tekafül

KATILIM SİGORTACILIĞI (TEKAFÜL): İSLAMİ FİNANSIN DAYANIŞMA TEMELLİ SİGORTA MODELİ

Giriş

Sigorta, insanların mal ve can güvenliklerini tehdit eden rizikolarla mücadele etmek amacıyla tarih boyunca geliştirdikleri yöntemlerin modern ve gelişmiş bir şeklidir. Esasen bir risk paylaşımı yöntemi olan sigorta, belirli bir topluluk arasında işletilen bir “sistem” ile bireylerin bu sisteme katılmaları anlamı taşıyan bir “sigorta akdi”nden oluşur. Sigortanın sunduğu bu güvence mekanizması, milli kaynakları koruyup güçlendirme, kredi temininde kolaylık sağlama, sermaye birikimini temin etme ve ticari girişim gücünü artırma gibi ekonomik faydalar da sunmaktadır.

Bununla birlikte, geleneksel sigortacılık sisteminin bazı temel prensipleri, özellikle garar (belirsizlik), riba (faiz) ve toplanan primlerin faizli yatırım araçlarında değerlendirilmesi gibi unsurlar, İslami finans ilkeleri açısından tartışmalara ve kabul görmeyen yönlere neden olmuştur. Bu bağlamda, İslami finansın gelişmesiyle birlikte, bu ilkelere uygun, yardımlaşma, iş birliği ve dayanışmayı temel alan alternatif bir sigortacılık sistemi olarak katılım sigortacılığı veya bilinen adıyla Tekafül geliştirilmiştir. Tekafül, İslami hukuka uygun olarak İslam kültürüne ait toplumsal güvence sistemi şeklinde belirtilmektedir.

İslam Kültüründe Risk Paylaşımının Tarihsel Kökenleri

İslam kültüründe risk paylaşımı ve toplumsal dayanışma, modern sigorta kavramından çok daha öncesine dayanan köklere sahiptir. Başlıca risk paylaşım kurumları arasında âkıle, hilf ve velâ gibi sosyal ve hukuki kurumlar yer almaktadır. Âkıle, kasıt unsuru bulunmayan bir öldürme veya yaralama fiilinde, suçlu adına diyet ödemeyi yüklenen şahıslar topluluğudur. Medine Sözleşmesi’nde de âkıle yer almıştır. Hz. Ömer dönemi Divanlar da âkıle yerine geçmiş ve aynı maaş kütüğüne kayıtlı olanlar bir âkıle oluşturmuştur. Hanefi mezhebinde ise belirli bir bölgedeki aynı sanat ve meslek erbabının âkıle oluşturacağı benimsenmiştir. Velâ terimi ise yeni Müslüman olanların veya yeni hürriyetine kavuşanların İslam toplumundaki sosyal dayanışmaya katılmasını amaçlar. Bu kurumlar, İslam toplumunda riskin bireyler arasında paylaşılarak zararların hafifletilmesini sağlayan bir dayanışma geleneğinin varlığına işaret etmektedir.

Geleneksel Sigorta Üzerine İslami Hukuktaki Tartışmalar ve Tekafülün Ortaya Çıkışı

Batılı ülkelerde ortaya çıkan geleneksel sigortanın İslam hukuku açısından caiz sayılıp sayılmayacağı meselesi, uzun yıllar İslam bilginleri arasında tartışmalı bir konu olmuştur. Bu tartışmaların temelinde, geleneksel sigorta akdinin içerdiği bazı unsurların İslami finans ilkelerine aykırı olup olmadığı sorgulanmıştır. Eleştirilen başlıca noktalar şunlardır:

  • Garar (Aşırı Belirsizlik): Sigorta akdinin haksız kazanca yol açacak ölçüde kapalılık taşıması. Hukuki işlemlerde, özellikle iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, akdin konusunun bilinir ve belirli olması gerekir. İslam hukukçuları, alışverişlerde gararı yasaklayan hadislerden hareketle akitlerde önemli ölçüde kapalılık ve risk içeren gararın yasak olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Geleneksel sigortada, prim ödemesine karşılık riskin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğindeki belirsizlik ve gerçekleşirse ödenecek tazminat miktarındaki potansiyel belirsizlik (eğer sabit bir meblağ değilse) garar unsuru olarak görülmüştür. Ancak, kaçınılması mümkün olmayan gararın akde herhangi bir tesiri yoktur. Sigortadaki belirsizliğin çekişmeye yol açma potansiyeli de âlimler arasında farklı görüşlere yol açmıştır.
  • Riba (Faiz): Sigortada üstlenilen risk meydana geldiğinde ödenen tazminatın alınan primden fazla olması durumunda faiz olduğu; denk olması halinde ise nakdin nakit ile veresiye satılması nedeniyle faiz gerçekleştiği ileri sürülmüştür. Ayrıca sigorta şirketlerinin primleri faize yatırarak değerlendirmesi de eleştirilmiştir. Faiz, akitte şart koşulmuş karşılıksız fazlalık veya ribevi malların aynı sınıfa dahil olanlarının veresiye satılmasıdır. Genel olarak sigortada şart koşulmuş karşılıksız fazlalığın bulunmadığı, bunun prim karşılığında teminat (güven) alma olduğu savunulmuş; sigortacının risk taşıma borcunun karşılığını primin oluşturduğu belirtilmiştir. Ancak birikimli hayat sigortası gibi durumlarda primlerin nemalandırılarak kâr payı dağıtılması faiz tartışmasını farklı bir boyuta taşımıştır.
  • Maysir (Kumar): Geleneksel sigortanın, karşılıksız olarak bir tarafın kazancını diğer tarafın zararını şansa bağlaması bakımından kumara benzediği ileri sürülmüştür. Ancak sigorta, zararı azaltmak için bir yardımlaşma türü olarak görülmüş ve kumar ile kıyaslanması uygun bulunmamıştır.
  • Haksız Tazmin/Haksız Kazanç: Sigortacının, yükümlü olmadığı bir borcu (tazminat) üstlenmesi veya prim almasına rağmen riskin gerçekleşmemesi durumunda haksız kazanç elde ettiği iddia edilmiştir. Buna karşılık, sigortacının ödemeleri bilerek ve hesaplayarak yaptığı, bunun kefalet gibi meşru akitlerde de bulunduğu; ayrıca sigortanın amacının kaza durumunda kaybın telafisi olduğu ve tazminatın zararı aşmayarak sebepsiz kazancı engellediği savunulmuştur. Risk gerçekleşmediğinde primin karşılıksız olmadığı, zira sigortacının risk taşıma borcunun karşılığı olduğu da belirtilmiştir.
  • Kader İlişkisi: Özellikle hayat sigortasında Allah’ın kudretine meydan okuma anlamı taşıdığı ileri sürülmüştür. Ancak sigortanın, riskin vuku bulmayacağının değil, vuku bulduğu takdirde ortaya çıkacak zararları tazmin etme veya hafifletme taahhüdü olduğu; kişinin tek başına taşıyamayacağı bir zararı sigortalıların katkılarıyla üstlenme esasına dayandığı belirtilmiştir.

Yukarıda zikredilen açıklamalar ışığında, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun ilgili kararında, akitlerde aslolanın caiz olmak olduğu ve İslami prensiplere aykırı bir husus içermeyen her akdin sahih olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda, modern sigortanın da belirli şartları taşıması halinde caiz olduğu sonucuna varılmıştır. Ticari sigortaların sırf hedefinin kazanç olması nedeniyle reddedilmesinin doğru olmadığı, sosyal ve karşılıklı sigortaların yardımlaşma hedefiyle caiz görüldüğü, oysa öz itibariyle aralarında hüküm değişikliğine yol açacak temel bir fark olmadığı vurgulanmıştır. Sigorta, meydana gelen zararın tüm sigortalılara dağıtılması ve zararın hafifletilmesi gayesi güden, karşılıklı taahhüt ve yardımlaşmaya dayanan bir sistemdir. Bu sistemin, İslam’ın toplumsal yardımlaşma hedefine aykırı olmadığı belirtilmiştir.

Bununla birlikte, ticari sigorta çeşitlerinden birikimli hayat sigortası ile bireysel emeklilik sisteminde, yatırılan primlerin nemalandırılma alanlarının dini hüküm bakımından önem kazandığı, bu alanların helâl olması durumunda caiz, helâl olmaması durumunda ise caiz olmadığı karara bağlanmıştır.

Bu tartışmalar ve geleneksel sigortanın bazı İslami hassasiyetlere tam olarak uymaması, İslami finans ilkelerine alternatif bir model ihtiyacını doğurmuştur. El-tekafül Doktrini, bu ihtiyacı karşılamak üzere şeriat alternatifi olarak üretilmiştir. Tekafül, yardım ederek ihtiyaçların karşılanması şeklinde ifade edilen Kafala kelimesinden türetilmiştir.

Katılım Sigortacılığı (Tekafül) Nedir ve Temel İlkeleri Nelerdir?

Katılım sigortacılığı veya Tekafül, farklı bireylerin birleşerek, bir havuz içinde biriken fonlardan, riskin gerçekleşmesi halinde zarar gören katılımcının hasarının karşılanmasına dayanan bir yardımlaşma biçimidir. Muasır İslam bilginlerine göre, bireylerin karşılıklı sigorta dayanışması olan bu sistem, faiz veya kumar (maysir) içermez. İslami Finans Kuruluşları Muhasebe ve Denetim Kuruluşu (AAOIFI) tarafından Tekafül, tüzel kişilik statüsü ve bağımsız mali sorumluluğa sahip, katkı paylarının bağış (teberru) kapsamında ödenmesini içeren bir süreç olarak tanımlanır. Bu süreçteki amaç, belli bir risk grubunda yer alan bireyleri bir araya getirerek meydana gelebilecek tehlikelerdeki zararı minimum seviyeye indirmenin yanı sıra oluşan hasarların telafi edilmesini sağlamak ve müşterek garanti sağlamaktır.

Tekafülün temel ilkeleri şunlardır:

  • Yardımlaşma ve Dayanışma: Tekafül, yardımlaşma ve dayanışma unsurlarını temele oturtarak hizmet verir. Bu, “iki kişinin birbirine kefil olması” anlamına gelen Tekafül kelimesinin kökeninde yatar.
  • Risk Paylaşımı: Temel amaç risk transferi yerine riskin paylaşımıdır. Katılımcılar, primlerinin (katkı paylarının) tamamını veya bir kısmını diğer katılımcıları potansiyel risklere karşı korumak için Tekafül Fonu’na aktarırlar.
  • Faizsiz Yatırım: Katılımcıların prim havuzunda toplanan fonları, faizsiz piyasa işlemlerinde, yani İslami kurallar dikkate alınarak faizsiz enstrümanlar aracılığıyla değerlendirilir. Yapılan yatırımların tümü faizsiz enstrümanlara yapılır.
  • Helâl Teminat Konuları: Sigorta teminatında bulunan konular, meşru sayılmayan iktisadi birikimler için seçici davranır. Tekafül sigortada faiz, kumar ve şüphe içermez.
  • Fazlalığın Dağıtımı: Anlaşmanın dönem sonunda, operasyon giderleri düşüldükten sonra geriye kalan artık değer (fazlalık), vekalet ve mudarebe modellerine göre sadece katılımcılar arasında nispi biçimde paylaştırılabilir. Klasik sigortada fazlalık genellikle hissedarlara aittir.
  • Çifte Denetim: Tekafül şirketleri, mevcut yasaların yanı sıra Şerî Denetleme Kuruluna da tabidir. Uzman danışman kurulu (İslam Hukuku alanında uzman üyelerden oluşan), yapılan yatırımları ve genel işlemleri detaylı şekilde denetler. Ayrıca uluslararası bağımsız denetim kuruluşları tarafından da denetlenip raporlanabilir.
  • Ayrı Hesap Takibi: Katılım sigortacılığında sözleşmesi oluşturulan hesaplar ayrı bir şekilde takip edilir. Katılımcı fonu ile şirketin kendi fonları ayrıdır.
  • Karz-ı Hasen: Katılım fonunda herhangi bir açık oluşması durumunda, fonu yöneten Tekafül operatörü katılımcıya faizsiz borç (Karz-ı Hasen) sağlayabilir. Klasik sigortada açık durumunda riskleri sigorta şirketi üstlenir.
  • Katılım Reasüransı: Katkı primlerinin katılım reasürans şirketine devredilmesi esastır. Eğer katılım reasürans şirketi yok ise belirlenmiş şartlar altında konvansiyonel reasürans şirketleri ile çalışmaya izin verilebilir. Klasik sigortada riskler ve primler reasürans şirketine devredilir.

Tekafül sisteminde, müşterek garanti sağlanması sürecinde katılımcı, katılım fonu ve katılım sigorta şirketi olmak üzere üç unsur yer alır. Risklerden korunma amacına sahip olan katılımcı, katılım fonu olarak ifade edilen ücreti öder. Katılım sigorta şirketi ise, bu fonların yönetimini gerçekleştirir. Bu sistemde mal Tekafül sigortası veya hayat Tekafül sigortasından uygun olanı tercih edilebilir. Fiili bir hasar oluşması durumunda mal Tekafül sigortası ile zarar karşılanır; sakatlık veya vefat durumları için ise hayat Tekafül sigortası kullanılır.

Tekafül Sigorta Modelleri

Katılım sigortacılığında, katılımcılar ve Tekafül şirketi arasındaki ilişkiyi ve fonların yönetimini düzenleyen farklı modeller bulunmaktadır. Başlıca Tekafül sigorta modelleri; Mudarebe, Vekalet, Hibrit ve Vekalet-Vakıf model olmak üzere dört farklı başlıkta sınıflandırılmaktadır.

  • Mudarebe Modeli: Bu model, İslam finansında yaygın olarak kullanılan bir kâr-zarar ortaklığı sistemine dayanır. Taraflardan birisi emeğini (yönetim ve işletme), diğeri ise sermayesini (katılımcıların fonları) ortaya koyar. Sigorta taraflarının bir projeyi gerçekleştirme düşüncesi doğrultusunda birinin emek diğerinin ise sermayesini dahil etmesi ile oluşan kâr zarar ortaklığı mudarebe modeli olarak ifade edilmektedir. Tekafül şirketinin, katılımcılar adına fonu işletmesi ve idare etmesinden sorumlu olduğu bu sistemde, yapılan hesaplar sonucu bir paylaşım oranı belirlenir. Şirket, toplanan primleri Tekafül havuzunda biriktirir ve biriken rezervler yatırım alanlarında kullanılarak kâr elde edilir. Teknik giderlerin ödenmesinden sonra dönem sonu itibarıyla havuzda kalan kâr tutarı, katılımcılar arasında önceden belirlenmiş oran dikkate alınarak dağıtılır. Klasik Mudarebe modelinde fazlalık (teknik kâr) Tekafül işletmecisi (şirket) ile katılımcılar arasında önceden belirlenen bir orana göre paylaştırılır.
  • Vekalet Modeli: Bu modelde, Tekafül şirketi vekil (ajan) görevi üstlenir. Katılımcılar, kendilerine ait fonun yönetilmesi için Tekafül şirketine vekalet verirler. Tekafül şirketi, fonu yönetme karşılığında katılımcılardan önceden belirlenmiş bir ücret (vekalet ücreti) alır. Bu ücret, genellikle primin belirli bir yüzdesi veya sabit bir miktar olabilir. Fonun yatırımından elde edilen gelirler ve varsa dönem sonu fazlalığı, katılımcılara aittir. Fon açığı olması durumunda Karz-ı Hasen (faizsiz borç) sağlanmalıdır. Vekalet modelinde fazlalık tamamen katılımcılara aittir, şirket sadece yönetim ücreti alır.
  • Hibrit Model: Hibrit model, Mudarebe modeli ve Vekalet model yapılarının bir arada kullanımı ile oluşmaktadır. Bu modelde, hem Vekalet modelinde olduğu gibi katılımcılar ve vekil şirket arasında vekalet sözleşmesi yapılmakta hem de Mudarebe modelinde olduğu gibi havuzda biriken fonların yatırıma dönüşmesi ile ilgili gerçekleştirilecek işlemlerin yönetimi için mudarebe sözleşmesi düzenlenmektedir. Riskleri ve fon kayıplarının azaltılmasını amaçlayan bu modelde, şirketin pay sahiplerine ödeme yapıldıktan sonra Tekafül şirketi artan paradan pay alabilmektedir (Muhtemelen Mudarebe kısmından veya ayrı bir anlaşma ile).
  • Vakıf-Vekalet Modeli: Kaynaklarda doğrudan bu modelin işleyişine dair detaylı bilgi verilmese de modeller arasında sayılmıştır.

Tekafül ve Klasik Sigorta Arasındaki Farklılıklar

Tekafül sigorta ve klasik sigorta sistemleri arasında, uygulanan temel esaslar, sahiplik yapısı, risk yaklaşımı, yatırım yöntemleri, elde edilen kazancın dağıtımı ve tabi olunan kurallar açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar Tablo 1’de özetlenmiştir:

KonuKlasik Sigorta ŞirketiTekafül Şirketi
Kuruluş İlkesi / EsasHissedarlar için kâr / Ticari faktörlerKatılımcılar için yardımlaşma / Karşılıklı dayanışma
Temel AmaçRisk TransferiRisk paylaşımı
SahiplikHissedarlarKatılımcılar (Fonun sahibi)
Yönetim ŞekliŞirket Yönetimiİşletmeci (Tekafül operatörü)
YatırımFaiz ağırlıklı yatırım araçları / Herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadırDini açıdan uygun olan araçlar / İslami kurallar dikkate alınarak faizsiz enstrümanlar
Fazlalık MeblağÇoğunlukla HissedarlaraKatılımcılar hesabına / Katılımcılar arasında dağıtılır
Teminat KonusuFaiz, kumar ve şüphe içermektedirİslami usule uygun olduğu için faiz, kumar ve şüphe yoktur
Dikkate Alınan KurallarSadece mevcut olan yasaları dikkate almaktadırMevcut yasalara ek olarak Şeriat Denetleme Kurulunun kurallarına da tabidir
Açık Olması DurumuHerhangi bir açık olması durumunda riskleri klasik sigorta şirketi üstlenmektedirKatılımcının herhangi bir açığının olması halinde Tekafül fonunu yöneten tekafül operatörü katılımcıya faizsiz borç sağlamaktadır
ReasüransRiskler ve primler reasürans şirketine devredilirKatkı primleri katılım reasürans şirketine devredilir (Katılım reasüransı yoksa belirlenmiş şartlarda konvansiyonel reasüransa izin)
Hesap TakibiBirey hesapları şirketin gelir gider rakamlarına yansıyarak muhasebeleştirilirSözleşmesi oluşturulan hesaplar ayrı bir şekilde takip edilir

Bu tablo, Tekafülün karşılıklı dayanışma esasına, risk paylaşımına, fon sahipliğinin katılımcılarda olmasına, faizsiz yatırım prensibine, Şeriat Denetleme Kuruluna tabi olmasına ve fon fazlalığının katılımcılara dağıtılmasına dayanması gibi temel farklılıklarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Klasik sigortada ise ticari faktörler esas alınır, risk transfer edilir, sahiplik hissedarlardadır, yatırımlarda kısıtlama yoktur, sadece mevcut yasalara tabidir ve fazlalık genellikle hissedarlara aittir.

Dünyada ve Türkiye’de Tekafül Uygulamaları

Tekafül, sadece İslam ülkelerinde değil, İngiltere, İsveç, Hollanda, Lüksemburg gibi batılı ülkelerde de faaliyet gösteren şirketlere sahiptir. Bu durum, Tekafülün küresel ölçekte bir kabul gördüğünü göstermektedir.

Türkiye’de ise katılım sigortacılığı, faizsiz finans sektörünün önemli bir bileşeni olarak giderek popülerlik kazanmaktadır. 2020 yılında T.C. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından Türkiye Modeli tanımlanarak yeni bir açılım yapılmıştır. Türkiye Sigorta Birliği istatistiklerine göre, katılım sigortacılığı faaliyetlerini yerine getiren şirket sayısı 2014 yılında 2 iken, bu sayı 2021 yılı itibarıyla 12’ye yükselmiştir. Aynı yıl itibarıyla bu şirketlerin prim üretiminin 5,5 milyar TL ile Türkiye’deki genel sigortacılık prim üretiminin %5,2’sine tekabül ettiği görülmektedir. Bu veriler, Türkiye’de katılım sigortacılığı sektörünün büyüme eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır.

Tekafül İşlemlerinin Muhasebeleştirilmesi

Tekafül şirketleri tarafından gerçekleştirilen işlemlerin muhasebeleştirilmesi, klasik sigorta şirketlerinden farklılıklar içermektedir. Çalışmaların amacı arasında Tekafül kavramının açıklanması ve Tekafül işlemlerine ait muhasebe kayıtlarının yapılması yer almaktadır. Literatürde, Tekafül işlemlerine ait muhasebe sürecinin değerlendirilmesi ve yapılan işlemlerin muhasebe kayıtları ile ilgili yerli ve yabancı çalışmalara rastlanmaktadır.

Şu anda, Tekafül şirketlerinin gerçekleştirdiği işlemlerin muhasebeleştirilmesi ile ilgili yayımlanmış herhangi bir özel standart bulunmamaktadır. Bu nedenle, muhasebeleştirme işlemleri yapılırken genellikle klasik sigortacılık faaliyetlerini yerine getiren sigorta şirketleri tarafından kullanılan hesap planı dikkate alınmaktadır. Ancak, Tekafül şirketlerinin yapısına uygun olarak yeni bir hesap planının oluşturulmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Bazı araştırmalar, Tekafül şirketlerinin işletme ve katılımcılar için farklı finansal tablolar düzenlemesi gerektiğini ve işlemlerin şeriat kurallarına uygun şekilde ayrı hesaplarda gösterilmesi gerektiğini belirtmektedir. Ancak bu konuda farklı ülkelerdeki uygulamalarda netlik sorunları olduğu da tespit edilmiştir.

Tekafül işlemlerinin muhasebeleştirilme sürecinin, sigorta şirketleri tarafından kullanılan sigortacılık hesap planı doğrultusunda gerçekleştirildiği uygulama örnekleri bulunmaktadır. Gelecek çalışmaların, Tekafül şirketlerinin topladıkları primleri hangi yatırım araçlarında değerlendirdiği ve bu yatırım araçlarından elde edilen gelirlerin nasıl muhasebeleştirildiği veya raporlandığı üzerine yoğunlaşması, literatüre katkı sağlayabilir.

Sonuç

Katılım sigortacılığı (Tekafül), İslam inancının temel prensiplerine uygun olarak geliştirilmiş, dayanışma ve yardımlaşmayı esas alan bir risk paylaşım sistemidir. Klasik sigortacılığın garar (belirsizlik), riba (faiz) ve maysir (kumar) gibi İslami açıdan hassasiyet taşıyan unsurlarına bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Tarihsel olarak İslam kültüründeki âkıle gibi risk paylaşımı kurumlarının modern bir yansıması olarak da görülebilir. Tekafül sistemi, katılımcıların bir fona katkı sağlayarak birbirlerinin riskini paylaştığı, fonun İslami finans prensiplerine uygun olarak faizsiz yatırım araçlarında değerlendirildiği ve varsa fon fazlalığının katılımcılara dağıtıldığı bir yapı sunmaktadır.

Mudarebe, Vekalet ve Hibrit gibi farklı modeller, bu dayanışma mekanizmasının işletme ve fon yönetimi süreçlerini düzenlemektedir. Hem mevcut yasalara hem de Şerî Denetleme Kurulunun denetimine tabi olması, Tekafülün şeffaflık ve dini uygunluk açısından çift katmanlı bir güvence sağlamasına işaret etmektedir. Dünya genelinde ve Türkiye’de giderek artan Tekafül şirket sayısı ve prim üretim hacmi, bu modelin İslami hassasiyetlere sahip bireyler ve kurumlar için önemli bir alternatif haline geldiğini ve finans sektöründeki yerinin güçlendiğini göstermektedir.

Her ne kadar operasyonel süreçlerin muhasebeleştirilmesi konusunda özel standartlara ihtiyaç duyulsa da Tekafül, İslami finansın büyümesinde ve küresel finans sisteminde çeşitliliğin artmasında kilit bir rol oynamaktadır. Bu modelin sunduğu dayanışma temelli yaklaşım, risk yönetimi konusunda İslami değerlerle uyumlu çözümler arayan kitleler için çekici bir seçenek olmaya devam edecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir