası özerk bir kuruluş olan ve kâr amacı gütmeyen AAOIFI, İslâmi bankacılık ve finans sektörüne yönelik İslâmi standartların yanı sıra muhasebe, denetim, kurumsal yönetim ve etik konularında uluslararası düzeyde standartlar düzenlemekte ve geliştirmektedir. Bugün birçok ülkede gönüllülük esası ile Umman’da ise yasal zorunlulukla uygulanmaktadır. AAOIFI’nın yerine getirdiği temel işlevler; İslâmi finans kurumları ile ilgili muhasebe ve denetim uygulamaları hazırlamak, geliştirmek, yayınlamak ve bunları yorumlamak; geliştirdiği muhasebe ve denetim uygulamalarını eğitimler, seminerler, süreli yayınlar ile İslâmi finans kurumlarına iletmek; oluşturduğu standartları gözden geçirerek gerek görüldüğünde değişiklik yapmak şeklindedir (Ersoy, Çatıkkaş ve Yatmaz, 2018, s. 96).
AAOIFI’nin hisse alım satımına ilişkin standartlarında İslâmi uygunluğa sahip olmayan işlem ve meşru olmayan mallar ise konvansiyonel finansal hizmetler, alkollü içecekler, domuz eti ve haram gıda ürünleri, tütün, uyuşturucu, klonlama, sigorta, vadeli altın ve gümüş ticareti, faizli kira geliri, silah ve savunma sanayi, eğlence, kumar, oteller, restoran ve barlar, pornografi olarak sayılabilmektedir. AAOIFI’ nin standardında şöyle bir hüküm yer almaktadır: “Kural olarak ana faaliyet alanı İslâmi hükümlere uygun olmakla birlikte kimi zaman faizli işlem veya diğer mahzurlu malların ticaretini yapan şirketlere ortak olmak ve bu şirketlerin hisse senetleri ile işlem yapmak (bu hisse senetlerine yatırım yapmak veya bunların ticaretini yapmak) kesinlikle haramdır. Ancak belli şartlar doğrultusunda yapılacak ortaklık veya işlemler (yatırım veya ticaret) bu genel kuraldan istisna edilmiştir”.
AAOIFI’nin hisse alım satımına ilişkin standartlarına göre, bir şirket İslâm’a aykırı faaliyetlerde bulunmuyor ise bu şirketlerin hisse senetlerinin ihracı uygundur. Mevcut hissedarların adil bir davranış sergilediği sürece sermaye artırımı için hisse senedi ihraç etmesi caizdir. İmtiyazlı hisse senetlerinin ihracı ise tasfiye ve kâr dağıtımında öncelik hakkı tanıdığı için caiz değildir. Temettü hisse senetlerinin ihracı ise temettü hissedarlarının sermaye hissedarlarından daha az kâr almasından ve tasfiye durumunda sermaye hissedarlar haklarını almadan hak sahibi olamayacakları için caiz görülmemiştir (Güven ve Yazıcıoğlu, 2019, s. 83).
AAOIFI Standartları
Uluslararası kabul görmüş AAOIFI standartları aşağıdaki gibidir (Sarı ve Nesimioğlu, 2011, s. 60):
- Şirketin kuruluş amacı, kuruluş gayesi ve faaliyetle alanları İslâmi prensiplerle çelişmiyorsa bu şirketin hisseleri alınıp satılabilir. Dolayısıyla ana sözleşmesinde yasaklı faaliyetlere dair mal veya hizmet ticareti gibi işlemlerde bulunacağını içeren bir madde yer almamalıdır.
- Şirketin aldığı vadesi ne olursa olsun faizli kredinin toplamı tüm hisse senetlerinin toplam piyasa değerinin %30’unu aşmamalıdır. Esas itibariyle uygun olan faizli kredi almanın meşru olmadığıdır.
- Şirketin faiz geliri elde etmek için konvansiyonel bankalardaki vadeli hesaplara yatırdığı mevduat toplamı tüm hisse senetlerinin toplam piyasa değerinin %30’unu aşmamalıdır.
- Şirketin fıkhi olarak meşru olmayan işlemlerden elde ettiği gelir, toplam gelirinin %5’ini aşmamalıdır.
- Sınırları verilen oranların tespitinde şirketin en son bilançosuna bakılır veya uzman bir mali müşavirlik/muhasebe kurumuna müracaat edilir.
- Şirketin yasaklı faaliyetlerden elde edilen gelirlerinden hisse senedi başına düşen kazancın, mahzurlu gelir oranı esas alınarak aşağıda açıklanan yöntemler doğrultusunda elden çıkarılması gerekir. Caiz olmayan faaliyet ve işlemlerden şirketin arınması gereklidir ama bu işlemi yaparken hileli durumlara bulaşılmaması önemlidir. AAOIFI, şirketin ana faaliyetleri İslâmi usullere uygun ama bazı konularda faaliyetlere caiz olmayan faaliyetlerden bir gelir söz konusu oluyorsa belli oranlar çerçevesinde arındırılmasını caiz olarak kabul etmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere şirket ana faaliyet konusu İslâmi uygunluğa sahip olsa da uygunsuz geliri olan şirketler için bazı istisnalar getirilmiştir. Bu istisnalar, bazı finansal oranlar için belirlenmiş eşik değerleri aşmayan şirketlerin de İslâmi uygunluğa sahip şirket kategorisinde değerlendirmelerini olanaklı kılmıştır. Dolayısıyla İslâmi uygunluğa sahip firmaların belirlenmesinde kabaca iki aşama olduğu anlaşılmaktadır. İlk aşama şirket ana faaliyet konusu ile ilgili olan sektörel tarama, diğer aşama ise şirketin finansal oranları ile ilgili olan finansal oran taramasıdır (Dede, 2017, s. 127).
KAYNAKLAR
Dede, K. (2017). Katılım Bankalarında Hazine Ürünleri ve Sermaye Piyasası Uygulamaları. İstanbul: Türkiye Katılım Bankaları Birliği.
Ersoy, M., Çatıkkaş, Ö. ve Yatmaz, A. (2018). İslami Muhasebenin Geleneksel Muhasebe ile Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Araştırmaları Dergisi, 4(1), 96–110. doi:10.25272/j.2149-8407.2018.4.1.06
Güven, O. ve Yazıcıoğlu, İ. E. (2019). İslami Sermaye Piyasası Araçları ile Konvansiyonel Sermaye Piyasası Araçlarının Benzerlikleri ve Farklılıkları Yönünden İncelenmesi. ISEFE içinde (ss. 77–88).
Sarı, S. ve Nesimioğlu, Ş. Ö. (2011). İslami̇ Fi̇nans Açısından Katılım Endeksi̇ ve Hi̇sse Senetleri̇. ISEFE içinde (ss. 56–68). İstanbul.