TÜRKİYE’DE İŞSİZLİK TÜRLERİ VE EKONOMİK ETKİLERİ: YAPISAL, KONJONKTÜREL VE DAHA FAZLASI
Giriş
İşsizlik, ekonomik literatürde genellikle “çalışma istek ve yeteneğinde olduğu hâlde cari ücret haddinden (piyasa ücret düzeyinden) iş arayıp da bulamama durumu” olarak tanımlanan hem birey hem de toplum düzeyinde derin etkileri olan temel bir sosyo-ekonomik sorundur. Bu durum, bireylerin gelir kaybına uğramasına ve dolayısıyla yoksulluk riskinin artmasına neden olurken, toplumsal refahı ve ekonomik istikrarı da olumsuz etkilemektedir. İşsizliğin çok boyutlu yapısını anlamak, etkili politika geliştirme ve sorunla mücadele etme açısından kritik öneme sahiptir.
Bu bağlamda, işsizlik olgusunu farklı türleri üzerinden incelemek ve ekonomik dalgalanmalar gibi makro faktörlerle ilişkisini değerlendirmek gerekmektedir. Ayrıca, işsizlik verilerinin mevsimsel etkilerden arındırılarak yorumlanması, sorunun temel eğilimini daha net ortaya koymaktadır. Bu yazıda, işsizlik türlerini, mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik kavramını ve bu sorunların “Temel Sorunlar: İşsizlik ve Enflasyon” gibi daha geniş ekonomik bağlamdaki yerini ele alacağız.
İşsizlik Tanımı ve Temel Ayırımlar
Kaynaklar, işsizliği farklı açılardan tanımlamaktadır. Genel tanımın yanı sıra, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından kabul edilen standart tanım, belirli bir gün veya hafta zarfında “işi olmama”, “halen çalışmaya hazır olma” ve “iş arama” olmak üzere üç temel kriteri içermektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) da bu normlara uygun istatistikler oluşturmakta ve işsizi, referans döneminde istihdam halinde olmayan, son 4 hafta içinde aktif iş arama kanallarından birini kullanmış ve 15 gün içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kurumsal olmayan çalışma çağındaki kişiler olarak tanımlamaktadır. İşsizlik oranı ise, işsiz nüfusun işgücü içindeki oranıdır ve makroekonomik istikrarın önemli bir göstergesidir.
İşsizlik, kaynaklarımızda temelde iki ana kategoriye ayrılmaktadır: Gizli İşsizlik ve Açık İşsizlik.
- Gizli İşsizlik: Bir işi olmasına rağmen, o kişinin üretimden çekilmesi durumunda toplam üretimde önemli bir azalmaya neden olmayan işsizlik türüdür. Bu bireylerin marjinal verimlilikleri sıfır veya sıfıra yakındır. Özellikle az gelişmiş ülkelerde tarım ve kamu sektöründe yaygın olarak görülmektedir. Teknik olarak bu kişiler çalışıyor kabul edilir.
- Açık İşsizlik: Çalışma gücü ve isteği olduğu halde, cari ücret seviyesinde iş arayıp da bulamayanların toplamıdır. Açık işsizlik, kişinin kendisinden veya sosyo-ekonomik koşullardan kaynaklanabilir.
Açık işsizlik, iradi (gönüllü) ve gayri iradi (zorunlu) işsizlik olarak da ikiye ayrılır.
- İradi (Gönüllü) İşsizlik: Kişinin piyasadaki ücret düzeyini veya çalışma koşullarını kabul etmeyerek kendi isteğiyle işsiz kalmasıdır. Bu tür işsizlik genellikle işsizlik sigortası kapsamı dışında tutulmaktadır.
- Gayri İradi (Zorunlu) İşsizlik: Çalışma istek ve yeteneğinde olup cari koşullarda çalışmaya razı olmasına rağmen, sosyo-ekonomik nedenlerle isteği dışında işsiz kalmasıdır. İşsizlik sigortasının temel amacı bu durumdaki kişilere gelir güvencesi sağlamaktır.
Temel Açık İşsizlik Türleri ve Makroekonomik Bağlam
Açık işsizlik, farklı nedenlere bağlı olarak çeşitli türlere ayrılmaktadır:
- Konjonktürel (Dönemsel) İşsizlik: Ekonomik faaliyetlerdeki daralma veya durgunluk dönemlerinde, toplam talebin yetersizliği nedeniyle ortaya çıkar. Ekonomik krizler konjonktürel işsizliğin artmasına neden olmaktadır. Beveridge Eğrisi analizinde, ekonomik döngülerdeki daralma ve genişleme dönemleri, eğri boyunca yaşanan hareketlerle gösterilir. Ekonomik genişleme konjonktürel işsizliği azaltabilir.
- Yapısal İşsizlik: İşgücü piyasasında talep edilen beceriler ile emek arzının nitelikleri arasındaki uyumsuzluk, coğrafi farklılıklar, deneyim eksikliği veya bilgi akışındaki sorunlardan kaynaklanır. Ekonomide boş işler varken bile bu tür işsizlik görülebilir. Nedenleri arasında teknolojik gelişmelerin becerileri eskimesi, yetersiz okul eğitimi veya mesleki/coğrafi dengesizlikler sayılır. Türkiye’de tarımdan sanayi ve hizmetlere hızlı geçiş, kentleşme, eğitim seviyesi düşük işgücü, cinsiyet ayrımcılığı ve beceri uyumsuzlukları gibi yapısal sorunlar işgücü piyasasını etkilemektedir. Beveridge Eğrisi’nde yaşanan kaymalar, yapısal sorunların varlığına işaret eder ve eğrinin orijinden uzaklaşmasına neden olabilir. Yapısal işsizliği azaltmak, eğitim ile istihdam arasındaki bağın güçlendirilmesi ve aktif işgücü politikaları gerektirir. Ekonomik büyüme konjonktürel işsizliği azaltabilirken yapısal işsizliği artırabileceği de belirtilmiştir.
- Geçici (Arızi/Doğal) İşsizlik: İşçilerin iş veya yer değiştirmeleri sırasında ortaya çıkan kısa süreli işsizliktir. İşgücü piyasasının doğal bir parçası olarak kabul edilir ve tamamen ortadan kaldırılması beklenmez. Beveridge Eğrisi üzerinde arz ve talebin nicelik olarak eşit olduğu noktada bile geçici ve yapısal işsizlik mevcuttur.
- Mevsimlik İşsizlik: Mevsimsel koşullara bağlı olarak üretim veya talepteki azalmalarla oluşan işsizliktir. Tarım, turizm gibi sektörlerde görülür.
- Teknolojik İşsizlik: Üretimde emeğin yerine teknolojinin ikamesi sonucu ortaya çıkar. Zamanla yapısal işsizliğe dönüşebilir.
Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış İşsizlik Verileri
İşsizlik verileri, özellikle mevsimlik işsizliğin belirgin olduğu sektörlerin varlığı nedeniyle mevsimsel dalgalanmalar içerebilir. TÜİK, bu geçici etkileri ortadan kaldırarak işsizliğin temel eğilimini daha net görebilmek amacıyla, artık haber bültenlerinde mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranlarını kullanmaya başlamıştır. Bu yaklaşım, işsizlik oranlarındaki dönemsel artış veya azalışların gerçek yapısal veya konjonktürel değişimlerden mi, yoksa yalnızca mevsimsel faktörlerden mi kaynaklandığını ayırt etmeye yardımcı olur.
Diğer İşgücü Piyasası Göstergeleri ve İşsizliğin Boyutları
Kaynaklar, standart işsizlik tanımının ötesinde, işgücü piyasasındaki sorunları daha geniş bir perspektiften ele alan göstergelere de değinmektedir:
- Uzun Süreli İşsizlik: İşsizliğin bir yıl veya daha uzun sürmesi durumudur. Bireyler üzerinde mesleki yetkinlik kaybı, psikolojik sorunlar, sosyal dışlanma gibi yıkıcı ve kalıcı etkilere yol açar. Uzun süreli işsiz kalanların iş bulma olasılığı düşer ve işgücü piyasasından uzaklaşma riski artar. İşverenler uzun süreli işsizlere karşı önyargılı yaklaşabilir. Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi gibi demografik özelliklerle ilişkilidir.
- Zamana Bağlı Eksik İstihdam: Haftada 40 saatten az çalışan ve daha fazla çalışmak isteyen kişileri içerir.
- Potansiyel İşgücü: Çalışma çağında olup ne istihdamda ne de işsiz olan, ancak iş arayan (kısa sürede işbaşı yapamayacak) veya iş aramayan ama çalışmak isteyen (kısa sürede işbaşı yapabilecek) kişileri kapsar. “Ümitsiz işsizler” bu gruba dahildir.
- Geniş Tanımlı İşsizlik: Standart işsizlik, zamana bağlı eksik istihdam ve potansiyel işgücünü bir araya getiren daha kapsamlı bir ölçümdür. İşgücü piyasasının gerçek durumunu daha iyi yansıtabilir.
NEET gençlerle ilgili yapılan araştırma, genç işsizliğinin deneyimsel boyutunu ortaya koymaktadır. Üniversite mezunu NEET gençler, uzun süre iş arama, mesleklerini icra edememe, mesleki ve toplumsal kimlik kaybı yaşama, maddi bağımsızlıklarını elde edememe ve aileye bağımlı kalma, sosyal çevreden farklılaşma ve sosyal dışlanma hissetme, toplumun işsizliğe yönelik olumsuz algısı (“iş beğenmeme” söylemi) ile karşılaşma, güvencesizlik ve belirsizlik hissi gibi sorunlarla yüzleşmektedir. Bu deneyimler, işsizliğin sadece ekonomik değil, aynı zamanda derin sosyal ve psikolojik sonuçları olduğunu göstermektedir.
İşsizlik ve Enflasyon Bağlamında Politika Yaklaşımları
“Temel Sorunlar: İşsizlik ve Enflasyon” başlığının işaret ettiği gibi, işsizlik ekonomik sistemin karşı karşıya olduğu temel sorunlardan biridir. Enflasyon da kaynaklarda ayrı bir sorun alanı olarak belirtilmiş, artan yaşam maliyetlerinin (kira, ulaşım, temel ihtiyaçlar) işsiz bireylerin yaşamlarını daha da zorlaştırdığı ve sosyal aktivitelere katılımlarını kısıtladığı vurgulanmıştır. Ekonomik dalgalanmalar ve krizler, konjonktürel işsizliği artıran temel faktörlerdir.
İşsizlikle mücadelede hem pasif hem de aktif işgücü politikaları önem taşımaktadır.
- Pasif İşgücü Politikaları: İşsizliğin sonuçlarını hafifletmeye yönelik önlemlerdir. İşsizlik sigortası, işsiz kalanlara belli bir süre gelir desteği sağlayarak geçimlerini sağlamayı amaçlar. Türkiye’deki işsizlik sigortası sistemi, yeterli sosyal koruma sağlamadığı yönünde eleştirilmekte, hak kazanma koşullarının ağır olduğu, ödenek miktarının düşük olduğu ve kapsamının dar olduğu (örneğin kendi adına çalışanları kapsamaması) belirtilmektedir. İşsizlik yardımları (prim ödemeden devlet bütçesinden yapılan yardımlar) ve asgari gelir desteği/vatandaşlık geliri, işsizlik sigortası kapsamı dışında kalanlar veya yeterli gelir güvencesi olmayanlar için önerilen ek sosyal koruma mekanizmalarıdır. Sosyal korumanın temel amacı, bireylerin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmelerini sağlamak, gelir güvencesi temin etmek ve sosyal adaleti desteklemektir.
- Aktif İşgücü Politikaları: Bireylerin işgücü piyasasına katılımını teşvik eden, becerilerini geliştiren ve iş bulmalarını kolaylaştıran önlemlerdir. Mesleki eğitim programları, işbaşı eğitim programları, iş ve meslek danışmanlığı, iş eşleştirme hizmetleri, girişimcilik destekleri, kamu istihdamının artırılması gibi uygulamaları içerir. Bu politikalar, özellikle yapısal işsizlikle mücadelede ve bireylerin istihdam edilebilirliğini artırmada önemli rol oynar.
Kaynaklar, işsizliğin çözümünde liyakatın ve adil uygulamaların önemini vurgulamakta, işe alım süreçlerindeki ayrımcılığın ve kayırmacılığın (“torpil”, “referans”) işsizliği derinleştiren etik dışı pratikler olduğunu belirtmektedir. Eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasındaki uyumsuzluk, artan üniversite sayısı ve kontenjan politikalarının niteliksiz mezun ordusu yaratması, iş ilanlarındaki deneyim beklentisinin yüksek olması ve çalışma koşullarının (düşük ücret, uzun saatler, mobbing) da genç işsizliğinin yapısal nedenleri arasında olduğu belirtilmektedir. Bölgesel farklılıklar da işsizlik türlerinin dağılımını etkilemekte, bazı bölgelerde işsizlik daha çok yapısal, bazılarında ise konjonktürel bir özellik göstermektedir.
Sonuç
Kaynaklarımız ışığında, işsizlik kavramı, sadece “iş bulamama” durumu olmanın ötesinde, çok sayıda faktörden etkilenen, farklı türleri ve katmanları bulunan karmaşık bir sosyo-ekonomik olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gizli ve açık işsizlik gibi temel ayrımların yanı sıra, yapısal, konjonktürel, geçici, mevsimlik ve teknolojik gibi açık işsizlik türlerinin her biri, ekonominin farklı dinamiklerine ve sorunlarına işaret etmektedir. Özellikle yapısal işsizlik, eğitim sistemi, işgücü piyasasının yapısı ve bölgesel dengesizlikler gibi ekonominin temel unsurlarıyla yakından ilişkilidir. Konjonktürel işsizlik ise ekonomik dalgalanmaların bir sonucudur. Uzun süreli işsizlik, bireyler üzerindeki yıkıcı etkileri ve sosyal dışlanma riski nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır.
İşsizlik verilerinin mevsimsel etkilerden arındırılarak analiz edilmesi, sorunun gerçek eğilimini ve yapısal boyutunu daha net ortaya koymaya yardımcı olur. Ancak, standart işsizlik oranlarının yanı sıra zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve geniş tanımlı işsizlik gibi tamamlayıcı göstergelerin de takip edilmesi, işgücü piyasasındaki sorunların tam resmini görmek açısından önemlidir.
“Temel Sorunlar: İşsizlik ve Enflasyon” bağlamında, işsizlik hem ekonomik krizlerden beslenmekte hem de yüksek enflasyon gibi sorunlarla birleşerek bireylerin yaşam koşullarını daha da ağırlaştırmaktadır. İşsizlikle mücadele, sadece ekonomik büyümeyi hedefleyen politikalarla sınırlı kalmamalıdır. Aynı zamanda, işsizliğin farklı türlerinin nedenlerine yönelik yapısal reformlar (eğitim-istihdam uyumu, liyakat, bölgesel dengesizlikler), aktif işgücü politikalarının (eğitim, danışmanlık) güçlendirilmesi ve işsiz kalan bireylerin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmelerini sağlayacak güçlü sosyal koruma mekanizmalarının (işsizlik sigortasının iyileştirilmesi, işsizlik yardımları, asgari gelir desteği) tesis edilmesi gerekmektedir. Kaynaklar, işsizliğin bireysel bir yetersizlikten çok, sistemdeki aksaklıklar, eşitsizlikler ve politikaların bir sonucu olduğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle, işsizlik sorununun çözümü, bireysel çabaların ötesinde, çok yönlü ve kapsayıcı kamu politikaları gerektirmektedir.
Kaynakça
Günay, Beril ve Şükrü Yaylagülü. NEET Gençler Araştırması: NEET Gençlerin İnsan Onuruna Yaraşır Yaşam Sürme Hakkına Erişimi. Sivil Toplum Araştırmaları Derneği, Ağustos 2022.
Gönülaçan Özer, Ayşenur ve Rüya Karcı. “Türkiye İşgücü Piyasasının Bölgesel Farkları: Mekansâl Ekonometri Analizi.” Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı 1, 2022, ss. 1-21.
Kuvvetli Yavaş, Hilal. “Türkiye’de Genç Kadın İşsizliği ve İşgücü Politikaları.” Çalışma ve Toplum, Sayı 1, 2021, ss. 151-180.
Sungur, Alpaslan. Sosyal Koruma Ekseninde İşsizlik Sigortası Uygulamalarının İncelenmesi ve Türkiye İçin Öneriler. İstihdam Uzmanlık Tezi, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, 2016.
TÜBİTAK. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi. “İşsizlik”, yazan Naci Gündoğan.