İSLAMİ SERMAYE PİYASALARI: FİNANSAL VARLIKLAR VE OPERASYONEL İŞLEMLER ÜZERİNE BİR ANALİZ
Giriş
Modern finansal sistemin temel unsurlarından biri olan sermaye piyasaları, fon fazlası olan yatırımcılar ile fon ihtiyacı olan girişimciler arasında çeşitli araç ve aracılar vasıtasıyla köprü görevi görmektedir. Etkin ve sağlıklı işleyen sermaye piyasaları, ekonomik gelişme ve kalkınmada hayati bir rol üstlenmektedir. Ancak, geleneksel sermaye piyasaları, İslami yatırımcılar ve girişimciler açısından birçok yönden uygun bir görünüm arz etmemektedir. 1970’lerde bankacılık alanında başlayan İslami finans uygulamalarının ardından, 1990’lı yıllarda İslami sermaye piyasalarına olan ihtiyaç belirginleşmiştir. Bu bağlamda, İslami sermaye piyasaları literatürüne teorik bir zemin kazandırmak amacıyla, 1990’lı yıllardan bu yana yapılan kalitatif çalışmaların analitik bir değerlendirmesi önem arz etmektedir.
Bu çalışma, sermaye piyasalarına ilişkin İslami ilkeleri, finansal varlıklar ve operasyonel işlemler olmak üzere iki ana başlık altında ele almayı amaçlamaktadır. Finansal varlıklar kapsamında imtiyazlı hisse senetleri, tahviller, forward ve futures kontratlar, opsiyon ve SWAP sözleşmeleri incelenirken, operasyonel işlemler başlığı altında ise spekülasyon, manipülasyon, açığa satış ve marj hesabı konularına odaklanılacaktır. Temel amaç, fıkhi değerlendirmelerden ziyade, İslam âlimleri ve iktisatçılarının 1990’lı yıllardan itibaren oluşturduğu birikimi finans kuramı bağlamında analitik olarak sınıflandırmaktır. Bu doğrultuda, İslami sermaye piyasalarının temel prensipleri, çeşitli finansal araçların ve işlemlerin İslami uygunluğu detaylı bir şekilde değerlendirilerek, konuya ilişkin kapsamlı bir bakış açısı sunulacaktır.
I. İslami Sermaye Piyasalarının Temel İlkeleri ve Yapısı
İslami sermaye piyasası, her türlü alım-satım işlemi ve diğer operasyonların İslami prensip ve gerekliliklere göre yapıldığı menkul kıymet piyasaları olarak tanımlanmaktadır. Bu piyasaların temel amacı ve fonksiyonları geleneksel piyasalarla aynı olsa da işleyişlerinde belirleyici olan İslami prensip ve kurallardır. İslami sermaye piyasalarında, faiz, garar (aşırı belirsizlik), meysir (kumar), spekülasyon, manipülasyon ve ihtikâr (stokçuluk) gibi İslam’a göre yasak olan işlem, uygulama ve davranış tarzları yer almaz. Bu piyasalar, İslami prensipler çerçevesinde işlem yapmak isteyen girişimci ve yatırımcılar, banka ve sigorta şirketleri ile diğer katılımcılar açısından fonların el değiştirdiği, risk dağıtımı ve diğer finansal işlemlerin gerçekleştirildiği bir pazar işlevi görür.
İslam ticaret hukukunun finansal piyasalara ilişkin yasakları dört temel başlık altında özetlenebilir: (i) faiz, (ii) garar, (iii) kumar/meysir, (iv) haram ürün ve hizmetler. Bu unsurların bulunmadığı bir kazanç, İslami açıdan helal kabul edilir. Ayrıca, İslami finans sisteminin temelinde faiz yasağı, risk, kâr ve zarar paylaşımı ile belirsizliğin (garar) yasaklanması yer almaktadır. İslam hukuku, paranın kazanç sağlamasına karşı değildir; ancak bu kazancın faiz yerine emekle ve ticaretle, kâr ve zarar ortaklığına gidilerek elde edilmesini prensip edinmiştir.
Etkin ve verimli bir İslami sermaye piyasası için Uluslararası Şeriat Araştırma Akademisi (ISRA) tarafından belirlenen birtakım gereklilikler bulunmaktadır:
- Fetva kurulları: Sermaye piyasasındaki tüm paydaşların işlemlerini İslami prensipler çerçevesinde yapmalarını garanti altına alır.
- Kurumsal yönetim: Şeffaflık, bilgisel etkinlik, içeriden öğrenenlerin ticareti, dolandırıcılık ve manipülasyon gibi faaliyetlerin engellenmesini sağlar.
- Yasal ve düzenleyici çerçeve: İslami sermaye piyasalarının gerekliliklerine uygun yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
- Muhasebe ve vergi uygulamaları: İslami işlem ve operasyonların uygun muhasebe teknikleriyle raporlanması gerekir.
- Risk yönetimi: İslami prensiplere uygun risk yönetimi araçları geliştirilerek piyasa katılımcılarının karşılaştığı riskler dengelenmelidir.
- Ürün standardizasyonu: İslami sermaye piyasası araçlarının standart hale getirilmesi işlem ve operasyonları kolaylaştırır, piyasa etkinliğini sağlar.
- Yeni ürün geliştirme: Katılımcıların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yeni ürünler geliştirilmelidir.
II. İslami Açıdan Finansal Varlıklar
Hisse Senetleri
Adi hisse senetleri, şirkette mülkiyet iddiasını temsil eder ve hissedarlar, işletmenin sahipleri olarak kârlarından pay almaya hak kazanırlar. Ayrıca, oy kullanma ve şirket direktörlerini seçme gibi haklara sahiptirler. İslam iktisatçıları ve âlimleri, bu özelliklerin adi hisse senetlerini İslam’da kabul edilebilir menkul kıymetler arasına soktuğu konusunda hemfikirdir. İslam Fıkıh Akademisi Konseyi (CIFA) de 1993’teki yedinci toplantısında adi hisse senetlerini yatırım aracı olarak onaylamıştır. Adi hisse senetleri, modern İslami bankacılık teorisinin güçlü bir özelliği olan kâr ve zarar paylaşımı ilkesine yakından uyar.
İmtiyazlı Hisse Senetleri
Kâr payı dağıtımında ve tasfiyede adi hisse senetlerine göre bazı ilave hakları olan imtiyazlı hisse senetleri, İslam iktisatçıları arasında yaygın kanıya göre caiz değildir. Bunun iki ana nedeni vardır: Birincisi, bu hisse senetlerinin önceden tutarı/oranı belirlenmiş ve ödenmesi kesin kâr payı alma hakkına sahip olması, faizli işlem gibi değerlendirilmektedir. İkincisi, imtiyazlı hisse sahiplerinin tasfiye durumunda adi hisse senedi sahiplerine göre ayrıcalıklara sahip olması, kâr-zarar paylaşımı ilkesine aykırı görülmektedir. Bu nedenle, Malezya uygulaması dışında, imtiyazlı hisse senetleri İslami açıdan uygun bir yatırım aracı olarak kabul edilmemektedir.
Tahviller
Geleneksel tahvillerin İslami açıdan uygun olmadığı konusunda İslam iktisatçıları ve âlimleri arasında görüş birliği bulunmaktadır. Bilindiği gibi tahviller, yatırımcılarına belirli bir dönemde belirli bir oran üzerinden faiz getirisi sağlamaktadır. Faiz yasağı gereği, böyle bir yatırım aracı İslami yatırımcılar açısından uygun değildir. Ayrıca, ihraççının iflası halinde uygulanan cezai mali müeyyideler de faiz olarak kabul edilmektedir. İslami finansın temel prensibi olan faizsizlik, tahvillerin doğasıyla çelişmektedir.
İslami ekonomide, şirketlerin borç finansmanına ihtiyaç duyacağı varsayıldığında, faizsiz borçlanma senetlerinin nasıl yapılandırılacağı sorusu ortaya çıkmaktadır. Bir olasılık, “Kard-ul-Hasan” (benevolent loan) adı verilen “ücretsiz” kredilerin kullanılmasıdır. Ancak, bu tür kredilerin ticari durumlar için uygun olup olmadığı tartışmalıdır. Çözüm, geleneksel faizli tahvillerin işlem tabanlı bir yapıya dönüştürülmesinde yatmaktadır. Murabaha veya Bai’ Bithamin Ajil gibi işlem tabanlı sözleşmeler, belirli bir işleme bağlı borç araçları oluşturmak için kullanılabilir.
Türev Ürünler (Forward, Futures, Opsiyon ve SWAP)
Türev ürünler, İslami finans alanında en tartışmalı konulardan biridir. İslam âlimleri, bu enstrümanlara yapıları gereği fıkhi ilkeleri ihlal ettikleri için mesafeli durmaktadır. Bu nedenle, genel kabul gören görüşe göre, geleneksel türev ürünler mevcut halleriyle İslami açıdan uygun bulunmamaktadır. Türev araçların genellikle spekülatif amaçlarla kullanılması ve kumarla eşdeğer görülmesi, belirsizlik (garar) veya riskin ticaretiyle ilgili itirazlar temel nedenlerdir.
- Forward ve Futures Kontratlar: Bu kontratlar, üç temel hususta İslami prensipleri ihlal etmektedir.
- Henüz var olmayan bir varlığa dayalı olarak düzenlenebilmeleri: Bu durum, dayanak varlığın sözleşme anında var olma ve satışa hazır bulunma şartına aykırıdır.
- Satıcının sözleşme sürecinde dayanak varlığın mülkiyetini elinde bulundurmaması: İslam’a göre satıcının mülkiyeti elinde bulundurması esastır.
- Alıcının dayanak varlığı teslimden önce yeniden satma veya sözleşme şartlarını yerine getirme hakkı: İslam sözleşme hukukuna göre alıcı, dayanak varlığı teslim aldıktan sonra yeniden satabilir.
- Future sözleşmeler ayrıca gerçek bir alım satımın olmaması, spekülasyon amacı ve İslam hukukuna göre uygun görülmeyen varlıklar (tahvil, bono, faiz oranı, endeks) üzerine yapılması gibi nedenlerle de sakıncalı bulunmuştur. Ancak bazı âlimler, forward sözleşmelerin bazı şartlar altında (cayma hakkı, korunma amacı) caiz olabileceğini belirtmiştir. Malezya’da, Regüle Edilmiş Açığa Satış ve Menkul Kıymetlerin Ödünç Alınıp Verilmesi düzenlemelerine göre yapılan açığa satışta, satılan hisselerin teslim ihtimalinin yüksek olduğu ve garar unsurunun azaldığı iddia edilmektedir.
- Alternatifler: Selem ve İstisna sözleşmeleri, forward ve future benzeri İslami finansman araçları olarak öne çıkmaktadır. Selem, ödemenin nakit olarak sözleşme anında yapıldığı, teslimatın ise gelecekteki belirlenmiş bir tarihte olduğu bir alım-satım işlemidir. İstisna, bir üreticiye belirli özelliklerde bir ürünün üretilmesi için sipariş verilmesidir, avans verme zorunluluğu yoktur ve malın teslim tarihi kesin olmak zorunda değildir. Cuale, fiziki mal yerine hizmet sunulan bir istisna benzeri sözleşmedir.
- Opsiyon Sözleşmeleri: Geleneksel opsiyonlar, mutlak anlamda alış veya satış hakkını temsil ettiği için İslami prensipleri ihlal etmektedir. Opsiyonlar, genellikle spekülasyon amacıyla yapıldığı, gerçek anlamda alınıp satılan bir konunun olmadığı ve opsiyon primi alınmasının meşru görülmemesi nedeniyle sakıncalı bulunmuştur. Standardın ekinde, opsiyonların uygun görülmeme nedeni, sözleşmenin konusunun varlık değil, İslam hukuku açısından tazminat kabul edilmesi olarak açıklanmıştır. Ancak Elgari (1994), opsiyon satıcısı veya alıcısının dayanak varlığa sahip olması halinde opsiyonların caiz olabileceğini savunmuştur.
- Alternatifler: Arbun (kapora) ve Khiyar al-shart (şartlı seçim hakkı) gibi sözleşmeler, risk yönetiminde opsiyonlara alternatif olarak önerilmiştir. Arbun, alıcının sözleşmeyi feshetme seçeneğine dayanarak satıcıya ödediği, sözleşme onaylanırsa bedelden düşülen, onaylanmazsa satıcı tarafından alıkonulan paradır. Khiyar al-shart ise taraflardan birinin belirlenen sürede satışı iptal etme seçeneğinin bulunmasıdır.
- SWAP Sözleşmeleri: Diğer türev ürünlerde olduğu gibi SWAP sözleşmeleri de çeşitli sebeplerle İslami açıdan mahzurlar barındırmaktadır. Özellikle faiz oranı ve para SWAP’larında taraflar faizli muameleler yapmaktadır. Ayrıca, bu sözleşmelerin büyük çoğunluğunun vadeli taahhütler içermesi, garar unsurunu da ihtiva ettiğini gösterir.
- Alternatifler: Faiz oranı SWAP’ı ve döviz SWAP’ı mekanizmaları, İslami finansın yeni hedging mekanizmalarındandır. Bu ürünler, Uluslararası Swap ve Türev Ürünleri Birliği (ISDA) ve Uluslararası İslami Finansal Piyasalar (IIFM) tarafından geliştirilen Tahawwut (Hedging) Ana Sözleşmesi (TMA) çerçevesinde standartlaştırılmaktadır. İslami kâr oranı SWAP’ı, Murabaha satışına öncülük eden bir vaat yapısı kullanırken, İslami döviz kuru SWAP’ı da karşılıklı Murabaha satışına öncülük eden bir vaat yapısı kullanmaktadır.
Malezya uygulamasında ise, İslami Finansal Hizmetler Yasası (IFSA) gereği, İslami ilkelere uygun düzenlenmek şartıyla ve dayanak varlığın caiz olması halinde türev ürünlerin İslami Finans Kurumları (İFK) tarafından risk yönetimi amacıyla kullanılabileceği belirtilmiştir. Bu yaklaşımın ana gerekçesi, İFK’ların ve işletmelerin risk yönetimi yapmamaları halinde ekonomik dalgalanmalardan büyük zarar göreceği ve dezavantajlı duruma düşeceğidir (maslahat prensibi). Ancak, Malezya’da bile bu ürünlerin spekülatif amaçla kullanılması caiz görülmemektedir.
III. İslami Açıdan Operasyonel İşlemler
Finansal varlıkların niteliği kadar, bu varlıkların alım-satım süreçleriyle ilgili operasyonel işlemler de İslami ilkeler açısından büyük önem taşır.
Spekülasyon
Spekülasyon, “karşılığında orantılı bir getiri elde etmek amacıyla alındığı varsayılan kayda değer yatırım riski” olarak tanımlanır. Spekülatif işlemlerin finansal piyasalara likidite kazandırdığı ve piyasa etkinliğine katkı sağladığı düşünülse de kontrolsüz spekülasyonların yatırımcılara ve ekonomilere ciddi zararlar verdiği de bir gerçektir. Bu nedenle, geleneksel piyasalarda dahi çeşitli düzenlemelerle sınırlandırılmaktadır.
İslami sermaye piyasasında spekülasyon meselesi tartışmalıdır. İlk dönem İslam iktisatçıları, spekülatif işlemlerin garar unsuru taşıdığını ve hatta bazen kumar derecesine vardığını, bu nedenle İslami sermaye piyasasında caiz olmadığını savunmaktadır. Hatta bu görüşten hareketle sermaye piyasalarını tamamen reddeden yaklaşımlar bile mevcuttur. Ancak, sabit getirili menkul kıymetler hariç, İslami yatırımcıların kâr-zarar paylaşımına dayalı olarak şirketlere ortak olmalarının/hisse senedi yatırımı yapmalarının uygun olduğu üzerinde görüş birliği olan bir konudur.
İslam iktisatçıları, bir işlemin ne zaman spekülasyon ne zaman yatırım olacağı konusunda bir çerçeve çizmeye çalışmaktadır:
- Yatırımın Amacı: İslami yatırımcıların hisse senedi yatırımındaki temel amacı, kâr-zarar paylaşımı yapmak üzere bir şirkete ortak olmaktır. Spekülatörler ise genellikle bir ortaklıktan ziyade, ilgili menkul kıymetin alış satışından elde edecekleri getiriye odaklanır ve şirketlerin veya endüstrilerin faaliyetleri onlar için önemli değildir.
- Yatırım Ufku: Spekülasyonun en önemli özelliği kısa sürede getiri sağlama amacına dönük olmasıdır. İslami yatırımcılar ise bir hisse senedi yatırımını ortaklık olarak gördükleri için alım-satım işlemlerinde belirleyici motivasyon, ilgili şirketin projelerinin/faaliyetlerinin seyridir. Türev ürünler piyasasında spekülasyon yapılması, yüksek oranda garar taşıdığı ve ekonomide çalkantılara yol açabileceği için İslami prensiplerle uyumlu değildir.
Manipülasyon
Manipülasyon, bir varlığın piyasa fiyatını kontrol ederek veya yapay bir biçimde etkileyerek yatırımcıları kandırmak amacıyla yapılan kasıtlı davranışlar olarak tanımlanır. İslam dininde ilke olarak fiyatların arz ve talebe göre teşekkül etmesi kabul edilir ve fiyat oluşum sürecine suni faktörlerle müdahale edilmesi istenmez. Dolayısıyla, İslam dininde fiyatları arz yönünden etkileyebilecek ihtikâr (stokçuluk) ve talep yönünden etkileyebilecek her türlü fiil, aldatmacaya ve adaletsizliğe sebep olduğu için caiz görülmemektedir. Bir malın fiyatının suni olarak yükseltilmesi veya kusurunun gizlenmesi gibi fiiller de modern İslam âlimleri tarafından manipülasyon olarak değerlendirilmekte ve caiz görülmemektedir.
Açığa Satış
Açığa satış, sahip olunmayan bir menkul kıymetin fiyatının düşeceği beklentisiyle ödünç alınıp piyasada satıldıktan sonra, fiyat istenen seviyeye gelince piyasadan satın alınıp ödünç alınan aracıya iade edilmesi işlemidir. İslam âlimleri ve iktisatçılarının yaygın kanısına göre, açığa satış ve faiz karşılığında marj hesaplarının kullanılması İslami yatırımcılar açısından uygun değildir. Bunun temel nedeni, “sahip olmadığınız şeyleri satmayın” hadisine göre, sahip olunmayan bir menkul kıymetin alım satımına konu olduğu için bu işlemin gararlı satış olarak addedilmesidir. Ayrıca, açığa satışın spekülatif olduğu ve ekonomik bir fonksiyonu olmadığı, kamu çıkarlarına hizmet etmediği de savunulmaktadır.
Ancak, Malezya uygulamasında, Regüle Edilmiş Açığa Satış (Regulated Short Selling) işleminin aşırı düzeyde garar taşımadığı gerekçesiyle yapılmasında bir sakınca görülmemektedir. Bu, satılan hisselerin teslim ihtimalinin yüksek olduğu ve garar unsurunun oldukça azaldığı iddiasına dayanmaktadır. İslami finansta açığa satış işlemine alternatif olabilecek selem sözleşmesi gibi tipler de bulunmaktadır.
Marj Hesabı
Marj hesabı, aracı kurumlar tarafından yatırımcılara sağlanan bir çeşit kredi hesabı olarak işlev görür ve yatırımcıların faiz karşılığı fon sağlamasına olanak tanır. İslami açıdan, marj hesaplarından faiz karşılığı fon kullanılması uygun değildir. İslami Fıkıh Akademisi, 1993 yılında yayınladığı fetvada, hisse senedi almak için marj hesabından faiz karşılığı fon kullanmanın caiz olmadığını açıkça belirtmiştir. Ayrıca, marj hesapları spekülatif fiyat hareketlerini körüklemekte, işlem hacimlerini yükselterek varlık fiyatlarında gerçek ekonomik koşullardan kaynaklanmayan dalgalanmalar yaratmaktadır. Malezya örneğinde, mudârebe akdi çerçevesinde düzenlenen marj alımları da görülmektedir, yani kâr-zarar paylaşım esasına göre düzenlenmiş marj hesapları sunulmaktadır.
İçeriden Öğrenenlerin Ticareti (Insider Trading)
İçeriden öğrenenlerin ticareti, bir şirketin direktörü, yetkilisi veya hissedarı gibi ayrıcalıklı bilgilere sahip olan kişilerin bu bilgileri diğer yatırımcıların zararına kullanmasıdır. İslami bir sermaye piyasasında, içeriden öğrenenlerin ticareti, geleneksel borsalardaki düzenleyiciler için benzer bir sorun teşkil eder. Küçük ve savunmasız yatırımcıların çıkarları, daha güçlü ve daha iyi bilgilendirilmiş hissedarların ahlaksız faaliyetlerinden korunmalıdır. Ayrıcalıklı bilginin diğer yatırımcıların zararına kâr elde etmek için kullanılması, İslami açıdan riba’nın bir biçimi olarak kabul edilemez bir davranış olarak değerlendirilir.
IV. İslami Endeksler ve Pazar Etkinliği
İslami finansın dünya genelinde artan popülaritesiyle birlikte, Dow Jones, Morgan Stanley Capital International (MSCI) ve Financial Times Stock Exchange (FTSE) gibi uluslararası kurumlar, 1990’lı yılların sonundan itibaren İslami endeksler yayınlamaya başlamıştır. Bu endeksler, hisse senetlerinin belirli İslami kriterlere göre değerlendirilip filtrelenmesi sonucunda İslami yatırımcılar için uygun hisse senetlerinin belirlenmesini sağlamaktadır. Türkiye’de de Borsa İstanbul (BIST) tarafından Katılım Endeksleri oluşturulmuş olup, bu endeksler alkollü içki, uyuşturucu madde, kumar, domuz ürünleri, faizli finans işlemleri, ahlaka ve İslami değerlere aykırı yayıncılık ve eğlence faaliyetleri gibi haram faaliyetlerde bulunan şirketleri kapsam dışı bırakmaktadır.
Ayrıca, gelirlerin %5’inden fazlasının haram faaliyetlerden elde edilmesi veya faizli varlıkların/borçların toplam varlıkların/ortalama piyasa değerinin %33’ünü aşması durumunda da şirketler endeks kapsamından çıkarılmaktadır. Bir katılımcı, belirli oranda faiz geliri olan ancak yine de Katılım Endeksi’ne dahil edilen firmaların hisse senedi alım satımının uygun olup olmadığını sormuş ve elde edilen gelirin bir kısmının arındırılmasının bu durumu helal kılmayacağını belirtmiştir.
Yapılan çalışmalar, İslami endekslerin geleneksel endekslere kıyasla finansal performansları, ekonomik kriz dönemlerinde riskten korunma sağlayıp sağlamadıkları ve çeşitlendirme potansiyelleri gibi konuları incelemektedir. Bazı araştırmalar, 2008 finansal kriz döneminde İslami borsa endekslerinin Dow Jones endeksine göre daha fazla getiri sağladığını, ancak bunun geçici bir durum olduğunu göstermiştir. Ayrıca, İslami endekslerin çeşitlendirme imkanının geleneksel rakipleri kadar iyi olmadığı da belirtilmiştir. Piyasa etkinliği açısından yapılan testler ise, Endonezya ve Malezya İslami borsalarında fiyatların tesadüfi olarak oluşmadığını ima ederken, Koşu testi bulgularına göre bu borsalarda fiyatlar tesadüfi olarak oluşmaktadır, bu da İslami borsaların zayıf formda etkin olduğunu ve teknik analizle piyasa üstü getiri sağlamanın mümkün olmadığını göstermektedir.
İslami finans sektörü genel olarak çift haneli büyüme rakamlarıyla dikkat çekmektedir. Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi ülkeler, dünya genelindeki en büyük otuz varlık fonunun neredeyse yarısına sahip olup, bu fonların gelecekte geleneksel finansal sistemden İslami finans sistemine kayması beklenmektedir. Günümüzde İslami sermaye piyasalarının, genel İslami finans sisteminden aldığı payın hala oldukça düşük olduğu, ancak sukuk, hisse senetleri ve yatırım fonları gibi İslami sermaye piyasası araçlarının önümüzdeki yıllarda daha da yaygınlaşacağı öngörülmektedir.
Türkiye’deki reel kesimin faizsiz finans ürünlerini kullanma sebeplerine yönelik yapılan bir araştırmada, şirketlerin yaklaşık yarısının (%45,79) faiz hassasiyetinden dolayı bu ürünleri tercih ettiği belirlenmiştir. Ancak, şirketlerin yaklaşık üçte birinin (%33,64) bu ürünleri, katılım bankalarının limit ve teminatlandırma konusunda daha iyi olmaları nedeniyle tercih ettiği de görülmüştür. Faizsiz finans ürünlerinin tercih edilmeme sebepleri arasında ise, yüksek komisyon oranları (%43,75) ve yüksek oranlar (%18,75) öne çıkmaktadır. Bu durum, katılım bankalarının fiyatlama ve kurumsal güven konularında geleneksel bankalarla rekabet edebilmek için kendilerini geliştirmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır.
V. Sonuç
İslami sermaye piyasaları, küresel finansal sistem içinde kendine özgü ilkeleri ve hedefleriyle yükselen bir alternatif sunmaktadır. Bu piyasaların temelinde yatan faiz yasağı, garar ve meysir gibi haram unsurlardan kaçınma ile kâr ve zarar paylaşımı gibi prensipler, finansal işlemlerin adil, şeffaf ve toplumsal faydayı gözeten bir yapı içinde gerçekleşmesini sağlamayı amaçlamaktadır. İncelenen literatür, mevcut yapılarıyla imtiyazlı hisse senetleri, tahviller, forward, futures, opsiyon ve SWAP sözleşmelerinin, açığa satış ve faiz karşılığında marj hesaplarının İslami yatırımcılar açısından genellikle uygun olmadığını göstermektedir. Bu finansal araçlar ve operasyonel işlemler, barındırdıkları faiz, aşırı belirsizlik veya spekülatif nitelikleri nedeniyle İslam hukukunun temel prensipleriyle çelişmektedir.
Ancak, sabit getirili menkul kıymetler hariç, İslami yatırımcıların kâr-zarar paylaşımına dayalı olarak şirketlere ortak olmalarının/hisse senedi yatırımı yapmalarının caiz olduğu üzerinde görüş birliği bulunmaktadır. Spekülasyon gibi tartışmalı konular ve geleneksel türev ürünlerin kısıtlılığı karşısında, İslami finans, selem, istisna, arbun ve khiyar al-shart gibi alternatif sözleşme türleri geliştirmeye odaklanmaktadır. Malezya gibi ülkelerdeki pragmatik yaklaşımlar, belirli şartlar altında (özellikle risk yönetimi amacıyla) bazı geleneksel araçların kullanımına izin verebilmekle birlikte, temel amaç her zaman Şeriat uyumluluğunu korumaktır.
İslami finans sektörünün dünya genelindeki potansiyeli ve çift haneli büyüme oranları, bu alana olan ilgiyi artırmaktadır. Özellikle İİT ülkelerindeki önemli varlık fonları, İslami sermaye piyasalarının gelecekteki büyümesi için ciddi bir potansiyel sunmaktadır. Ancak bu potansiyelin tam olarak gerçekleştirilebilmesi için fetva kurulları, kurumsal yönetim, yasal çerçeve, risk yönetimi ve yeni ürün geliştirme gibi alanlarda daha fazla düzenleme ve iyileştirmeye ihtiyaç duyulmaktadır. İslami sermaye piyasalarının gelişiminin, genel olarak İslam ülkelerinin ekonomik gelişimine ve kalkınmasına da önemli katkı sağlayacağı öngörülmektedir.
Sonuç olarak, İslami sermaye piyasaları, sadece finansal getiriden öte, ahlaki ve etik değerleri merkeze alan, adaletli ve sürdürülebilir bir ekonomik düzen oluşturma hedefiyle hareket eden dinamik bir alandır. Bu alandaki sürekli teorik ve pratik gelişmeler, İslami finansın geleneksel finans sistemine gerçek bir alternatif olarak konumunu güçlendirmeye devam edecektir.
VI. Kaynakça
CAMGÖZ, M. (t.y.). Sermaye Piyasasında İslami İlkeler: Seçilmiş Finansal Varlıklar ve Operasyonel İşlemler Üzerine Bir İnceleme. (DergiPark üzerinden erişildi).
Ethis Kitle Fonlama Platformu A.Ş. (2025, 11 Şubat). Garar: Yatırımda Gizli Risk. Erişim adresi: [Ethis Kitle Fonlama Platformu A.Ş. Blog].
HATİPOĞLU, M. (2019). İslami Borsalarda Fiyat Hareketleri. Sakarya İktisat Dergisi, 8(2), 148-159.
KARAHAN, H., & ERSOY, H. (2016). Faizsiz Finansın Temel Prensipleri ile Türkiye’de Reel Kesimde Kullanılması. Maliye Finans Yazıları, (105), 93-114.
Kuveyt Türk Katılım Bankası. (2023, 12 Temmuz). Katılım Endeksi Hisseleri. Erişim adresi: [Kuveyt Türk Katılım Bankası Blog].
Naughton, S., & Naughton, T. (2000). Religion, Ethics and Stock Trading: The Case of an Islamic Equities Market. Journal of Business Ethics, 23(2), 145–159.
Prof. Dr. Mustafa Karataş. (t.y.). Borsada İşlem Yapmak Caiz Midir? | Prof. Dr. Mustafa Karataş ile Muhabbet Kapısı. Kanal 7. YouTube videosu.
SAKARYA, Ş., & AKKUŞ, H. T. (2018). Türev Ürünlerin İslami Finans Modelleri Açısından Değerlendirilmesi. ADAM AKADEMİ Sosyal Bilimler Dergisi, 8(2), 267-299. doi: 10.31679/adamakademi.427523

