Azerbaycan-Rusya Gerilimi

AZERBAYCAN-RUSYA GERİLİMİ: GÜNEY KAFKASYA’DA YENİ JEOPOLİTİK DÖNÜŞÜM

Giriş

Son zamanlarda Azerbaycan ve Rusya arasında yaşanan gerilimler, Güney Kafkasya’nın jeopolitik sahnesinde önemli bir dönüşümün habercisi olarak değerlendirilmektedir. Bu makale, her iki ülkenin ilişkilerindeki kırılmanın derinlemesine nedenlerini ve bölgesel yansımalarını incelemeyi amaçlamaktadır.

Azerbaycan-Rusya Geriliminin Arka Planı ve Tetikleyicileri

Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkiler, son yıllarda stratejik işbirliği, enerji bağımlılığı ve bölgesel güvenlik koordinasyonu ekseninde şekillenen karmaşık bir denge üzerinde ilerlemekteydi. Ancak 2024 yılının sonlarından itibaren yaşanan bir dizi olay, bu ilişkinin yüzeydeki istikrarına dair algının sorgulanmasına yol açan çok katmanlı bir kırılma sürecini tetiklemiştir.

Gerilimin Başlangıcı: Uçak Olayı Gerilimin ilk önemli tetikleyicisi, 25 Aralık 2024’te Azerbaycan Havayolları’na ait bir yolcu uçağının Kazakistan hava sahasında düşürülmesi olayıdır. Azerbaycan, uçağın Rus hava savunma sistemleri tarafından vurulduğunu iddia etmiş, ancak Rusya olayı “trajik bir kaza” olarak nitelendirmiş ve tam bir şeffaflık veya sorumluluk üstlenmekten kaçınmıştır. Bu durum, Bakü’de ciddi bir rahatsızlık yaratmış ve Azerbaycan’ın Rusya’nın şeffaflık eksikliğini eleştirmesine ve “Rus Evi” kültür merkezini kapatmasına yol açmıştır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Moskova’daki 9 Mayıs Zafer Günü törenlerine katılmaması da bu gerilimin sembolik bir göstergesi olmuştur.

Yekaterinburg Baskını ve İşkence İddiaları İlişkilerdeki asıl kırılma noktası ise, 27 Haziran 2025’te Rusya’nın Yekaterinburg kentinde düzenlenen polis baskınları olmuştur. Rus özel polisinin “mafya” olduğunu iddia ettiği Azerbaycan asıllı Seferov ailesine yönelik operasyonunda, gözaltına alınan iki kardeşin (Ziyaddin ve Hüseyin Safarov) işkence sonucu hayatını kaybettiği iddia edilmiştir. Azerbaycan Başsavcılığı, adli tıp raporlarına dayanarak kardeşlerin ağır darp izleri ve travmatik şok nedeniyle öldüğünü açıklamış ve olayı “etnik temelli yargısız infaz” olarak nitelendirmiştir. Rus yetkililer ise bu iddiaları reddederek, olayın “önceden planlanmış bir adli tahkikat” kapsamında olduğunu ve etnik bir temeli olmadığını savunmuşlardır.

Azerbaycan‘ın Misillemeleri Bakü, Yekaterinburg olaylarına sert bir yanıt vererek bir dizi misilleme adım atmıştır:

  • Diplomatik Nota ve Kültürel Etkinlik İptalleri: Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Bakü Büyükelçisi’ni çağırarak protesto notası vermiş ve Rus kolluk kuvvetlerinin eylemlerini kınamıştır. Ayrıca, ülkedeki tüm Rus kültürel faaliyetlerini süresiz olarak askıya almıştır.
  • Sputnik Azerbaycan Operasyonu: Azerbaycan polisi, Rus devlet haber ajansı Sputnik’in Bakü ofisine baskın düzenlemiş ve iki yöneticisini “casusluk” ve “organize suç” (dolandırıcılık, yasadışı girişimcilik, kara para aklama) suçlamalarıyla tutuklamıştır. Azerbaycan makamları, Sputnik Azerbaycan’ın ulusal bütünlüğü tehdit edecek şekilde dezenformasyon ve propaganda faaliyetleri yürüttüğünü iddia etmiştir.
  • Rus Vatandaşlarının Gözaltına Alınması: Azerbaycan, Yekaterinburg’daki olaylara misilleme olarak, İran’dan uyuşturucu kaçakçılığı ve siber dolandırıcılık yaptıkları iddiasıyla bir grup Rus vatandaşını da gözaltına almıştır. Bu durum, Azerbaycan’ın Rusya’nın kendi yöntemlerini kullanmak zorunda kaldığını göstermiştir.

Gerilimin Derinindeki Jeopolitik Dinamikler

Bu olaylar, iki ülke arasındaki ilişkilerde süregelen yapısal dinamiklerin ve jeopolitik değişimlerin birer yansımasıdır:

Karabağ Savaşı Sonrası Değişen Güç Dengesi

2020 İkinci Karabağ Savaşı, Türkiye ve İsrail’in askeri desteğiyle Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanmış ve ülkenin bölgedeki askeri ve diplomatik üstünlüğünü pekiştirmiştir. Bu süreçte Rusya’nın pasif kalması veya bölgesel etkisinin azalması, Azerbaycan’ın Moskova’ya olan bağımlılığını ve güvenini sarsmıştır. Rus barış gücünün bölgeden planlanandan erken çekilmesi de Rusya’nın azalan etkisinin bir göstergesi olarak yorumlanmıştır. Azerbaycan bu zaferle birlikte, Rusya’nın geleneksel etki alanından uzaklaşarak daha bağımsız bir dış politika izleme eğilimi göstermiştir.

Zengezur Koridoru ve Bölgesel Entegrasyon

Azerbaycan’ın ana topraklarını Nahçıvan’a bağlamayı hedefleyen Zengezur Koridoru projesi, bu gerilimlerin önemli bir jeopolitik ayağını oluşturmaktadır. Bu koridor, sadece ekonomik bütünleşme sağlamakla kalmayıp, Türkiye’yi Orta Asya’ya bağlayarak Türk Dünyasının entegrasyonunu güçlendirme potansiyeline sahiptir. Ermenistan ve İran’ın itirazlarına rağmen, projenin hayata geçirilmesi Azerbaycan’ın bölgesel etkisini artıracak ve Rusya’nın koridoru kontrol etme arzusuna meydan okuyacaktır.

Azerbaycan’ın Dengeli ve Çok Yönlü Dış Politikası

Haydar Aliyev döneminden (1993-2003) bu yana süregelen dengeli dış politika anlayışı, Azerbaycan’ın bağımsızlığını güvence altına almak için Rusya, Batı, İran ve Türkiye ile ilişkileri dengelemeye odaklanmıştır. Ancak son olaylar bu dengeyi zorlamaktadır. Azerbaycan, Moskova ile çok katmanlı kırılmalarla birlikte dış politikada dengeleyici eksenleri çeşitlendirme yoluna gitmiştir. Bu bağlamda:

  • Türkiye ile İlişkiler: Güvenlik, enerji ve ulaşım odaklı entegrasyon projeleri Türkiye ile ilişkileri derinleştirmiş ve Moskova’ya stratejik bir uyarı niteliği taşımaktadır. Şuşa Deklarasyonu bu ortaklığı daha da güçlendirmektedir.
  • İsrail ile İlişkiler: İstihbarat ve savunma temelli ilişkiler, Azerbaycan’ın teknoloji ve iç güvenlik alanlarında alternatif tedarik mekanizmaları oluşturduğuna işaret etmektedir.
  • Avrupa Birliği ile İlişkiler: Azerbaycan’ın Avrupa’ya gaz tedarikinde artan rolü, Rusya’nın enerji temelli baskı kapasitesini sınırlamaktadır. Avrupa’nın alternatif enerji arayışları, Azerbaycan’ın Batı ile ilişkilerini güçlendirme çabalarını hızlandırmıştır.
  • Ukrayna ile İlişkiler: Azerbaycan’ın Ukrayna’ya enerji yardımı ve NATO’nun “Barış İçin Ortaklık Programı” ile yakınlaşması, Rusya ile ilişkileri daha da germiştir.

Rusya’nın Zayıflayan Konumu Rusya’nın Ukrayna Savaşı ile zayıflayan çok yönlü kapasitesi ve uluslararası yaptırımların baskısı, geleneksel müttefikleri üzerindeki baskı araçlarının etkinliğini sınırlamıştır. Bu durum, Azerbaycan gibi bölgesel aktörlerin manevra alanlarını genişletmesine olanak tanımıştır. Kremlin’in Kafkasya üzerindeki geleneksel etki arayışları, Azerbaycan’ın artan bağımsızlığı ile çelişmektedir.

Diaspora ve Enformasyon Savaşları

Gerilimin önemli boyutlarından biri de Rusya’daki Azerbaycan Diasporası ve medya alanındaki karşılıklı mücadeledir.

Diasporanın Hassas Konumu

Rusya’da 2 milyondan fazla nüfusa sahip (670 bini Azerbaycan vatandaşı) Azerbaycan diasporası, ekonomik ve siyasi açıdan kritik bir güçtür. Ancak bu diaspora, Azerbaycan karşıtı söylemler, ekonomik dışlanma ve siyasi manipülasyon riskleriyle karşı karşıyadır. Rusya’daki polis baskınları ve gözaltılar, Azerbaycan nezdinde etnik temelli güvenlik uygulamaları ve potansiyel bir tehdit kaynağı olarak algılanmasına yol açmıştır.

Medya ve Kültürün Diplomatik Silaha Dönüşmesi

Azerbaycan’ın Sputnik ofisine yönelik operasyonları ve Rus kültürel etkinliklerinin iptali, yumuşak güç araçları ile yürütülen devletlerarası etki mücadelesinin doğrudan hedef alındığını göstermektedir. Moskova’nın Avrasya coğrafyasında medya organları üzerinden inşa ettiği anlatı mimarisi, Bakü tarafından artık ulusal güvenliğe tehdit teşkil eden bir unsur olarak kodlanmaktadır. Bu tür adımlar, kültürel alanın jeopolitik bir gerilim hattına dönüştüğünü ve kültürün uluslararası siyasette bir diplomatik silah işlevi gördüğünü ortaya koymaktadır.

Sonuç: Kriz mi, Kopuş mu?

Azerbaycan ile Rusya arasında son bir yıl içinde yaşanan gelişmeler, klasik anlamda bir diplomatik kriz düzeyini aşan çok katmanlı bir kırılmayı beraberinde getirmektedir. Uçak kazası, etnik temelli güvenlik ihlalleri, medya baskınları ve kültürel iptaller gibi farklı düzlemlerde ortaya çıkan gerilimler, tekil ve geçici olaylardan ziyade, karşılıklı güvenin yeniden tanımlandığı bir eşik bölgeye işaret etmektedir.

Literatürde bu durum ya “geçici bir diplomatik türbülans” (kriz odaklı okuma) ya da “yapısal bir ayrışmanın erken evresi” (kopuş temelli yaklaşım) olarak yorumlanmaktadır. Ancak, mevcut seyir bu ikili çerçevenin ötesine geçen daha karmaşık bir yeniden konumlanma sürecini işaret etmektedir.

Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde gelinen aşama ne mutlak bir kopuş ne de tam anlamıyla bir diplomatik kriz olarak tanımlanabilir. Daha isabetli bir değerlendirme, tarafların dış politika kimliklerini, bölgesel konumlarını ve uluslararası stratejilerini yeniden kurguladığı bir “geçiş momenti” üzerinden yapılmalıdır. Bu geçiş, aynı zamanda post-Sovyet coğrafyada Rusya’nın tarihsel etki kapasitesine duyulan güvenin zayıfladığı; çevre aktörlerin kendi hareket alanlarını daha bağımsız biçimde inşa ettiği yeni bir stratejik matrisin oluşum evresi olarak okunmalıdır.

Azerbaycan’ın bu süreçte gösterdiği direnç ve Batı ile olan ilişkilerini güçlendirme çabaları, Rusya’nın bölgedeki geleneksel “arka bahçe” anlayışını sorgulatmaktadır. Bu, çatışmasız ancak mesafeli, ilişkili ancak bağımsız, tarihsel ancak revize edilmiş yeni bir denge arayışının başlangıcı olabilir. Bu gelişmelerin Güney Kafkasya’daki uzun vadeli istikrar ve güç dengeleri üzerindeki etkileri, önümüzdeki dönemde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

One thought on “AZERBAYCAN-RUSYA GERİLİMİ: GÜNEY KAFKASYA’DA YENİ JEOPOLİTİK DÖNÜŞÜM

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir