yedi sekiz hasan paşa

ERLİKTEN MAREŞALLİĞE: YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA’NIN YOLCULUĞU

Giriş

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılı, devletin içinde bulunduğu çalkantılı dönemler ve bu dönemlere damgasını vuran sıra dışı kişiliklerle doludur. Bu şahsiyetlerden biri de halk arasında “Yedi Sekiz Hasan Paşa” olarak tanınan, ancak resmi kayıtlarda “Beşiktaş Muhafızı” unvanıyla anılan Müşir Hacı Hasan Paşa’dır (1831-1905). II. Abdülhamid döneminin en güvendiği isimlerden biri olarak öne çıkan Hasan Paşa hem askeri başarıları hem de tartışmalı lakabı ve okuryazarlık durumuyla tarihin ilginç figürlerinden biridir.

Bu blog yazısı, Hasan Paşa’nın yaşam öyküsünü, askeri ve idari faaliyetlerini, memleketi Çorum’a yaptığı hizmetleri, özellikle kurduğu vakıf kütüphanesini, lakabının kökenine dair tartışmaları ve ölümünden sonra mirası etrafında dönen olayları incelemeyi amaçlamaktadır. Paşa hakkında oluşan yanlış algıların ve sonradan uydurulan rivayetlerin aksine, belgesel kanıtlarla desteklenen gerçekleri ortaya koyarak, onun çok yönlü kişiliğine ve Osmanlı tarihindeki yerine kapsamlı bir perspektif sunulacaktır.

Hayat Hikayesi ve Askerî Kariyeri

Hasan Paşa, 1831 yılında Çorum’da, kılıç ustası Hacı Mustafa Ağa ve Kezban Hanım’ın oğlu olarak doğdu. Gençliğinde babasının yanında kılıç yapımında çalıştı ve güçlü fiziği ile avcılık yetenekleriyle tanındı. Osmanlı ordusuna katıldıktan sonra erlikten mareşalliğe (müşirlik) kadar yükselen nadir şahsiyetlerden biri oldu. Bu süreçte Sultan Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murat ve II. Abdülhamid olmak üzere dört padişah dönemine tanıklık etti.

Askerlik hayatına İstanbul’da başlayan Hasan Paşa, Abdülmecid Döneminde (1839-1861) Osmanlı-Rus Savaşı’nda ve Kırım’da yararlılıklar gösterdiği iddia edilse de bu durumun akademik bir kaynağı tespit edilememiştir. Balıkesir civarındaki ayaklanmaları bastırdığı da yazılmıştır ancak yine kaynak gösterilmemiştir. Askerliği sırasında terfileri, orduda kalmasını sağlamış; hac seferi esnasında bir teknenin karaya oturması sonrası tamirine büyük katkıda bulunarak Abdülmecid tarafından mülazım (teğmen) rütbesiyle ödüllendirilmiştir.

Abdülaziz Döneminde (1861-1876), Sultan’ın güvendiği adamlardan biri olarak Beşiktaş Karakol Komutanlığı’na getirildi. Beşiktaş, o dönemde Yıldız, Dolmabahçe, Çırağan ve Feriye Sarayları’nın bulunduğu, Osmanlı hanedanı ve saray erkânının yaşadığı önemli bir semtti. Paşa, bu bölgenin güvenliğinden sorumlu olarak binbaşı rütbesiyle görevlendirildi. Sultan Abdülaziz’in gezintilerinde koruma görevini üstlenmiş, yolları “münasebetsiz adamlardan” temizlemiştir. Bu “münasebetsiz adamların” çoğunun dilekçe vermek isteyenler olduğu ve Hasan Ağa’nın durumu güvenlik açısından değerlendirerek bunu engellediği belirtilmiştir. Bu sadakat ve gayretinden dolayı albay rütbesiyle taltif edilerek unvanı Hasan Bey’e yükseltilmiştir. Ramazan ayında yemek yiyenleri veya içki içenleri dövüp “Allah ıslah etsin!” diyerek bıraktığı rivayet edilir. Abdülaziz’in tahttan indirilmesi sırasında Hasan Paşa’nın gece gözlemlerinin devamlı olmadığı ve bu darbe girişiminden haberi olmadığı belirtilmiştir.

Sultan Abdülaziz’in darbeyle tahttan indirilmesi ve esrarengiz ölümü sonrası, V. Murat Döneminde (Mayıs 1876-Ağustos 1876) Hasan Paşa’nın Abdülaziz’i tahttan indirenleri sevmediği ve Fatih Karakolu’na tayin edilmek istenmesi üzerine memleketi Çorum’a döndüğü görülür.

II. Abdülhamit Döneminde (1876-1909) ise Abdülaziz’e sadık kişileri çevresine toplayan Sultan II. Abdülhamit, Hasan Bey’i tekrar Beşiktaş Karakol Komutanı olarak görevlendirdi. Hasan Paşa’nın II. Abdülhamit ile ilişkisi, daha şehzadeliği döneminde yaşanan bir olayla pekişmiştir. Şehzade Abdülhamit’in Balmumcu Çiftliği’ne giderken yolunu kesen Hasan Ağa’ya “Yassah hemşerim” diyerek geçmesine izin vermemesi, kendini “ikinci veliaht” olarak tanıtmasına rağmen “Veliaht, meliaht dinlemem. Ben padişahın adamıyım, bir tek onu tanırım” cevabını vermesi, II. Abdülhamit’in hafızasına kazınmış ve tahta geçtiğinde Hasan Paşa’ya olan güvenini artırmıştır.

Çırağan Sarayı Baskını ve Ali Suavi Olayı, Albay Hasan Bey’in şöhretini artıran en önemli olaydır. 20 Mayıs 1878’de Ali Suavi liderliğindeki yaklaşık 150-500 kişilik bir grup, tahttan indirilmiş V. Murat’ı yeniden padişah yapmak üzere Çırağan Sarayı’nı basmıştır. Hasan Bey, saraydan gelen sesler üzerine olay yerine intikal etmiş, silahsız olduğu halde kapıcının sopasını alarak saraya girmiştir. En çok bağıran Ali Suavi’nin kafasına sopayla vurarak onu öldürmüş ve darbe girişimini engellemiştir. Bu önemli hizmeti nedeniyle Paşa unvanı ve müşir (mareşal) rütbesi verilmiştir. Bu olay, II. Abdülhamit’in kişiliğine ve istibdatçı idaresine karşı büyük çapta vuku bulan ilk olay olarak kabul edilir.

Hasan Paşa, Beşiktaş Muhafızlığı görevinde, Yıldız Sarayı’nın çevresindeki askeri tedbirlerin artırılmasıyla şöhretini daha da yaydı. Karakolda falaka ile ceza verildiği bilinir ve Beşiktaş halkı karakola düşmekten çekinirdi. “Benli Hürmüz” olayı gibi adi vakalarla da ilgilenmiş, hatta Beşiktaş Bereket Spor Kulübü’nün antrenmanlarına bile müdahale ederek sporcuları sorgulatmıştır. Abdurrahman Şeref gibi dönemin önemli vakanüvisleri, onun oruç yiyenleri veya sarhoşları “ünlü sopasıyla temiz bir ıslattığını” ama müzevirlik yapmadığını ve namuslu insanlar için verilen jurnalleri geçersiz saydığını belirtmişlerdir.

Aynı zamanda “Ser Hafiye-i Şehriyari” unvanını da almış, II. Abdülhamid’e doğrudan jurnaller ulaştırmıştır. 1896’daki Ermenilerin Osmanlı Bankası Baskını gibi olaylara müdahale ederek Sultan’ı bilgilendirmesi bu görevin bir örneğidir.

“Yedi Sekiz” Lakabı ve Okuryazarlık Tartışmaları

Hasan Paşa’nın “Yedi Sekiz” lakabı, tarihimizin en çok tartışılan ve yanlış bilinen detaylarından biridir. Yaygın inanışa göre, okuma yazma bilmediği için imzasını Arap harfleriyle ‘ha’ (ح) ve ‘nun’ (ن) yazdıktan sonra, arasına Arapça 7 (٧) ve 8 (٨) rakamlarına benzeyen bir çizgi çekmesi nedeniyle bu lakabı almıştır. Ancak güncel akademik araştırmalar ve arşiv belgeleri, bu rivayeti çürütmüştür.

yedi sekiz hasan paşa

Hasan Paşa’nın aslında okuma yazma bilmediği iddiası, özellikle 1940’lardan sonra literatüre girmiş ve İttihat ve Terakki dönemi sonrasında paşayı küçümsemek, tahkir etmek amacıyla ortaya atılmış bir “yafta” olarak değerlendirilmektedir. Oysa Hasan Paşa, çocukken Çorum’da sübyan mektebine gitmiş ve Kur’an-ı Kerim eğitimi almıştır. Osmanlı döneminde sübyan mektepleri, eğitimin ilk kademesini oluşturan kurumlardır. Bu tür bir eğitim alan birinin okuma yazma bilmemesi, dönemin geleneklerine uymamaktadır.

Milli Savunma Üniversitesi Yakınçağ Harp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Doçent Dr. Salim Aydın’ın yayınladığı resmî belgede, Hasan Paşa’nın kendi adını “Hasan” şeklinde yazarak imza attığı ortaya çıkmıştır. Bu durum, okuma yazma bilmediği için ‘7-8’ şeklinde imza attığına dair rivayetlerin tarihi bir gerçek olmadığını kesinleştirmiştir. Akademisyenler, Hasan Paşa’nın okuma yazma bilmediği iddialarını, türbesinin kaldırıldığı döneme denk gelmesi açısından, Çorumluların hemşehrilerine sahip çıkma refleksinin bir sonucu olarak da yorumlamışlardır. Beşiktaş Muhafızlığı, Beyoğlu Mutasarrıflığı, Zaptiye Fırkası Reis ve Kumandanlığı gibi önemli görevlerde bulunmuş, erlikten müşirliğe yükselmiş bir kişinin resmi evrakı okumadan onayladığını düşünmek “aşırı bir iddia” olarak kabul edilmektedir.

Memleketi Çorum’a Hizmetleri ve Kütüphanesi

Hasan Paşa, İstanbul’daki yoğun görevlerine rağmen memleketi Çorum ile bağlarını koparmamış ve önemli hizmetlerde bulunmuştur. En dikkat çekici hizmetlerinden biri, 1894 yılında İskilip, Osmancık ve Sungurlu’nun Çorum sancağına bağlanmasını sağlayarak Çorum’u sancak merkezi haline getirmesidir. Bu, Çorum’un vilayet olmasının altyapısını oluşturmuştur. Ayrıca 1894’te Çorum’a 27,5 metre yüksekliğinde bir saat kulesi yaptırmıştır. Bu kulenin kitabesinde hem II. Abdülhamid’in hem de Hasan Paşa’nın isimleri yer almaktadır.

Hasan Paşa’nın en önemli kültürel hizmetlerinden biri de 1895 yılında Çorum Ulu Cami avlusunda müstakil bir kütüphane binası inşa ettirmesidir. Bu kütüphane, günümüzde “Hasan Paşa Kütüphanesi” ve 2012’den beri “Hasan Paşa Yazma Eserler Kütüphanesi” olarak bilinmektedir. Başlangıçta 422 eserle kurulan kütüphane, Paşa’nın vefatına kadar İstanbul’dan gönderdiği kitaplarla desteklenmiş ve toplamda yaklaşık 506 kitaba ulaşmıştır. Paşa’nın bu kütüphaneyi Çorum’daki medrese öğrencileri için bilinçli bir şekilde kurduğu ve adeta bir “medrese kütüphanesi” oluşturduğu belirtilmektedir.

Kütüphanenin vakfiyesinde, kitapların saklanması için Ulu Cami içerisinde kargir bir bina inşa edildiği belirtilmiştir. Kütüphane, camiden ayrı görevlilerle müstakil bir yapıya sahipti. Amacı, “erbab-ı istifadeye küşad buluna” yani bilgili kişilerin kullanımına açık olmasıydı. Hasan Paşa, kütüphanenin sürekliliğini sağlamak için kardeşi Osman Ağa’yı nazır, oğlu Muhammed Emin Bey’i ise mütevelli tayin etmiştir. Ayrıca hafız Abdullah İbn Hafız Mustafa ibn Yusuf Bahri’yi de ilk hafız-ı kütüp olarak atamıştır. Kütüphane, Salı, Cuma ve diğer tatil günleri dışında, hatta Ramazan ayında dahi açık tutulması şartıyla hizmet vermiştir. Kitapların dışarı çıkarılması ise kesinlikle yasaklanmıştır. Kütüphanenin vakıf mühründe “Beşiktaş Muhafızı Ferik Hacı Hasan Paşa İbn Hacı Mustafa Ağa’nın Çorum’da vak’i kütüphaneye vakfıdır, 1314” yazılıdır ve bu mühür kitapların üzerine basılmıştır.

Hasan Paşa Kütüphanesi’nin içeriği, onun düşünce dünyasına dair önemli ipuçları sunmaktadır. Medreselerde okutulan ders kitaplarından, tefsir, hadis, fıkıh, kelam, akaid, belagat, mantık, sarf, nahiv ve dilbilgisi eserlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Özellikle Kadı Beydavi, Sahih-i Buhari, Dürerü’l-Hukkam, Mir’atü’l-Usül gibi temel eserlerin yanı sıra sözlükler ve haritalar da mevcuttu.

Paşa’nın kişisel ilgi alanlarını yansıtan önemli bir detay ise Hz. Peygamber sevgisine özel ilgisiydi. Kâdî İyaz’ın Şifa-yı Şerif’i, Kaside-i Daliyye, el-Mevahibü’l-ledüniyye ve Kasidetü’l-Bürde gibi Peygamberimizin hayatı ve sevgisine dair birçok esere yer verilmiştir. Ayrıca bid’atlere karşı mücadele eden Birgivi Mehmed Efendi’nin Tarikat-ı Muhammediyye’si ve İbnü’l-Hac el-Abderi’nin Kitab-ı Medhal’i gibi eserlerin bulunması, Paşa’nın ibadetlere önem veren ve bid’atlere karşı bir duruş sergileyen bir şahsiyet olduğunu göstermektedir. Ahlaki ve öğüt verici eserler (Pend-i Attar, Gülistan), tarikatların kurucu eserleri (Sühreverdi’nin Avarifü’l-maarif, Geylani’nin Fütuhu’l-gayb) ve biyografi, tarih, coğrafya kitapları da kütüphanede yer almıştır. Ancak ilginç bir şekilde, güvenlik ve muhafızlık gibi kendi mesleğine dair herhangi bir kitaba rastlanmamıştır. Hasan Paşa’nın bu kütüphanesi, onun “cahil” olduğu iddialarını tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Ölümü, Türbesi ve Mirası

Hasan Paşa, 1905 yılında 80 yaşındayken vefat etti. Tifo hastalığından kurtulamayarak 22 Ekim 1904’te Beşiktaş Abbas Ağa’daki konağında ölmüş ve cenaze namazı Sinan Paşa Camisi’nde kılınmıştır. II. Abdülhamid’in emriyle, uzun yıllar görev yaptığı karakolun yanındaki Barbaros Hayrettin Paşa Haziresi’ne defnedildi. Mezarının üzerine dönemin ünlü mimarlarından Mimar Kemaleddin tarafından büyük ve Fatih Camii haziresindeki Gazi Osman Paşa türbesiyle aynı tarzda bir türbe inşa edildi. Cenaze masrafları ve türbe inşaat masrafları padişahın emriyle karşılanmıştır.

Ancak Hasan Paşa’nın türbesi, II. Meşrutiyet’in ilanından ve Sultan II. Abdülhamid’in 1909’da tahttan indirilmesinden sonra tartışma konusu oldu. İttihat ve Terakki mensupları ve onların etkisindeki yayın organları, Hasan Paşa’yı “devr-i sabıkın” bir sembolü olarak görmüş ve türbenin Barbaros Hayrettin Paşa Haziresi’nden kaldırılması için çalışmalar başlatmışlardır. Barbaros Hayrettin Paşa Vakfiyesi’ne göre hazireye sadece Hayrettin Paşa’nın köleleri ve çocukları defnedilebilirdi. İttihatçılar, Hasan Paşa Türbesi’ni “Heykel-i Zalim” olarak nitelendirmişlerdir.

1915 yılında Sultan Mehmet Reşad, Sadrazam Mehmet Said Paşa ve Evkaf Nazırı Hayri imzalı bir irade ile türbenin kaldırılmasına yönelik karar çıktı, ancak Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı nedeniyle uygulama ertelendi. Nihayet 1935’te İstanbul Belediyesi tarafından türbenin kaldırılması için ailesine bir ay süre verildi. Dönemin İstanbul Belediye Başkanı Lütfi Kırdar da Hasan Paşa’nın mezarının Barbaros Hayrettin Paşa ile alakası olmadığını vurgulayarak türbenin kaldırılmasını “Cumhuriyet Rejimi’nin bir abidesi” olarak nitelemiştir.

Hasan Paşa’nın mezarı, 1937’de kararname ile istimlak edilip yıkılan türbeden alınarak, Beşiktaş’taki Yahya Efendi Mezarlığı’na, annesi ve ilk eşinin yanına taşındı. Mezara, Paşa’ya ait olduğunu gösteren bir mezar taşı veya levha yakın zamana kadar bulunmamaktaydı.

Hasan Paşa’nın adını taşıyan, Osmanlı yalı mimarisinin güzel örneklerinden biri olan Kanlıca’daki “Yedi Sekiz Hasan Paşa Yalısı” da önemli miraslarından biridir. Günümüzde “Osmanlı Gülü” adıyla da bilinen bu yalı, 1870’lerin başında inşa edilmiş, Asaf Paşa’dan Hasan Paşa’ya geçmiştir. Hasan Paşa’nın ölümünden sonra torunu Bedia Hanım’a kalmış, ardından el değiştirmiştir. Ayrıca Beşiktaş ve Sarıyer’de de köşkleri bulunmaktaydı. Günümüzde Beşiktaş’ın en eski müesseselerinden biri olan Yedi Sekiz Hasan Paşa Fırını da onun adını yaşatmaya devam etmektedir, ancak işletmenin Paşa’nın ailesiyle bir ilgisi yoktur.

Önemli bir akademik not olarak, aynı dönemde yaşamış olan iki farklı Hacı Hasan Paşa olduğu ve bunların araştırmacılar tarafından karıştırılabildiği belirtilmiştir. Beşiktaş Muhafızı Müşir Hacı Hasan Paşa ile Aydın Vilayeti’ne bağlı Tavas kazasından Ferik Hacı Hasan Paşa’nın mezarları, Yahya Efendi Mezarlığı’nda 19,50 metre mesafeyle ayrı ayrı bulunmaktadır.

Sonuç

Beşiktaş Muhafızı Müşir Hacı Hasan Paşa, Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşamış, erlikten müşirliğe kadar yükselmiş, devletine sadakatle hizmet etmiş ve hem askerî başarıları hem de idari yetenekleriyle öne çıkmış çok yönlü bir şahsiyettir. Özellikle Çırağan Sarayı Baskını’nı bastırarak Ali Suavi’yi etkisiz hale getirmesi, onun II. Abdülhamid nezdindeki konumunu pekiştirmiş ve mareşal rütbesiyle ödüllendirilmesini sağlamıştır.

Paşa’nın “Yedi Sekiz” lakabı ve okuryazarlık durumu hakkındaki yaygın rivayetler, modern akademik çalışmalarla çürütülmüştür. Sübyan mektebi eğitimi almış olması ve resmî belgelerde kendi ismini yazarak imza attığının tespiti, onun cahil olduğu algısının dönemin siyasi çekişmeleri, özellikle de İttihat ve Terakki’nin olumsuz propagandaları sonucu ortaya çıktığını göstermektedir.

Hasan Paşa’nın memleketi Çorum’a yaptığı hizmetler, onun sadece bir asker olmanın ötesinde, toplumsal gelişime önem veren bir devlet adamı olduğunu kanıtlar niteliktedir. Çorum’u sancak merkezi yapması, saat kulesi ve özellikle kapsamlı bir vakıf kütüphanesi kurması, onun eğitime ve kültüre verdiği değeri gözler önüne sermektedir. Bu kütüphane, içerdiği zengin medrese ders kitapları koleksiyonu ve Paşa’nın kişisel ilgi alanlarını yansıtan eserlerle, onun entelektüel derinliğini ve okuryazarlığını kesin olarak ortaya koymuştur.

Ölümünden sonra türbesinin Barbaros Hayrettin Paşa Haziresi’nden kaldırılması ve Yahya Efendi Mezarlığı’na taşınması, onun II. Abdülhamid döneminin sembollerinden biri olarak görülmesinin siyasi bir sonucudur. Bugün Beşiktaş’ta adıyla anılan fırın ve Kanlıca’daki yalısı, onun bıraktığı kültürel mirasın yaşayan örnekleridir. Hasan Paşa’nın hayatı, Osmanlı Devleti’nin karmaşık son dönemlerini anlamak ve tarihi figürlere yönelik yüzeysel yargıların ötesine geçerek derinlemesine bir analiz sunmak adına büyük önem taşımaktadır. Onun mirası, sadece askeri ve idari başarılarıyla değil, aynı zamanda memleketine ve ilme katkılarıyla da hatırlanmalıdır.

Kaynakça

Akın, Fatma. (2021). “Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın Vakıf Kütüphanesi-nin ve Düşünce Dünyasının Bir Değerlendirmesi”. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 22(2), 629-645.

Aydın, Salim. (2021). “Beşiktaş Muhafızı Müşir (Yedi-Sekiz) Hasan Paşa Hayatı ve Askerî Faaliyetleri”. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 25(2), 547-578.

Çenesiz, İsmet. (2013, Şubat 25). “YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA”. Çorum Haber Gazetesi.

Çorum Belediyesi. “Çorum Saat Kulesi ve 7-8 Hasan Paşa”. YouTube.

Erkoç, Ethem. (2019). Beşiktaş Muhafızı-Yedi Sekiz Hasan Paşa ve Bir Devrin Hikayesi. Taveo Yayınları.

Gürlek, Dursun. (2022, Aralık 25). “Yedi Sekiz Hasan Paşa okuryazar değil miydi?”. Yeni Şafak.

Kesler, Musa. (2024, Temmuz 28). “Hasan Paşa 7-8 değilmiş”. Hürriyet.

Kim Kimdir? (1997-2020). “Yedi Sekiz Hasan Paşa Kimdir?”. Kim Kimdir? (Web sitesi).

Konaklar Mahallesi Muhtarlığı. “Beşiktaş Muhafızı (Yedi Sekiz) Hasan Paşa (1831-1905)”. Konaklar Mahallesi Muhtarlığı (web sayfası).

Vikipedi. “Yedi Sekiz Hasan Paşa”. Vikipedi, özgür ansiklopedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir